Diyecek fazla bir şey kalmadı
Biz kendi aydınlığımızda, işimizi daha da iyi yapalım, çocuklarımızı aydınlıklar içinde, bu dünyanın ve insanlığın “pozitif olma umudu”nda yetiştirelim, gerçekçi olalım, üretelim, güzel yaşayalım...
İyi yapılan bir şey dünyanın her yerinde kabul görür.
Bu tuhaf “dost-düşman” çatışmasından çok sıkıldık artık.
Şunu anlayalım, “değişmek istemeyen birisini değiştiremeyiz”.

***

Yıllarca gayret ettik çoğumuz.
Yazdık, çizdik, eleştirdik gerektiği yerde...
Ve bunu, kendi işimiz olmadığı halde üstlendik. Çoğumuz -birey ve yetenek olarak- dünyaya donanımımızla katkı sunmaya odaklanmak dururken, mecbur hissedip buna odaklandık...
Gerçek şu ki; “başaramadık”.
Bir başkasını ikna etmek mümkün olamadı...
Dostlar, bakın, bu kendimizle ilgili bir konu değildir.
Şimdi iş değişti,
Kendimize dönelim...
Kendi cevherimizin aydınlığına, öz yaşamımıza...
“Başkasını ikna etme konusu” bu toplumda zor bir zanaat.
Bu dönemde, rüzgâr bizim istediğimiz yöne esmiyor...

***

Şimdi gerçekten pek anlamı kalmadı; “Oyunlar oynandı”, “Seçim şartları adil değildi”, “Sandıklarda şaibe vardı” gibi avuntuların...
Birçok kişi açısından artık “muhalif olmak” gerçekten kendini körü körüne yakmak anlamıyla eşitlenecek.
Bu tabii ki yazık bir durumdur.
Keşke demokrasi kazansaydı, “farklılıklar” eşit değer görseydi, keşke, keşke...
Şartlar elvermedi.
13 yıllık bu iktidar, 17 yıla uzadı... Daha da uzar belki... Bilmiyoruz...

***

Ben, hem ülkemde, hem tüm dünyada, müziğimi yapmaya, bestelemeye, inandığım aydınlığa ve insanlığa koşarak, doğru hissettiğim her şeyi yazmaya devam edeceğim.
Benim için yaşamak bu umutlardan oluşuyor...
Sabahın erken saatlerinde bir yürüyüş ile fotoğraf çekerek, günü düşünerek, tüm benliğim ile nefes alarak ve yaşadığımız için mutlu olarak...
Kimse yüreğindeki yaşama umudunu, aydınlıkları kaybetmemeli.

***

Artık taksicilerle, siyaset veya gündem konuşmayız da, havadan sudan konuşuruz ya da hiç konuşmayız...
Kimse hayata küsmemeli...
Yaşamak güzel çünkü...
Yaşayabilelim...