Ülkede asıl olan, demokrasi maskesi altında yürüyen sistemin (demokrasi yanılsaması) yıkılıp yerine tam demokrasinin inşa edilmesidir. Ülkenin ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel tüm sorunları ancak o zaman çözülebilir. Kürt sorunu da ancak bir demokrasi ve insan hakları sorunu olarak görüldüğü oranda çözülebilir. Irkların karşıtlığı, dillerin çarpışması, halkların düşmanlığı olarak yansıtıldığı oranda da çözümsüzlük, terör ve demokrasi karşıtlığı gündeme gelecektir.

            Burada büyük bir yüzleşme ve meselenin aslını (demokrasi yanılsaması) görmek çok önemlidir. Nasıl oluyor da bize demokrasi olarak yutturulanın demokrasi olmadığıdır ve bunu bugünlere kadar sürdür(t)enler kimlerdir? Osmanlıda Meşrutiyet ve Türkiye’de Cumhuriyet, tek partili ve çok partili sistemin günümüze kadar getirdiği durum nedir? Yani ülkemizde nasıl bir demokrasi (demokrasi yanılsaması) kurulmuştur? Bu tip bir demokrasinin kurulmasının iki nedeni vardır: 1-Seçme ve seçilme hakkının (parlamenter demokrasi?) tanınmasında emekçi sınıfların dayatması; 2-Egemen sınıfların emekçi sınıfların (ayaktakımının) tehlikeli sınıf olmaktan çıktığına ikna olması.

            Bu iki neden sonucu (egemenlerce) müsaade edilen sistem “demokrasi” olarak lanse edildi. Bu nedenle de temsili demokrasi halkı aldatma ve oyalamanın, egemenliği ve sömürüyü meşrulaştırmanın sistemi oldu. Din, iman, kitap, Allah, Peygamber, vatan, millet, Sakarya, bayrak gibi değerler de bu sistemin kullandığı argümanlar oldu. Sömürü devam etti ve biz demokrasi içinde yaşıyoruz diye zannettik. “Demokrasi Yanılsaması”nı göremedik! Burjuva devrimleri eski yönetenleri (padişahlığı) alt ederek değiştirdi ama yönetim düşüncesini (yöneten/yönetilen ilişkisini) hiçbir zaman değiştirmedi. Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği bazı ölçü birimleri ve daha çok moda değişimleri yeni yönetenler için yeni dayanaklar sağladı.

            Çok partili sisteme geçerek Türkiye’de demokrasiye(?!) geçişi bizler değil de egemenler karar verdi. Çünkü buna gerek duymuşlardı, artık onlar için zorunluydu. Oysa çoğulcu sistem safsatası içinde yapılan, demokrasi olmaktan çok birden fazla devlet partisine (başlangıçta CHP, DP) izin vermekti. Hem iktidar ve hem de muhalefet partileri devlet partisiydi. Bugünkü Suriye’deki Baas rejiminin müsaade etiği partiler gibiydi. Gerçekte demokrasi yoktu ve salt yanılsaması vardı. Halk hiçbir zaman kendini temsil edeni seçemedi, hep oyalandı(oyalatıldı). Kurulan sadece ordu ve bürokrasinin ekâbirlerle birlikte-vesayet rejimiydi.

            Bu sistemin (demokrasi yanılsaması) maskesi düşmüştür. İnkâr edilecek ve savunulacak bir yeri kalmamıştır. Sistemin tam bir katılım ve temsil yanılması olduğu biliniyor. Çalışanlar seçilemiyor, kendini seçemiyor. Kürtler bile-farklı davrandıklarını zannediyorlar!-kendilerini seçemiyorlar. Durmadan seçim kazanan AKP’nin-artık-ülkeye AB tipi bir demokrasiyi getirme zorunluluğu vardır. Bu görev ülkenin yazgısıyla ilgilidir. Partiyi, dini, ırkı kayırma alanları olmamalıdır.