Zeynep Kuray - İstanbul


19 Aralık 2000 tarihinde “Hayata Dönüş” adı altında eşzamanlı olarak 20 cezaevinde yapılan katliam sonrası F Tipi cezaevlerine karşı yapılan ölüm orucu direnişinde Wernicke Korsakoff sendromuna yakalanan Kocatürk, birçok tutsak gibi serbest bırakılmıştı. 17 Nisan 2003 tarihinde Adli Tıp Kurumu tarafından, 3 ihtisas kurulu tarafından verilen “Wernicke Korsakoff sendromunun organik akıl hastalığı olmasından dolayı” infazın ertelenmesinin uygun olduğu kararı verildi. Ancak Hipokrat yeminine göre değil de siyasi konjonktüre göre hareket eden Adli Tıp Kurumunun tam 9 ay sonra, 12 Kasım 2003 tarihinde bu kez Korsakoff sendromunun iyileşebilir bir hastalık olduğuna karar vermesi üzerine, Kocatürk’e tekrar cezaevi yolu gözüktü.

Resul Kocatürk, 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra çıkartıldığı Erzurum DGM tarafından Türkiye Devrim Partisi (TDP) üyesi olmak ve örgüt adına silahlı eylemlere katılmak iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezanın Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından kesinleşmesiyle Kocatürk, 29 Eylül 1998 tarihinde tutuklanıp Erzurum T Tipi cezaevine gönderildi. 19 Aralık 2000 tarihinde “ Hayata dönüş” adı altında devletin 20 cezaevinde eşzamanlı olarak yaptığı katliam sonrası, Kocatürk Erzurum cezaevinden Tekirdağ 1 Nolu F Tipi cezaevine sürgün edildi. Kocatürk, siyasi tutsaklara tecrit içinde yaşamanın dayatıldığı bu cezaevlerine karşı ölüm orucu direnişine başlayan yüzlerce kişiden biri oldu. 122 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce siyasi mahpusun sakat kaldığı ölüm orucu direnişi sonrası Resul Kocatürk de Wernicke Korsakoff sendromuna yakalandı.

HİPOKRATA DEĞİL SİYASİ KONJOKTÜRE GÖRE RAPOR

Bu ölümlerin yol açtığı kamuoyu baskısı sonucu, birçok siyasi tutsak gibi Resul Kocatürk’e de Adli Tıp Kurumunun 3. İhtisas Kurulu tarafından verilen 764 sayılı raporla, “Kocatürk’te Wernicke Korsakoff sendromu olduğu, bunun ise organik bir akıl hastalığı olduğu, dolayısıyla cezasının infazının ertelenmesinin uygun görüldüğü” belirtilerek, 17 Nisan 2003 tarihinde serbest bırakıldı. Aradan henüz 9 ay geçtikten sonra ise, işkenceleri gizlemekten mahkum edilen Nur Bilgen’in başkanlığındaki aynı 3. İhtisas Kurulu, 12 Kasım 2003 tarihinde verdiği yeni bir raporla, Wernicke Korsakoff sendromunun iyileşebilir bir hastalık olduğunu ve infazın ertelenmesinin gerekmediğini belirtti. Bunun üzerine, Kocatürk 17 Mart 2004 tarihinde tekrar Tekirdağ 1 Nolu F Tipi cezaevinde konuldu.


PROFESÖRLERİN MUHALEFET ŞERHİ DE İŞE YARAMADI

Avukatlar Fazıl Ahmet Tamer ve Gülizar Tuncer’in Adli Tıp Kurumunun raporuna itiraz etmesi üzerine 8 Eylül 2005’te toplanan Adli Tıp Genel Kurulu Resul Kocatürk’ün hastalığı hakkında, “Halihazır durumuyla, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında infazın ertelenmesini kapsayan 16. madde kapsamında olmadığını, T.C Anayasasının 104.b maddesinde söz edilen sürekli hastalık, sakatlık, kocama halini teşkil etmediğini” belirterek itirazı oy çokluğuyla reddetti.

Aralarında profesörlerin de bulunduğu dört Adli Tıp uzmanının Genel Kurulun bu kararına itiraz edip, “Aradan geçen süreye rağmen, Kocatürk’ün durumunun “sürekli hastalık” niteliğinde olduğu, Wernicke Korsakoff sendromunun nörolojik sekellerinin kalmış olduğu” görüşünü bildirip muhalefet şerhi de koyması işe yaramadı.

O tarihten bu yana cezaevinde olan ve en son Giresun E Tipi cezaevine sürgün edilen Kocatürk, Wernicke Korsakoff sendromunun yanı sıra, sinir sistemindeki sorunlardan dolayı baş, bel, sırt, boyun ağrıları ve birçok rahatsızlığa rağmen 3. Yargı Paketi’nden de yararlanamadı ve hala cezaevinde. Avukatlar Fazıl Ahmet Tamer ve Gülizar Tuncer’in 12 Şubat 2013 tarihinde Giresun İnfaz Savcılığına yaptıkları ceza infazının ertelenmesi başvurusu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından Kocatürk hakkında verilen, “Hayatını yalnız idame ettirmesinde sakınca yoktur” raporu gerekçe gösterilerek reddedildi.

DEVLET POLİTİKASI DEĞİŞİNCE RAPORLAR İPTAL OLDU

ANF’ye konuşan Resul Kocatürk’ün avukatı Gülizar Tuncer, ölüm oruçları döneminde Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporlarda, Korsakoff sendromunun organik bir akıl hastalığı olduğu, bu nedenle iyileşmez hastalıklar kapsamında bulunduğu yönünde tespitler yapıldığını belirtti. O dönemde Adli Tıp Kurumunun bu yöndeki raporlarına dayanılarak yüzlerce hasta mahpusun serbest bırakıldığını belirten Tuncer, ancak çok kısa bir süre sonra, ölüm orucuna katılmış olanlara yönelik devlet politikası değişince Adli Tıp Kurumunun rapor vermemeye , mahkemeler ve savcılıkların da serbest bırakma kararlarını geriye almaya başladıklarına dikkat çekti.

Tuncer, Resul Kocatürk’ün yanı sıra, Bolu F Tipi cezaevinde hükümlü olan Mehmet Çelebi, Edirne F Tipi cezaevinde hükümlü olan Bekir Şimşek gibi Korsakoff sendromlu onlarca siyasi mahpusun cezaevlerinde tutulmaya devam edildiğini bildirdi. ANF