68 kuşağının unutulmaz isimlerinden yazar Kürşat İstanbullu Almanya'nın Wiesbaden şehrinde kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi.

Kürşat İstanbullu, 1984’te cezaevlerinde yaşanan ölüm oruçlarını "Gözaltında Kaybolanlar" kitabında korkusuzca yazmıştı.

İstanbullu, 21 haziran 1950 develi de doğdu. Liseyi Sarıyer Lisesi'nde tamamladı. Aynı yıl edebiyat fakültesi felsefe bölümüne girdi. 1969'da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla gözaltına alındı.



Uzun süre Öğretmenlik yaptı. Daha sonra Cumhuriyet, Yenigündem ve İletişim yayınlarında gazetecilik yaptı. İstanbullu, ölüm kol gezdiği bir dönemde, 'Gözaltında Kaybolanlar' ve 'Ölümün Koynunda Biter Açlığımız' kitaplarını yazdı.


Yazar Ragıp Zarakolu, 4 Nisan günü kalp yetmezliğinden hayatını kaybeden, 68 kuşağının tanınmış isimlerinden yazar Kürşat İstanbullu'yu Agos'a yazdı.

İşte o yazı: Fırtınanın burgacından sağ ve onurlu olarak çıkmayı başaranlardı onlar.

DOSTLARLA VEDALAŞIRKEN

Hasat mevsimi herhalde… Azrail orağını bu aralar sanki daha bir sıklıkla savurmakta. Genç ölümler bu kadar yoğunlaşırken, mavi sularda veya berhava olarak, 68 ve 78 kuşağından dostlarla vedalaşmak, onlarla yaşadıklarımızı daha bir canlı kılıyor.

Fırtınanın burgacından sağ ve onurlu olarak çıkmayı başaranlardı onlar. 71 fırtınasında mahpus damında dost olduğum iki insanı yitirdim peş peşe.

Kamil Sevinç yaşça büyüktü benden Kürşat İstanbullu ise daha genç. Kamil Sevinç, Trakyalıydı yakınlarda yitirdiğimiz Nasuh Mitap gibi. Severdim onun Trakyalı aksanını. İnat, ilke sahibi onurlu bir insandı.

TİP’liydi. Alibeyköy İşçi Birliği’ne takılırdı. Orada Dev-Genç’lilerle tanıştı. 1972 kışında kendini Ziverköy Gestapo sorgu mahallinde buldu. Zorlu bir ay geçirdi. Parti-Cephe Davasının İşçi Kesimi sanığı oldu. Belediye İş sendika temsilcisi oldu sonra. Taksim Alanını süpürttüler ona, tınmadı. 1982’de Alan Yayınları’nı kurduğumda, İsmail Beşikçi’yi yayınladıktan sonra kapatılana kadar birlikte çalıştık. Sonra o da Nasuh gibi köyüne döndü. Orada öldü.

Kürşat İstanbullu’yu Mahir’in, Cihan’ın, Ömer’in tünel kazarak terk ettiği 2. Maltepe Zırhlı Tugay Hapishanesi’nde tanıdım.

En gencimizdi, Dev-Lis’liydi, Sabahattin Eyüboğlu ile Vedat Günyol ile şakalaşmalarını hatırladım şimdi. Sabahattin Eyüboğlu, rüzgar gülü yaparak, ya sabır derdi, Balyoz’un tahribatına.

Kayseri Develiliydi. Az çaba harcamadı oradaki Ermeni kilisesine. Ama zalimce kazıdılar fresklerini kilisenin. İnsan olan, nasıl ibadet edebilir orada, eğer gerçekten inançlı ise.

Faşistler babasını vurdu 1970’lerin sonunda. Öğretmenlik yaptı. Evren cuntası Erzurum’a sürünce, gazeteciliğe geçti.  Cumhuriyet, Yeni Gündem… Bütün aile hep süren bir travmayla yaşadı.

Kürşat müthiş bir gazetecilik yaptı. 84 Ölüm Oruçlarını kitaplaştırdı: 'Ölümün Koynunda Biter Açlığımız'. Daha sonra yargısız infazları ve kayıpları deşen bir dizi hazırladı, sonra onu kitaplaştırdı: 'Gözaltında Kaybolanlar'.

80 darbesinden sonra bütün aygıt işbaşındaydı. Ölüm tehditleri nedeniyle yeni açtığı yayınevini kapatarak ülkeyi terk etmek zorunda kaldı; Almanya’ya geçti.

Ağır bir trafik kazası geçirdi. Komada kaldı uzun süre. Yaşama geri döndü ama nice arıza ile.

Son dönemde onu en çok, kardeşi Burak’ın oğlu sevgili Fırat İstanbullu’nun kanserden genç yaşta ölümü sarstı.

Fırat İstanbullu, daha Gezi direnişi olmadan onun ruhuna sahip bir gençti. Bize bir anı olarak, kitabını vasiyet bıraktı Fırat.

Yine genç ölümlerden biri olan Boris Vian’ın  ‘J'irai Cracher Sur Vos Tombes’ (Mezarlarınıza Tüküreceğim) adlı kitabının adını çağrıştıran, o zaman kesin kutsal başbakana hakaretten dava açılacak olan, kendini sultan sananları tiye alan bir kitap.

Sevgiyle anıyorum Kamil ve Kürşat’ı ve genç dostum Fırat’ı.