Alman Anayasası'nın 3. maddesinde aynen şöyle denilmektedir:



Tüm insanlar yasa önünde eşittir.

Erkekler ve kadınlar eşit haklara sahiptir....

Hiç kimse cinsiyeti, kökeni, ırkı, dili, ülkesi, inancı, dini ve politik görüşleri nedeniyle dışlanamayacağı gibi imtiyazlı da olamaz.



Alman Anayasası'nın bu temel ilkesi ışığında Almanya'da Dışlamayı Engelleme Yasası olarak bilinen ancak asıl adı Genel Eşit Davranma Yasası olan düzenleme 18 Ağustos 2006 tarihinde uygulamaya konmuştur. Hedef yaşamın her alanında dışlama ve dışlanmanın engellemesidir.

Hatta bununla ilgili olarak bir birim bile oluşturulmuştur.

Federal Aile, Yaşlılar, Kadın ve Gençlik Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bu birimin adı Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi'dir (ADS). Bu birimin başında da Christine Lüders bulunmaktadır. Almanya'da “Dışlamayı Engelleme Yasası” uygulamaya konulalı 6 yıl olduğu halde, günlük yaşamda hala ciddi bir şekilde dışlama ve dışlanmalar yaşandığı görülmektedir.



Alman Uyum ve Göç Vakıfları Daimi Konseyi tarafından yapılan son araştırma bunu çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi adına yapılan bu araştırmada, yalnız göçmenlerin ve göçmen kökenlilerin değil, Almanların da dışlandığı, ayrımcılık yaşadığı saptanmıştır. Tabi “Alman olmayanların” iki misli daha fazla dışlandığı ve ayrımcılığa uğradıkları da...

Eğitim, iş yeri, resmi makamlar, komşuluk, dini vecibeleri yerine getirme, boş zaman aktiviteleri, toplu taşıma araçları ve konut arama alanlarını içeren bu araştırmada elde edilen sonuçlar gerçekten “alarm verici” niteliktedir.



Eğim kurumlarında dışlandıklarını söyleyen Almanların oranı yüzde 16.7'dir. Bu oran Alman kökenli göçmenler arasında yüzde 15.2, Avrupa Birliği (AB) vatandaşları arasında yüzde 18.5, diğer Avrupa ülkelerinden gelenler arasında yüzde 17.5, Afrikalılar arasında yüzde 26.'tir.

Türkler ve Türk kökenliler arasında ise yüzde 28.9'dur.

Bu rakamlar ürkütücüdür... 

İş yerleriyle ilgili rakamlar ise daha da ürkütücüdür...



Almanların yüzde 15.3'ü, Alman asıllı göçmenlerin yüzde 23.1'i, AB vatandaşlarının yüzde 15'i, diğer Avrupa ülkelerinden gelenlerin yüzde 20.9'u, Türklerin yüzde 31.1 ve Afrikalıların yüzde 33.3'ü iş yerlerinde ayrımcılığa uğradıkları görüşündedir.

Almanların yüzde 8.7'si, Alman kökenli göçmenlerin yüzde 12.1'i, AB vatandaşlarının yüzde 10.2'si, diğer Avrupalıların yüzde 15.2'si, Afrikalıların yüzde 27.9'u konut kiralama sürecinde dışlandıkları ve ayrımcılığa uğradıkları görüşünde birleşmiştir.

Bu oran Türkler arasında yüzde 30.5'tir.



Aynı durum komşuluk ilişkileri için de geçerlidir. Almanların yüzde 7.1'i, Alman kökenli göçmenlerin yüzde 12.7'si, AB vatandaşlarının yüzde 9.7'si, diğer Avrupalıların yüzde 13.1'i ve Afrikalıların yüzde 20.9'u komşuları tarafından dışlandıklarını söylemişlerdir.

Türkler arasında bu oranı yüzde 23.7'i bulmaktadır.



Evet, Genel Eşit Davranma Yasası hayata geçireli 6 yıl olduğu halde, dışlamalar da dışlanmalar da ayrımcılık da hala yaşanmaktadır.

Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Christine Lüders'in deyimiyle “bu durum alarm vericidir”...

Hatta tehlike vericidir...



Bu durum dünyanın başka yerlerinde de olduğu gibi Almanya'da da her şeyin yasalarla  dengellenemeyeceğini” göstermektedir.

Yasal düzenlemeler tabii önemlidir...

Gereklidir de...

Ama daha önemlisi kafalardır...

Yani kafalardaki değişiklik...



Ahmet Külahçı/ Hürriyet

- - - -