Artık Türkiye’de AKP daha doğrusu  Recep Tayyip Erdoğan diktatörlüğü olduğunu söylemek,  Amerika'yı yeniden keşfetmek anlamına gelmiyor. Yetmiş milyon insanın kaderi RTE ini iki dudağı arasında. Başbakan’ın aklına bir şey geliyor,hangi ortam olduğuna bakmadan,getirisine,götürüsüne bakmadan konuşuyor. İkinci gün  bakanından milletvekiline,valisinden imamına herkes harekete geçiyor ve yasa hazır.

Kral ve adamları her gün yeni yeni incilerle topluma yeniden düzen veriyorlar. Almanya tarihini biraz olsun incelemiş olanlar 1933-1939 dönemiyle bugün Türkiye’de yaşanamlar arasında kolayca bir paralellik kurabilirler. Hitler gece yatıyor,birşeyler düşünüyor sabah her hangi bir ortamda kızarak köpürerek konuşuyor ve soytarıları hemen harekete geçerek yasa yapıyorlardı. Hitler’in Büyük Almanya hayali adına insanlık tarihinin en korkuç soykırımları yaşandı. Dünya en korkunç savaşı yaşadı.

Bu gün Türkiye’ye baktığımızda  aynı şeyleri görüyoruz. Türkiye bugün hızla tek adam diktatörlüne sürüklenirken,toplum tek adamın istekleri doğrultusunda yeniden dizayn edilirken,aynı tek adam ortadoğuyu ateşe verecek adımları atmaktan da geri durmuyor. Aynı tek adam hem türkiye’de, hem de bölgede ırkçı bölücü bir politika izliyor.

Tek adamın drektifleri doğrultusunda yapılacak Anayasa’dan sonra bu ırkçı,bölücü faşist diktatörlüğün inşaası tamamlanmış olacak. Ondan sonrasını insan düşünmek bile istemiyor. Kan gözyaşı,yeni katliamlar, savaş.

Ne yapmalı

Eğer demokratik,özgür Kürt’ü, Türk’ü Çerkez’i Müslüman’ı Hırıstıyan’ı, Sünni’si, Alevi’si birlikte eşit yaşamak istiyorsak her platformda birlikte hareket etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Tarihte örnekleri çok. 1933 yılında komünistlerle sosyal demokratlar bir birleriyle kavga etmeselerdi belki de dünya Hitler felaketini yaşamıyacaktı.  Tarihte bunun örnekleri çok.

Felaket,diktatörlük, kan gözyaşı, katliamlar ve ortadoğuyu kana bulayacak savaş açık açık geliyorum diyor. Ve geliyor. Artık Türkiye de ötekileştirilenlerin ki bunlar başta Kürtler olmak üzere Aleviler sosyalistler, diğer azınlıklar, işçiler, memurlar bunların örgütleri birliği, birlikte hareketi kaçınılmazdır. Yukarda belirttiğim ötekileştirilenlerin örgütlerini yönetenler tarihi bir sınavla karşı karşıyadır lar bu sınav amasız bir araya gelerek Faşizme, tek adam diktatörüğüne karşı mücadele yontemleri geliştirmektir. Bu  sorumluluğun bilinciyle hareket etmeyenleri diktatör affetse bile tarih affetmez.

CHP’yi eleştirmenin dayanılmaz hafifliği

Günümüzde Türkiyede tek kişi diktatörlük kurmak isteyen ve bu amaç doğrultusunda büyük başarılar kateden AKP ve müttefikleri CHP yi amansızca, küfür düzeyinde eleştiriyorlar. Kendi amaçları doğrultusunda haklılar çünkü hedeflerine ulaşmalarında en bütük örgütlü güç olarak CHP’yi görüyorlar. Haksız da değiller CHP yi yıpratmakta.

Peki diktatörlük koşullarında hapislerde çürüyecek olanlar, katliamlara maruz kalacaklar, yani sosyalistler, aydınlar, yetmez ama evetciler, Kürtler, Aleviler bunlar neden AKP ve Cemaatlarla aynı cephede yer alıyorlar söz konusu CHP olunca. Hem de modası geçmiş, kalıplaşmış düşmanlık derecesinde eleştirelerle. Bu gün  1 Mayıslar dahil her kitle hareketlerinde hep CHP liler, hem de örgüt olarak bizlerle birlikte değil mi? Evet!

Gönümüzün koşulları CHP yle birlikte gelen tehlikeye karşı durmak değil mi? Daha kaç katliam, kaç kırım kaç işkence  yaşamamız gerekiyor aklımızı başımıza toplamamız için.

Bir kere daha Martin Niemeier:

'Önce komünistleri aldılar

Ben karşı çıkmadım, çünkü komünist değildim.

Sonra demokratları, ardından Yahudileri tutukladılar, yine karşı çıkmadım, çünkü demokrat ve yahudi değildim.

Beni almaya geldikleri zaman karşı çıkacak kimse kalmamıştı'.

 



-