Sevgili okuyucular,



Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, her ulusun kendi kaderini, kendisinin tayin etme hakkına sahip olmasıdır. Bu hak, her ulusun ayrılıp, kendi egemenliğini kurma ve yönetme hakkını da kapsamaktadır.

Ezilen, horlanan ve bir başka ulusun boyunduruğu altında yaşamak zorunda bırakılan ulusların, günümüz dünyasında ulusal kurtuluş hareketleri ile bağımsızlıklarını elde ettiği yaygın bir şekilde bilinmektedir.

En yakın tarihimiz de, 21. Yüzyılda, Avrupanın ortasında gerçekleşen ulusal ayrılıklara kamuoyu şahit olmuştur.


Kıta Avrupa'sında, Slovaklar Çekoslovakya'dan ayrılarak, Slovakya Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. Bir ayrılık gerçekleşmiştir. Bu ayrılık 'doğru mu' 'yanlış mı' tartışmasından ziyade, ulusların bir arada yaşama arzusunda olmadıklarından, ayrılan ulusun kendi kaderini tayin hakkını kullanmasına saygı duymak gerekmektedir. Çek Cunhuriyeti ve Slovakların ayrılığı, sorunsuz karşılıklı anlayış zeminine oturarak gerçekleşmiştir.

Bir başka örnek, eski Yugoslavya Cumhuriyeti'nde, gerçekleşmiştir. 


Eski Yugoslavya Cumhuriyeti'nde, uluslar ayrılık yaşarken, terim yerindeyse birbirleriyle boğazlaşmışlardır. Eski Yugoslavya nın hakim ulusu olan Sırplar, Yugoslavya Cumhuriyeti'ni oluşturan diğer ulusların ayrılığını hiç bir zaman kabüllenmemişlerdir.

Sonuç, hakim ulus olan Sırplar'la, diğer uluslar arasında kıyasıya bir boğazlaşma yaşanmıştır. Bu boğazlaşmada, Başta ABD Emperyalist sermaye çevreleri  olmak üzere, Batılı Emperyalist sermaye çevrelerinin önemli rolü olmuştur. ABD ve Batılı Emperyalist çevrelerin bu boğazlaşmadaki, rolü sorgulanabilir.


Emperyalist sermaaye çeverlerinin, ulusal kurtuluş savaşlarında ve gerekse iç savaş yaşayan ülkelerde, sermayelerinin katlanması için ne gerekirse, onu yapmaktan çekinmeyecekleri bilinmektedir.

Bütün bunlara rağmen, Emperyalit sermaye çevrelerinin kötü niyetlerine rağmen, ulusların kendi kaderlerini tayin etmeleri, Emperyalist sermaye çevrelerinin 'parmakları vardır' bahanesi ile engellenemez.


Bir ulusun kendi egemenliğini kurup, kendini yönetmesinden daha doğal realite olamaz. Bu nedenle Emperyalistlerin müdahalesi gerekçe, 'gösterilerek' ulusların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesinin önüne geçilmemelidir.

Eski Yugoslavya dan ayrılan ulusların, küçük adacık devletler oluşturması gayet doğal karşılanmalıdır. Yaşam zaten bu yönde gelişti ve Eski Yugoslavya Cumhuriyeti 8 ayrı devlet yapılanmasını beraberin de getirdi.

Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı nasıl anlaşılmalıdır!


Kürt ulusu, bölgede önemli bir coğrafya ya sahip yoğunluklu nüfusu olan bir konuma sahiptir. Kürtler uzun yıllardır, kendi egemenliklerini sağlayıp, kendilerinin yönetmek istedikleri kamuoyunca bilinmektedir.


Kürtler dört parçaya bölünmüş önemli nüfus yoğunluğu yaşayan ve her parça da, sürekli isyan bayrakları çeken bir konumdadırlar.

Kürtleri ayrılık talepleri, kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme arzuları, her parça da, hakim ulus ve sınıflar tarafından kanla bastırılmıştır.

Kürtlerin yaşadıkları ülkeler, Türkiye, Irak, iran ve Suriye de, Kürdista nın her dört  parçasında, mevcut devlet çatışma halinde olmuşlardır.

Gelinen aşamada, Kürtler, başka uluslar tarafından yönetilmek, başkalarının boyunduruğun da, yaşamak istemiyorlar.


Irak'da Kürt coğrafyasında federal bir devlet oluşmuş durum da. Suriye Rojava da, demokratik bir yapılanma, özerk yönetim gündem de.


Rojava' da, oluşan özerk yönetime, bölge ülkelerinden itiraz edildiği bir gerçektir. Bir  gerçek daha vardır. Demokrasi, başka ulusların kendi kaderlerini belirleme ve ayrılık hahkı da dahil, olmak üzere kurulacak Cumhuriyetin ismi ne olursa olsun, ona saygı göstermekten geçer.


Eski Yugoslavya da, oluşan devletlere saygı gösterip, Büyük Elçilikler açacaksın, Konsolosluklar tayin edeceksin ama kendi coğrafyanda yaşanıldığında, itiraz edip, 'tufan' koparacaksın.

Hatta sınır komşularımızın dahi, ulusları ayrılkmak istediğinde, 'topu tüfengi' kuşanma uğraşına gireceksin. Olmaz! Demokrasi ile bağdaşmaz!


Kusura bakmayın,Türk hakim sınıfları, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 'efendileri' içinde yaşadığımız Yüzyıl artık ulusların kendi egemenliklerini, kendilerinin kurduğu ve yönettiği bir Yüzyıldır.

Bugüne kadar imtiyazlı durumda yaşayan, 'beyaz türkler' 'ulusalcılar' Kemalist'ler, artık İmtiyazlarınızdan biraz da olsa taviz vermenin zamanı gelmiştir.


Aksi takdirde, 30 yıl 40 yıl savaşırsınız, ülkenin ekonomik kaynaklarını savaşa aktarırsınız, on binlerce insan yaşam dan koparılır. Kocaman bir hiç, elde edersiniz!

Ükemizin Kürtleri ayrılır veya bir federal devlet içerisinde, birlikte özerk bir Cumhuriyet olarak yaşamak isterlerse, Kütlerin kendi bilecekleri bir iştir.


Gönlümüzde, Kürtlerle birlikte demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlediği bir coğrafyada yaşamak vardır! Kürt ulusu, nasıl arzu ederse öyle davranmakta özgürdür!

Biz Türk'lere, Kürtlerin bu davranışlarına saygı göstermek düşer!



02 Ağustos 2013