Çağlayan'daki Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Hanefi Avcı, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Müyesser Uğur Yıldız getirildi. Duruşmaya 7 tutuksuz sanık Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır, Doğan Yurdakul, İklim Bayraktar Kaleli, Mümtaz İdil ve Çoşkun Musluk katıldı. Tutuklu sanıklar duruşmaya geldiğinde, bir önceki celse tahliye edilen Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu tutuksuz sanıklar ile sarılarak tokalaştılar.


Tutuklu sanıklar bir süre izleyici olarak duruşmada katılan yakınları ile sohbet etti. Duruşmayı Avrupa Parlamentosu’ndan bir grup, Tiyatro Sanatçısı Levent Kırca,  Gazeteci Ayşenur Arslan da izledi.


"KİMİ YARGILIYOR SUNUZ?"


Davada tutuklu sanık Yalçın Küçük ilk olarak söz aldı. Küçük, “TÜBİTAK’tan beklenenlerin gelmemiş olmasında bir açıdan memnun oldum. Çünkü bizim davamızın bu tür bilirkişi raporları ile ilgisi yok. Bizim ile ilgili iddiaların bilirkişi raporu gelmeden de doğru olmadığına gerçek dışı olduğunda hükmedebilirsiniz. Bizi tanıyacak sınız? Kimi yargılıyor sunuz? Onu bir görmeniz lazım" dedi.


“DEVLET BAHÇELİ ASİSTANIMIZDI"


Kendisine ‘kabadayı profesör’ de denildiğini belirten Yalçın Küçük. “Korgeneralinden erine kadar bana verdikleri isim kabadayı profesör. Bazılarına göre filozof, bazılarına göre yazar, bazılarına göre hukukçu. Ben TÜBİTAK’ın ilk kurulduğu zaman Başbakanlık adına danışmanıydım. Devlet Bahçeli asistanımızdı" diye konuştu.


“ÖZ’E ALINCAKSINIZ DEDİM, ALINDI"


Yazar Melih Altıok’un ‘Yalçın Küçük suçtur’ dediğini belirten Küçük, şunları söyledi:


"Suça değil suçluya ceza verirsiniz. Ben suçum. Ben suç olduğum için fail değilim. Bana ceza veremezsiniz. Hiçbir şey veremezsiniz. Bana yaklaşanlar iyi olmuyor. Kağıda yazdım; ‘Zekeriya bey beni tutuklayacaksınız ama bakın siz bu görevden alınacaksınız.’ Alındı. Bizi rezil eden bir davadan dolayı yargılıyorsunuz. Size yakıştıramıyorum. 28 Ağustos 2011’de bu iddianameyi hazırlayan savcı bey, yazmaya başlayacağım dedi. Saat 04.30’da iddianame açıklandı. İddianameyi hazırlayan savcı Cihan Bey de bana dokundu, gitti."


"BU DAVALARA TUNCAY ÖZKAN SENDROMU DİYORUM"


Savunma yapan Yalçın Küçük, “Selimiye’de bana çok iyilik yapan vardır. Orada askeri mahkemeye de çıktım. Bu davaların bir özelliği vardır. İspat ortadan kalkmaz, Balyoz davasını da biliyorsunuz... Mütalaa bir şey değiştirmez. Bu davalara Tuncay Özkan sendromu diyorum. Her duruşmada kalkıp ‘bana suçumu söyleyin. Beni niye yargılıyorsunuz? Bütün siyasi davalar imzasız adı olmayan mektuplar. Siz yanlıştasınız. Ne adı var, ne yazarı var. Ben 2010’da Gebze’de bir konferans verdim. Beni 2011’de ihbar etmiş. Oda TV klasörlerinde var. Beni ihbar etmiş bu çocukcağız. Ama gönderdiği mektubu deşifre etmişler" dedi.


"100 YIL TUTUN BENİ UMRUMDA DEĞİL"


Küçük, "Yazık değil mi size? Yazık değil mi bana? Ne kadar yatacağımızı, ne alacağımızı hiçbirimiz bilmiyoruz. 100 yıl tutun beni umurumda değil. Görüyorsunuz, ne kadar tutarsanız beni o kadar gençleşiyorum. Bizlerin uzun tutuklanması iktidarın olduğunu belli ediyor. İktidar budur. Hiçbir dava bu kadar güçlü olmadı. Bir tek itirafçı çıkmadı. Ben hepsinin sözcüsüyüm. Bu dava Nedim, Ahmet ve Hanefi Avcı üzerine kurulu. Kitap yazmışlar, kötülük yapmışlar. Bunlar suç değildir. Siz de onları tahliye ettiniz. Davayı bitirdiniz zaten. Benim suçu ne? Barış Pehlivan gelmiş talimat vermişim. Talimatta da bir şey yok" diye konuştu.


Duruşmaya 15 dakika ara verildi. Duruşmaya Yalçın Küçük’ün savunması ile devam edildi. “Bir ay daha geç tutuklasalar beni 3-4 tane daha milletvekili çıkartırdım. Biliyorlardı. Ancak 2 kişiyi milletvekili yapabildi" diye konuşan Küçük, “Hiçbir yere gidemiyorum. Ya halkımın sevgisinden ya da polislerin takibinden" dedi. Küçük’ün bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.


“İRFAN DÜNDAR, AYSEL TUĞLUK YANIMA GELİRDİ"


Öcalan’ın avukatı İrfan Dündar’ın kendisini telefonla aradığını belirten Küçük, “Aradı. 'Başkanın selamı var beni hatırladın mı?' diye sordu. Aysel Tuğluk, Doğan Erbaş gelirlerdi. Gebze’de yatıyorum, benimle konuşurlardı. 'Beni arıyorsun Zekeriye Öz ile bağlantı kuruyorsun’ dedim. Benim gibi adama MİT adamı gönderdiler. Zaten KCK’dan da tutuklanmadı. Gazetelere yansıdı. KCK davasında bir yığın MİT mensubu var" diye konuştu.


“BİZLERİ BIRAKIN"


Yalçın Küçük, “TÜBİTAK’tan raporun gelmediği gün konuşma imkanına kavuştum. Bizim hiçbirimizin bir rapora ihtiyacımız yok. Raporluk bir halimiz yok. Hiç birimizde zerre kadar suç yok. Soner benim çok iyi arkadaşım. Heyetinizin adı iyi. Bu duruşmaların sonunda bizlerin hepimizi bırakın. O kadar" diye konuştu.


Duruşmaya 13.30’a kadar ara verildi.


CHP MİLLETVEKİLLERİ DE SALONDA


İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmayı CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Oktay Ekşi ve Melda Onur da izledi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tutuklu sanık Yalçın Küçük mahkeme heyetinin sorularını yanıtladı. Küçük üye hakimin "Soner Yalçın'ın bir telefon görüşmesinde PKK'ya yanaştığınızı, çok milliyetçi bulunca ayrıldığınızı, 'PKK'yı milliyetçi bulmasaydı bir numara olurdu' diyor. PKK ile irtibatınız nedir?" sorusu üzerine, "Soner Yalçın'ın o kadar zeki olduğunu bilmiyordum. Ben kimseye yanaşmadım. Kürtler var diye cezaevinde yatarken yanımızda Kürtler yoktu, PKK da yoktu. Kürtlerin yükselmesini istedim. Bizim yükselmemiz Kürtlerin yükselmesine bağlıdır. Bunun için görüşmeye gittim" dedi.


"EK KLASÖRLERE BAKMAK LAZIM"


Küçük'ün ardından tutuklu sanık gazeteci Soner Yalçın'a söz verildi. Heyetin sorularını yanıtlayan Yalçın, Terör örgütü PKK'nın kadın üyelerinin cinsel hayatına ilişkin bir haberi neden yayınlatmadığıyla ilgili soruya "Odatv olarak hiçbir şekilde hangi örgüt, kurum olursa olsun özel hayata ilşkin belden aşağı haber yapmayız" karşılığını verdi. "Aylık geliriniz 5 bin TL diyorsunuz. Halk Tv'yi alma işlemleriniz var. Bu parayla nasıl alabilirsiniz?" diye sordu. Yalçın, "Ek klasörlere bakmak lazım. Yazdığım kitaplar, filmler görülür. Kanalı almanın değişik yolları var. Eviniz vesaire varsa kredi çekersiniz" yanıtını verdi.


"ÖĞRETMENLİK DE YAPARIM BEN ONLARA"


Bir telefon görüşmesinde 'Ergenekon paratoneri olduk, başka haberimiz yok mu?' ve 'vurun kaçın' şeklindeki ifadeleri hatırlatılan Yalçın, "Söylemek istediğim, medyada okul görevi yapan yayın organları vardır. Odatv de bence 21. yüzyılda okul görevi yapan kurumdur. Sadece çalışmazlar öğretmenlik de yaparım ben onlara. Burada söylemek istediğim haberde eşik konusu vardır. Sürekli aynı haberi yaparsanız halkın ilgisi azalır. Onu ifade etmek istiyorum" cevabını verdi.


"ADALET SİSTEMİNİN ÜSTÜNDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR"


"Adalet sisteminin üstünde bir hayalet dolaşıyor" diyen Soner Yalçın, "Bu davanın ana damarı TÜBİTAK'dan gelecek rapor mu? 3 üniversitenin raporu 'virüs' diyor. Hiç mi şüphe yaratmıyor bu. Bunları akılla çözemezsiniz. Burada büyük ceza avukatları var, o koca koca kitaplara bakıp çözemiyorlar bunu. Ne bir bomba ne de tüfek var. Nedir bu yazının, düşünen insanların çektiği bu topraklarda" diye konuştu.


"KAMU VİCDANINDA BU DAVA SONLANDI"


Demokrasinin amaç değil halkın özgürleştirilmesinin aracı olduğunu ifade eden Yalçın, "Halkı özgürleştiremiyorsanız demokrasi yoktur. Adalet çürüyor. Adalete inanç bu davalar nedeniyle kalmıyor. Biz 1,5 yıldır niye tutukluyuz, bunun yanıtını bulamıyoruz. Başbakan veryansın ediyor, cumhurbaşkanı şaşırdığını söylüyor. Kamu vicdanında bu dava sonlandı. Biz uzatmaları oynuyoruz. Neden tutuksuz olarak bizi yargılamıyorsunuz. Umut ederim ki buradan 18. kez tutukluluğumun devamı yönünde kararın yazıldığı kağıdı almam Gazetecileri hapse atmak hiçbir dönemde hiçbir mahkemeye onur vermez" diye konuştu.


"CÜBBELİ AHMET HOCA" ÖRNEĞİ


Soner Yalçın'ın ardından tutuklu sanık Barış Terkoğlu söz aldı. Terkoğlu'nun, "Cübbeli Ahmet Hoca'ya 28 Şubat mı kötüydü şimdi mi kötü?' diye sormuşlar. Cübbeli Hoca ise ellerini kaldırarak şöyle bir bakmış 'O zaman yaptıklarımdan yargılanıyordum, şimdi ise yapmadıklarımdan' yanıtını vermiş. Doğru olup olmadığını bilmiyorum ama" sözleri salonda gülüşmelere neden oldu. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci ise Perşembe günü Cübbeli Ahmet Hoca'nın yargılanacağı davanın kendi mahkemelerinde başlayacağını ifade etti.


"NEREDE TÜBİTAK RAPORU?"


Terkoğlu, "Burada adam öldürsem suçum açık olmasına rağmen silahı balistik incelemeye yollarsınız. PC'ler benim talebimle incelemeye gitti. İstanbul Bilişim suçları ekipleri günde binlerce dosyayı inceleyip önümüze çıkartıyor ancak TÜBİTAK 5 ayda bir bilgisayarı inceleyemiyor. Ergenekon davası sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin TÜBİTAK raporunun bir senedir gelmediğini ilettiğimde bana biz yetiştirteceğiz demiştiniz. Nerede TÜBİTAK raporu?" diye konuştu.



"TALEPLERİMİ KAĞITTAN OKUYACAĞIM ÇÜNKÜ KONUŞMAYI UNUTTUM"


Taleplerini yazılı olarak hazırladığını ifade eden tutuklu sanık Müyesser Uğur, "16 aydır tutukluyum ve tek başıma bir koğuştayım. Taleplerimi kağıttan okuyacağım çünkü konuşmayı unuttum" diye konuştu. 30 yıldır gazeteci olduğunu belirten Uğur, "Şu konuşulanları gazetecilik okuyanlar görseler o okulu bırakır giderler. Biz burada haberlerimizi anlatmak zorunda kalıyoruz. Ankara'da bir gazetede çalışırken patronumuzun mafya olduğunu söylediler. Patronumuz Ankara'ya geldiğinde ise kendisine 'Sizin için mafya diyorlar doğru mu? diye sordum. Gazeteci patronuna dahi sorar. Gazeteciler herkese sorar" dedi.


"CÜBBELİ AHMET HOCA DAVASI İLE BİRLEŞTİRİLSİN"


Taleplerini ileten Uğur, "Şayet Odatv davası biryerlerle birleştirilecekse Silivri'deki davalarla değil, yine mahkemenizce görülecek Cübbeli Ahmet Hoca davası ile birleştirilsin. Zira bu davanın hiç olmazsa bir başı var, öbür taraftaki davada ise baş-son belli değil. Ayrıca hep 'tutukluluğun devamına' dediğinize göre bizi çok sevdiniz, ayrılmak istemiyorsunuz böylece ayrımamış da oluruz" diye konuştu. Uğur'un taleplerinin alınmasının ardından duruşmaya kısa bir ara verildi.


(BB)