KCK DAVASI ÖNCESİ SİLİVRİ'DE GENİŞ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan duruşma salonu ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK’ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında açılan davanın görüldüğü duruşma salonun bulunduğu bina ve çevresinde yaklaşık 300 asker görev yapıyor. Cezaevine giderken kullanılan güzergah üzerine bariyerler konulurken, güzergah üzerinde güvenlik güçlerinin önlem aldığı görüldü. Ayrıca E-5 Karayolundaki Silivri Cezaevi sapağı ile TEM'den gelirken kullanılan cezaevi sapağına da arama noktaları kuruldu.

KCK DAVASI'NDA 'KÜRTÇE KRİZİ' KİMLİK TESPİTİYLE BAŞLADI

Kimlik tespiti sırasında tutuklu sanıklar Kudbettin Yazbaşı ve Mümtaz Aydeniz hakimin sorduğu bütün sorulara Kürtçe cevap verdi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık da "Türkçe dışında bir dil kullanıldığı görüldü" diyerek sanığın elindeki mikrofonu mübaşirin aracılığıyla aldırdı. Söz alan avukatlarda müvekkillerinin istediği dilde savunma yapabileceğini söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Alçık, "Polemik yaratmayın. Benimle anlaşması için sanığın Türkçe konuşması lazım" diye cevap verdi.

Salonun kapasitesi kadar izleyici alınırken, BDP milletvekilleri Gülten Kışanak, Ayla Akat Ata, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Sırrı Sürreyya Önder, Pervin Buldan ve Levent Tüzel ile CHP Milletvekili Binnaz Toprak da duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya ayrıca KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve gazeteciler Oral Çalışlar, Nuray Mert, Ahmet Şık da izleyici olarak katıldı.

"BU KONUDA MAHKEMENİN YAPACAĞI BİR ŞEY YOK"

Mahkeme Başkanı Ali Alçık duruşmanın düzenine ilişkin sanıkları ve izleyicileri uyararak "Duruşma devam ederken slogan, alkış ve yuhalama olduğunda ilk önce ikaz edeceğim. Aynı şeyin tekrarlanması üzerine ise eylemi yapan kişi salondan çıkarılacaktır" dedi. Söz alan Avukat Muhittin Köylüoğlu da duruşma salonun bulunduğu yere gelirken yaşadığı zorlukları anlattı. Mahkeme Başkanı Alçık da "Bu konuda mahkemenin yapacağı birşey yok. Gelen tutuksuz sanıklar zaten içeri alınacak" dedi.

SANIK HAKİMİN SORULARINA KÜRTÇE CEVAP VERDİ

Mahkeme başkanı Alçık daha sonra sanıkların kimlik tespitinin yapılacağını belirtti. Mahkeme Başkanı Alçık, 2 bin 400 sayfalık iddianamede birinci sırada yer alan tutuklu sanık Kudbettin Yazbaşı'nın ismini okuyarak ayağa kalkmasını istedi. Ayağa kalkan Yazbaşı Kürtçe olarak "Buradayım' diye cevap verdi.

HAKİM: TÜRKÇE DIŞINDA BİR DİL KULLANILDIĞI GÖRÜLDÜ VE MİKRAFON ALINDI

Mahkeme Başkanı Alçık daha sonra Yazbaşı'nın anne, baba ve kimlikte yer alan diğer bilgileri okuyarak doğru olup olmadığını sordu. Yazbaşı ise anne, baba ve kimlikte yer alan diğer bilgilerine kürtçe cevap verdi. Mahkeme Başkanı Alçık'ta "Türkçe dışında bir dil kullanıldığı görüldü ve mikrofon alındı" dedi. Avukat Sinan Zincir'de "müvekkilim kendi anadilinde konuşuyor. Müvekkilimin adres, meslek ve açık adresine ilişkin sorularında sorulmasını istiyorum" diye konuştu.

HAKİM: BEN BİLİNMEYEN DİL DEMEDİM

Tutuklu sanık Mümtaz Aydeniz'de kimlik bilgileri okunarak doğru olup olmadığı soruldu. Ancak sanık Akdeniz de anne, baba ve kimliğinde yazılı bütün bilgilerini kürtçe olarak söyledi. Söz alan Aydeniz'in avukatı Emin Aktar ise "Sanıklar anadilinde savunma yapmak istiyorlar. Bu ülkede 20 milyon insanın kullandığı dil için bilinmeyen dil denilemez. Böyle yaparsanız tarafsızlığınızı yitirmiş olursunuz" diye konuştu. Mahkeme Başkanı Alçık da,"Ben bilinmeyen bir dil demedim. Türkçe dışında bir dil kullanıldı dedim. Polemik yaratmayın. Sanığın benimle anlaşması için sanığın Türkçe konuşması lazım" diye konuştu. Bu sırada söz alan tüm sanıkların avukatı Kadir Tunç da iddianamenin kabul kararının okunmadığını, usule mahkemenin uymadığını iddia etti.

"SANIKLAR KÜRT VE MUHALİF OLDUKLARI İÇİN YARGILANIYORLAR"

Sanık avukatlarının itirazları üzerine Mahkeme Başkanı Alçık, avukat Meral Tanış Beştaş'a söz verdi. Avukat Beştaş, yasalara göre sanıkların istediği dilde meramını anlatabileceğini belirterek, "Mahkemenin ana dilde savunma talebinin kabul etmesini istiyoruz. Bu dosya suç dosyası değil. Sanıklar kürt oldukları ve muhalif oldukları için yargılanıyorlar. Bu dosyaya suç dosyası olarak bakılamayacağının altını çiziyorum. İddianamede BDP'nin yaptığı siyaset yargılanıyor" dedi.

Duruşmaya öğle arası verildi.

İDDİANAMEDE BÜŞRA ERSANLI'NIN 39 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR

Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen tarafıdan hazırlanan 2 bin 400 sayfalık iddianamede, tutuklu olan Prof Dr Büşra Ersanlı'nın "Silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", "Terör örgütünün propagandasını yapmak" ve "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek" suçlarından 19 ile 38,5 yıl, tutuksuz sanıklar arasında yer alan Ragıp Zarakolu'nun da "PKK/KCK terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında hapis cezası talep ediliyor. Zarakolu'nun oğlu tutuklu sanık Cihan Deniz Zarakolu'nun da "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" suçundan 15 ile 22,5 yıl arasında hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, tutuklu sanık Mustafa Avcı'nın da "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", 12 kez uygulanmak üzere "terör örgütünün propagandasını yapmak" ve yine 12 kez uygulanmak üzere "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek" suçlarından 39 ile 118,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istendi. İddianamede, diğer 189 sanığın da aynı suçlardan 7,5 ile 111 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor. Bu arada bazı dosyaların, KCK Davası ile birleştirilmesi üzerine davada sanık sayısının 205'e yükseldiği öğrenildi.

GÖREVSİZLİK VE YETKİSİZLİK TALEBİ

Sanıkların avukatı Meral Danış Beştaş, usule ilişkin söz aldı. Avukat Beştaş “Burada Barış ve Demokrasi Partisi’nin faaliyetleri yargılanıyor" diyerek mahkemenin davaya bakmaya görevli ve yetkili olmadığını savundu. BDP’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uygun olarak kurulmuş olan ve denetlenen bir parti olduğunu yetkili kurullarında aldığı kararların da denetlendiğini belirten Beştaş, “İddianamede BDP’nin Parti Meclisi’nde aldığı kararlar, seçim çalışmaları basın açıklamaları, aday belirleme sırasında yaptıkları konuşmalar dahil örgüt faaliyeti olarak değerlendirilmiştir. İddianameyi yazan savcı BDP’nin tüzüğünü bile okumadığı için yasal çalışmaları bile suç saymıştır. BDP’nin parti merkezleri ile il ve ilçe örgütleri ortam dinlemesine tabi tutulmuştur. Burada gerçek kişiler yani sanıklar hakkında karar verilemez" dedi.

İddianamede yer alan faaliyetlerin Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) tüzel kişilik faaliyetleri kapsamında yapıldığını söyleyen Beştaş, yargılananların tüzel kişi olmadığı için davanın düşürülmesi gerektiğini savundu. Beştaş, yargılama yerinin bu mahkeme olmadığını söyleyerek, dava hakkında görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilmesini istedi.

AVUKAT TERCÜMAN ATANMASINI TALEP ETTİ

Yargılamaya konu faaliyetlerin siyasi parti faaliyeti olup olmadığının tespiti ile faaliyetlerin parti tüzük ve programı kapsamında yapılıp yapılmadığının incelenmesi konusunda 3 bilirkişiye inceleme yaptırılmasını istedi. Beştaş, iddianamede yer alan faaliyetlerin incelenerek bu kapsamda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca BDP hakkında yürütülen soruşturma olup olmadığının sorulamasını talep etti. Sanık avukatlarından İnan Poyraz da, müvekkillerinin ana dilde savunma yapmak istediklerini belirterek, tercüman atanmasını istedi.

KCK Davası'nda öğleden sonra söz alan tutuklu sanık BDP Parti Meclisi üyesi Hasan Özgüneş, öğretmen olduğunu söyledi. 2 Temmuz’un Madımak Katliamı'nın yıldönümü olduğuna dikkat çeken Özgüneş “Eğer tutuklu olmasaydık hepimiz Sivas’ta olacaktık. 2 Temmuz büyük yas günüdür. Bu nedenle bütün arkadaşlar bulabildikleri siyah giysileri giydiler" dedi. "Neden Kürtçe savunma yapmak istediğimizi açıklamak istiyorum" diyen Hasan Özgüneş, "Bilinmeyen, anlaşılmayan dil ifadeleri inkardır. Ana dili konuşmak evrensel hukukta doğal bir haktır" dedi.

Kuşların bile bir dili olduğunu ifade eden Özgüneş, sadece Kürtlerin değil, Arap, Laz veya başka anadilde konuşmak isteyenlerin de haklarına saygı duyulmasını istediklerini söyledi.

AVUKAT AKTAR: BU DAVA POSTMODERN PARTİ KAPATMA DAVASIDIR

Sanıkların avukatı Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, 2 bin 400 sayfalık iddianamenin sözde bir iddianame olduğunu savunarak, "Ben iddianamede bir eylem görmüyorum. Her hafta KCK ilişkin operasyonlar yapılıyor. Son 3 yılda 6 bin kişi gözaltına alındı" dedi. "Bu dava postmodern parti kapatma davasıdır" diyen avukat Aktar, sanıkların suçsuz olduğunu söyleyerek, "Ortada tipik bir eylem yok. Bu iddianame iade edilmeliydi. Kürtler legal bir savunma yapmak istiyorlar. Bugün bir karar verin ve bütün sanıkları tahliye edin" dedi. Aktar ayrıca dava dosyasına görevsizlik kararı verilmesini de talep etti. Bu arada tüm sanıkların avukatı Baran Doğan, iddianamenin olaylar ile delillerin birbiriyle ilişkilendirilmediği gerekçesiyle iddianamenin iadesini talep etti.

SAVCI SABAN TALEPLERİN REDDİNE KARAR VERİLMESİNİ İSTEDİ

Avukatların taleplerine ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı Ramazan Saban, "İddia olunan suçlar mahkememizin görev alanında olduğundan görevsizlik ve yetkisizlik taleplerinin reddine karar verilsin" dedi. İddianamenin kabul kararı verildiğinden iddianamenin iade edilmesi talebinin reddine karar verilmesini isteyen savcı Saban, ayrıca sanıkların meramını anlatabilecek düzeyde Türkçe bildiğini belirterek Kürtçe bilen bir tercüman atanması talebinin ise reddine karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.

"BU BİR SIKIYÖNETİMDİR"

Bugünkü duruşma nedeniyle Silivri Cezaevi yanında bulunan duruşma salonu ve çevresinde jandarma tarafından geniş güvenlik önlemi alındı. BDP milletvekilleri de duruşma için Silivri'de hazır bulundu. Milletvekilleri duruşma için salona girmeden önce konuştu.

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, "Bugün İstanbul'da adı konulmamış bir sıkıyönetim uygulanıyor. İstanbul'un dört bir yanında askerin ve polisin zırhlı araçlarıyla tedbir alınmış, ilçe örgütlerimizin önünden kalkan arabalar engelleniyor. Bu bir darbe yönetimidir, bu bir sıkıyönetimdir, bu demokrasinin rafa kaldırıldığının bir göstergesidir. Onlar demokrasiyi rafa kaldırabilirler ama biz demokrasiye inanıyoruz ve demokrasiyi yaşamakta kararlıyız" dedi. Silivri'de yargılanmak istenenin demokratik siyaset olduğunu ifade eden Kışanak, "Bugün, burada mahkeme karşısına çıkartılan demokraside, çözümde, barışta ısrar eden iradedir. Bunu yargılamaya çalışıyorlar. Ancak bunu net bir şekilde ifade etmek istiyoruz; Kürt sorunu da demokrasi sorunu da mahkeme salonlarında çözülebilecek bir sorun değildir. Kürt sorunu, demokrasi sorunu, barış sorunu, demokratik siyasetin önü açılarak çözülebilir" dedi.

"YAPILAN İŞ, MAKYAJ DÜZENLEMESİ"

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, özel yekili mahkemelerin kaldırılmadığını söyleyerek, "Yırtılan daima Kürt'ün yakası. Bugünkü sistem, darbeci, vesayetçi sistemle kol kola girmiş, onları bu yargılama ağının dışına çıkarıp, bu ülkede ne kadar muhalif, solcu, emekçi, öğrenci, Kürt, özgürlük ve hak talep eden varsa, onlara bu mahkemeler artarak devam ediyor" dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) hak ihlallerine yönelik Türkiye aleyhine açılmış çok sayıda dosya bulunduğunu belirten Önder, "Şimdi bunlara makyaj düzenlemesi, yapılan iş bundan ibarettir. Bu ülke savaş meydanlarında kurulmamıştır, mahkemelerde kurulmuştur, mahkemeler eliyle tahkim edilmiştir, şimdi de mahkemeler üzerinden dönüştürülmektedir" diye konuştu.

Bu arada duruşmayı izlemeye gelenler, salona giremeyince dışarıda oturarak, duruşmanın bitmesini bekledi.

TERCÜMAN ATANMASI TALEBİ REDDEDİLDİ

Mahkeme Heyeti, avukatların taleplerine ilişkin aldıkları ara kararları yaklaşık 40 dakikalık aranın ardından açıkladı. Ara kararı açıklayan Mahkeme Başkanı Ali Alçık "Görülmekte olan davanın BDP'nin, Kürtlerin, Kürtçe'nin yargılanması veya BDP'nin kapatılması davası olmayıp, sanıkların silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi oldukları iddialarına ilişkindir" dedi. Bilirkişi incelemesinde mahkemelerin görevli ve yetkili olmayarak dosyanın Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi taleplerini reddeden mahkeme heyeti, davada BDP'nin yargılanmadığının altını çizdi. Mahkeme Başkanı sanıkların Kürtçe savunma yapma ve tercüman görevlendirilmesi talepleriyle ilgili olarak da, "Lozan Antlaşması'ndaki hüküm Türkiye'deki Müslüman olmayan azınlıklara yöneliktir. Kürtler Lozan'da azınlık statüsüne alınmamıştır ve asli kurucu vatandaşlarıdır" diye açıklama yaptı.

Alçık, "Mahkemelerde kişilerin ırkı, dini, inancı, mezhebi sorgulanmamaktadır. Mahkemelerde önyargı mevcut değildir. Anadili bir insanın kendini en iyi ifade edebildiği, en iyi kullandığı dil olduğu savunulabilir. Anadili Kürtçe olup da, Türkçe anlamayanların tercüman aracılığıyla ifadelerinin alındığı örnek bulunmaktadır. Yasa hükümlerine göre sanık mahkemede kullanılan dili anlamıyorsa tercüman kullanılır. Ancak bu sanıkların Türkçe'yi anlamamalarına bir engel yoktur. Sanıklar, Türkiye'de doğup büyümüşler, okula gitmişlerdir. Suçlamaları anlayabilecek durumladırlar. Anadilde savunma talebinin hiç bir yasal dayanağı, hukuki temeli yoktur" dedi. Uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlar ve iç hukuktan örnekler veren Alçık, sanıkların Kürtçe savunma yapma ve tercüman görevlendirilmesi taleplerini reddetiklerini açıkladı. Mahkeme Başkanı Alçık, sanıkların meramını anlatabilecek düzeyde Türkçe bildiğinin altını çizdi.

KCK DAVASI'NDA AVUKATLAR DURUŞMA SALONUNU TERK ETTİ

Tahliye taleplerinin 29 Haziran'da değerlendirildiğini ve tutukluluğunun devamına karar verildiğini belirten Mahkeme Başkanı Ali Alçık, 13 Temmuz'da tutuklulukla ilgili durumun yeninden değerlendirileceğine bu aşamada tutuklulukla ilgili durumun yeninden değerlendirilmesine yer olmadığını ifade etti. Alçık ayrıca, duruşma salonunda ses ve görüntü kaydı yapılması, bu tür kayıtları yapan cihazlarla içeri girilmesinin de yasak olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine söz alan tüm sanıkların avukatı Hüseyin Boğatekin taleplerinin yarına kadar tekrar değerlendirilmesini tekrar talep etti. Avukatlar daha sonra duruşma salonunu topluca terk etti. Bu sırada izleyciler "Baskılar bizi yıldıramaz, direne direne kazanacağız" şeklinde slogan atarak alkışlar ve zılgıtlar çekti. Bu olay üzerine komandaların izleyicilerin bulunduğu bölümün önünde dizildikleri görüldü. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.

DURUŞMA SANIKLARIN KİMLİK TESPİTİ İLE DEVAM ETTİ

Aranın ardından mahkeme başkanı Ali Alçık, sanıkların ve izleyicilerin yuhalamaları üzerine duruşmaya ara verdiklerini belirterek, güvenlik ve duruşma düzeni açısında bugünkü duruşmanın izleyicisiz olarak devam edeceğini açıkladı. İddianamenin kabul kararını okuyan Mahkeme Başkanı Ali Alçık daha sonra sanıkların kimlik tespitine geçti. Duruşma da isimleri okunan sanıklar mahkeme başkanının sorularına Kürtçe cevap vermesi üzerine Mahkeme Başkanı Alçık, "Sanığın Kürtçe konuştuğu görüldü ve mikrofon elinden alındı" diyerek tutanaklara geçirdi. Duruşma tutuklu sanıkları kimlik tesptinin yapılması ile devam etti.

MAHKEMEYE ÇAĞRI

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, duruşmaya ara verildiğinde davayı izlemeye gelen ancak salonda yer kalmadığı için kapıda bekleyenlere seslendi. Kışanak, duruşma sırasında sanıkların Kürtçe konuşmak istediklerini aktararak, "Ancak, mikrofon kapatıldı. Arkadaşlarımız anadillerini, yani varlıklarının, kimliklerinin, onurlarının ayrılamaz bir parçası olan kendi anadillerini konuşmak istediler. Bize, 'Bu ülkede varlığınız, kimliğiniz, onurunuz bir bütün olarak tehdit altındadır' demek istiyorlar. Birileri 'Asimilasyondan vazgeçtik' diyor. O zaman biz niye anadilimizle konuşamıyoruz? Niye mahkemede kendimizi anadilimizde savunamıyoruz? Sadece ve sadece cezaevlerinde tutukluyken, görüşte annelerimizle Kürtçe konuşuyoruz diye günde 5 vakit bunu bizim başımıza kalkıyorlar" diye konuştu. Dün akşam, Özel Yetkili Mahkemelerin TBMM'den geçen bir yasayla kaldırıldığını söyleyen Kışanak, "Ancak, biz şunu çok iyi biliyoruz ki, yerine getirdikleri, özgürlüklerimizi güvence altına alan, bağımsız bir yargıyı teminat altına alan bir karar değildir. Onlar, Özel Yetkili Mahkemelerin adını değiştirip, AKP Mahkemesi yaptılar. Bu ülkede adaleti derinden yaralayan İstiklal Mahkemeleri, sonrasında yerini Sıkıyönetim Mahkemelerine bıraktı. Sonrasında Devlet Güvenlik Mahkemeleri oldu. Sonrasında Özel Yetkili Mahkeme oldu. Şimdi de AKP Mahkemesi yaptılar. Bunlar aslında adaleti katleden, emrine almak isteyen ve bu ülkede adalete güveni sarsan mekanizmalardır. Mahkemeye buradan bir kez daha ağrı yapıyoruz, lütfen adalete, vicdana, uluslararası hukuka uygun bir tutum alın ve derhal arkadaşlarımızı özgür bırakın" dedi.

BDP'DEN KCK DAVASI İÇİN ÇADIR

Bu arada çevredeki güvenliği sağlayan jandarma, davayı izleyemeye gelen ancak salonda yer kalmadığı için kapının önünde bekleyen kalabalığın, giriş kapısından uzaklaşmasını istedi. Kalabalık gitmek istemeyince araya BDP İstanbul Milletvekili sırrı Süreyya Önder girdi. Önder, önce güvenlik güçleriyle görüştü. Sonrasında ise gelenlerin sabit bir noktada durması için yer araştırdı.

KCK DAVASI'NDA 14 SANIĞIN KİMLİK TESPİTİ YAPILDI

Öğlenden sonra mahkeme salonunun bulunduğu yerin karşısındaki boş araziye bir çadır kuruldu ve destek için gelenler, bu çadırda beklemeye devam etti. Kimlik tespiti yapılan tutuklu sanık Prof. Dr. Büşra Ersanlı mahkeme başkanı Ali Alçık'ın sorduğu sorulara Türkçe cevap verdi. Prof. Dr. Büşra Ersanlı, "Okur-yazar mısınız?" sorusuna yanıt vermedi. Ersanlı mesleğinin sorulması üzerine öğretim üyesi olduğunu, aylık gelirinin ise 3 bin lira olduğunu belirtti. Büşra Ersanlı'nın da aralarında bulunduğu 14 tutuklu sanık hakimin sorularına Türkçe cevap vermesi üzerine kimlik tespitleri yapıldı. 126 tutuklu sanık ise kimlik tespiti sırasında Kürtçe “Buradayım" sözleri üzerine kimlik tespiti yapılamadı. Mahkeme Başkanı Ali Alçık da “Sanığın Kürtçe konuştuğu görüldü" şeklinde tutanaklara geçirerek mikrafonu sanığın elinden mübaşir aracılığıyla aldırdı. Mahkeme Başkanı Ali Alçık yarın 2 bin 400 sayfalık iddianamenin okunması ile devam edileceğini belirterek, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.