Rengin Arslan

İstanbul




Ancak bu haftasonu sadece Davutpaşa patlamasının değil, 2011'de Ankara OSTİM'de yaşanan patlamanın da yıldönümü. Bu da bir "iş kazasıydı." 9 saat arayla meydana gelen iki patlamada, aynı günde 20 işçi hayatını kaybetti.

Hem OSTİM hem de Davutpaşa'da ölenler bu haftasonu düzenlenen eylemlerle anılıyor. Yakınları kendi ifadeleriyle, "iş cinayetlerine" dikkat çekmeye çalışıyor.

Pazar günü Davutpaşa'da olacaklardan biri İdris Çabuk. Eşi Gülhan Çabuk'u Davutpaşa'daki patlamada kaybetti. Gülhan Çabuk makine teknikeriydi.

O zaman 3 yaşında olan çocukları bugün 8 yaşında.

İdris Çabuk 2008'den bu yana hukuk mücadelesi veriyor. Ama yalnız değil. Bu patlamada yakınlarını kaybeden 12 aile ile birlikte.

"Sorumlular ceza almazsa ölümler artar"

Çabuk, sorumlular ceza almazsa, ihmallerin sonunun gelmeyeceğini, başka ölümlerin yaşanacağını söylüyor. Hafta başında Gaziantep'te meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 8 işçiyi, Kozlu'daki ölen maden işçilerini hatırlatıyor.

Hukuki yoldan verdikleri mücadelenin en önemli nedenlerinden biri, bu kazaların önlenmesi.

Fakat bu mücadele sürecinin hiç kolay olmadığını anlatıyor: "Ceza davasının açılabilmesi iki yıl sürdü. Savcılığın dava ile ilgili raporu mahkemeye bir türlü verilmedi. İki yıl sonra açıldığında ise dava eksik açıldı," diyor.

Bilirkişinin işaret ettiği sorumlular kim?

Patlamadan sonra 3 ay içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevlendirilen teknik heyet raporunu savcılığa sunmuş.

Bilirkişi raporunda Zeytinburnu Belediye Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve BEDAŞ Genel Müdürlüğü de kusurlu bulunmuş.

Çabuk'un söylediğine göre, davada yalnızca Zeytinburnu Belediye Başkanı'nın sanık olarak dinlenmesine karar verildi. Bu da ancak patlamadan dört yıl, davanın açılmasından iki yıl sonra olabildi. 22 Şubat'ta görülecek yeni duruşma belediye başkanı ifade verecek.

Çabuk, "Bu davayı, yargılamayı iyi bir noktaya getirdik," diyor.

Aileler aynı zamanda 15 haftadır, Galatasaray Lisesi'nin önünde "Vicdan ve adalet nöbeti" tutuyor. Kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışıyor.

Ama Türkiye'de "iş cinayetleri" bunlarla sınırlı değil.

Rakamlarla iş kazaları

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın bundan dört ay önce yayımladığı rakamlarına göre, 2010 yılında her gün 4 kişi iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. 2010 yılının bilançosu 1454 kişi.

TÜİK'in verilerine göre, 2011 yılında ölüm sayısı 1,710'a çıktı.

Yine bakanlığın verilerine göre her gün 172 iş kazası meydana geldi ve "sürekli iş göremez hale" gelen çalışan sayısının ortalaması her gün 6 kişi.

1995-2010 yılı arasındaki verilerine göre Türkiye'de iş kazası nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 800'lü rakamların altına hiç düşmemiş.

Emek ve işçi dünyasından haberler yapan sendika.org internet sitesinin, her ay haberlerden derleyerek yayınladığı "iş kazası raporuna" göre ise sadece Kasım 2012'de 82 işçi hayatını kaybetti.

Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde öğretim görevlisi olan Yard. Doç. Aziz Çelik ise "iş cinayetlerinin sendikasız, toplu sözleşmesiz ve yasaların uygulanmadığı iş yerlerinde meydana geldiğini " söylüyor.

İş kazası davaları

İdris Çabuk, "İş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenler veya yaralananlar bugüne kadar pek ceza dava açmadı kurumlara"diyor ve yakınlarını kaybeden ailelerin, "yargılama süreçlerinin uzun ve sonuç alma beklentilerinin düşük olması" nedeniyle dava açmadıklarını söylüyor.

Çabuk aynı zamanda, bilirkişi raporuna göre patlamada sorumluluğu bulunan kurumlara ceza davası açılamamasına rağmen tazminat davası açılabildiğini ve kendi lehlerine sonuçlar çıktığını söylüyor.

Bunu "ilginç" olarak yorumluyor Çabuk: "İlginçtir ceza davalarının kurumlara açılmasına izin verilmezken tazminat davalarını açtık. Bu davalarda İçişleri Bakanlığı dahil İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüğü, BEDAŞ suçlu bulundu."

Çabuk'un verdiği bilgiye göre kimi davalarda iki, kimi davalarda dört, kimisinde beş merci tazminat ödemeye mahkum edilmiş.

Bu davalardan şu ana kadar biri dışında hepsi temyize götürüldüğü için nihai durum için Yargıtay'ın kararı bekleniyor.

İş sağlığı ve güvenliği kanunu

İşçilerin "her gün öldüğü" Türkiye'de, Nisan 2012'de TBMM'ye İş Salığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı sunuldu. 30 Haziran'da ise yürürlüğe girdi. Ancak işçi örgütleri bu yasanın yeterli olmaktan uzak olduğunu düşünüyor.

Yasanın çıkmasından hemen sonra Temmuz ayında DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği ortak açıklama yapmıştı.

Açıklamada, "Yasa, sorunlu bir sistem üzerinden, çalışanların sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara ulaşabilmesi hedefinden oldukça uzak olduğu gibi, var olan sorunların daha da derinleşmesine neden olacağını düşündürmektedir," denilmişti.