Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın HDP heyeti ile ilk kez ortak açıklama yapıp, Öcalan’ın PKK’ya ‘silahlara veda’ çağrısı yapacağını duyurmasının ardından sürpriz bir şekilde “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur” çıkışında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan’ın Nevruz mesajının Diyarbakır’da okunmasından sonra da tüm dikkatlerin çevrildiği isim oldu.

Öcalan’ın Nevruz mesajının okunmasından hemen önce çözüm sürecinde izleme heyeti oluşturulmasını olumlu bulmadığını duyuran Erdoğan, sadece kamuoyunu değil hükümet üyelerini de şaşkına çevirdi. Çünkü izleme heyeti hükümetin 3 yıldır yürüttüğü çözüm sürecinde başından beri konuşulan, tartışılan bir mekanizma olarak biliniyordu. Nitekim hükümetteki bu şaşkınlığı Ankara kulislerinde Erdoğan’la ‘pek anlaşamadığı’ söylenen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açıkça dile getirmekten çekinmedi.

Arınç, Öcalan’ın mesajının Diyarbakır’da okunmasına denk gelen saatlerde Ankara’da, Erdoğan’a doğrudan çıkışmaktan kaçınmadı. Erdoğan’ın çözüm süreciyle ilgili gelişmelerden başından beri haberdar olduğunu belirten Arınç, “Sayın cumhurbaşkanı, açıklamalarıyla hükümeti yıpratıyor. Her şeyden haberi var. İzleme heyeti de, sürecin ilerlemesi için çok önemlidir” mesajı verdi.

Bülent Arınç’ın bu mesajlarına doğrudan yanıt vermektense, çözüm süreciyle ilgili açıklamalar yapan Erdoğan ise Öcalan'ın dile getirdiği 10 maddenin kabul edilemeyeceğini, Dolmabahçe’de hükümetle HDP’nin ortak açıklama yapmasının yanlış olduğunu ve izleme heyeti oluşturmanın tehlikeli bir adım olduğunu belirterek hükümeti eleştirdi. Erdoğan, "Hükümetle her konuyu görüşüyorum diye bir şey yok” dedi. 

‘Çözüm mümkün görünmemektedir’

Peki, Erdoğan neden çözüm sürecini zora sokacak, hükümeti bu konuda köşeye sıkıştıracak açıklamalar yaptı? Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Çözüm süreci bahane ediliyor. Erdoğan, hükümetle oyun oynuyor. Dahası, kamuoyunu elinde çevirmek istiyor” diyor.

Feyzioğlu’na göre Erdoğan’ın bu tavrı da parlamenter bir sistemde halkoyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının ‘yetki sarhoşluğu’ndan kaynaklanıyor. 2007 AKP’sinde ‘cumhurbaşkanının yetkileri sembolik olmalı' diyen Erdoğan’ın 2015’te ‘cumhurbaşkanıyım, istediğimi yaparım’ demekten geri durmadığına vurgu yapan Feyzioğlu, “Anayasal yetkisi olmayan Erdoğan, yetki iddiasında bulunuyor. Anayasa değişikliği yapılıp, Erdoğan yetkilerini yasal kılmadıkça bu kriz, bu kavga daha da tırmanır. Türkiye, büyük bir sistem krizinin içindedir. Erdoğan da bu krizden, seçim öncesinde olabildiğince beslenmek istiyor. Çözüm süreci de, Kürt-Türk kardeşliği de umurunda değil. Tek derdi, kendi yetkilerini millete dayatmak” yorumunu yapıyor.

Erdoğan’ın son çıkışlarıyla asıl mesajlarını AKP’ye vermek istediğini öne süren Feyzioğlu, “Erdoğan, AKP’nin artık bir RTE partisi olduğunu açıkça söylüyor ve seçimin kendisi olmadan kazanılamayacağı mesajını veriyor. Bu durum da AKP içindeki huzursuzluğun hiç bitmeyeceği olarak görülmelidir. Türkiye bu noktada hukuken bir yönetim krizini yaşamaktadır. Çözüm de, bu kaotik ortamda ne yazık ki mümkün görünmemektedir” tespitinde bulunuyor.

‘Anayasal darbe’

Marmara Üniversitesi’nden anayasa ve insan hakları hukuku uzmanı İbrahim Kaboğlu ise Erdoğan ve hükümet arasındaki çatışmanın aslında Erdoğan tarafından dile getirilen bir ‘anayasal darbe’ olduğu tespitini yapıyor. Kaboğlu, bunun ne anlama geldiğini Deutsche Welle’ye yorumlarken, “Erdoğan’ın çıkışları, bir cumhurbaşkanı olarak hükümeti tanımadığının açıklamasıdır. Kendince anayasayı askıya alıp, anayasal darbe yapmıştır” diyor ve burada hükümetin Erdoğan’a karşı nasıl bir duruş sergileyeceğinin çok önemli olduğunu vurguluyor.

“Eğer hükümetteki çıkış Arınç’la sınırlı kalırsa, hükümetin de Erdoğan’ın peşine takıldığı, anayasanın fiilen askıya alınmasına hükümetin de arka çıktığı görülür ki, bu da Türk demokrasisinin büyük darbe aldığını gösterir” diyen Kaboğlu, sözlerini “Çözüm süreci denilen süreçte de, her şey Erdoğan’ın iki dudağından çıkana bağlı olacaktır. Bu da Erdoğan dışındaki tüm aktörlerin sanal olduğu anlamına gelir ki, Erdoğan süreci istediği şekilde kullanacaktır. Bu, Türkiye’de büyük bir oyun oynandığı sonucunu da doğurur” diye sürdürüyor.

Kaboğlu, Erdoğan’ın “Ben yönetiyorum, son sözü ben söylerim” mesajıyla kendisi dışındaki herkese meydan okuduğunun kamuoyunca da algılandığını belirtirken, “Erdoğan’ın kafasındaki seçim hesapları, sandığa nasıl yansıyacak hep beraber göreceğiz ancak o zamana değin Türkiye’de anayasayı, devleti tanımayan bir cumhurbaşkanının daha nelere yol açacağına da şahitlik edeceğiz. Hükümetin daha sert çıkışlarla Erdoğan’ı durdurması şarttır” uyarısında bulunuyor. Deutsche Welle Türkçe