Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve sanayiciler tarafından desteklenen Aktopraklık kazılarında bu yıl sona yaklaşıldı. Höyükteki kalıntılarının yanı sıra yakın çevrede Miletepolis (Karacabey), Apollonia ad Ryndacum (Gölyazı) ve Lapadion (Uluabat Köyü) yerleşimleri, Fadıllı çevresindeki Ortaçağ’a ait çiftlik yapıları ile birlikte bölgeye kurulacak olan Türkiye'nin ilk açık Arkeoparkını oluşturmak içinde çalışmalar devam ediyor. 6500- 5500 yıllarına ait Kuzeybatı Anadolu'nun bilinen en eski köylerinden biri olan Aktopraklık Höyüğü'nde 2004 yılından bu yana sürdürülen çalışmalarda döneme ait birçok veri elde ettiklerini belirten İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmi Karul, 130 metre hendekle çevrili yerleşim ile ilgili soru işaretlerinin azalmaya başladığını söyledi. Bugüne kadar 15 yapı ortaya çıkarttıklarını kaydeden Doç. Dr. Karul, dördünün canlandırmasını yaptıklarını ifade etti.

KALKOLİTİK DÖNEM CANLANDIRILACAK

Doç. Dr. Necmi Karul, kazıların yanı sıra Arkeopark çalışmalarının da devam ettiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Karul, "Her yıl çıkan verilerle bu canlandırmalarda değişiklikler yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde Kalkolitik döneme ait bir canlandırma yaparak açılışla bunu tanıtacağız. Kazılarda arkeologların bile algılamakta güçlük çektiği verileri herkesin anlayabileceği bir dile dönüştürülmesini istiyoruz. Örneğin açığa çıkan parçaların çoğu kırılmış dökülmüş ama bunları bir araya getirdiğinizde bir evin eşyaların nasıl göründüğünü ortaya çıkartabilirsiniz. 9 yılın ardından bizde bir köyü canlandıracak verilere sahibiz. Arkeopark’ta da geleneksel köy binasını canlandıran kütük evlerimize fırın ve ambar yerlerini ekledik" dedi.

YAN YANA GÖMÜLMÜŞ BİR ÇOCUK VE YETİŞKİN MEZARI BULUNDU

Doç. Dr. Karul, bu yıl 70 açılan mezara yenilerinin de eklendiğini anlattı. Doç. Dr. Necmi Karul, "Geçtiğimiz yıllarda hendekle çevrili köyün merkezinde küçük bir avluya gömülmüş olasılıkla kurban edilmiş iskeletlere rastlamıştık. Yine o çevrede birlikte gömülmüş bir yetişkin ve bir çocuk mezarı bulduk. İskeletlerle ilgili antropolojik çalışmalar devam ediyor. Bu ölüler çok farklı şekilde gömülmüş durumdalar. Normalde ölüler bir çocuğun ana rahmindeki pozisyonu gibi gömülür. Buradaki mezarlık alanında böyle çok sayıda gömüye rastladık Ama merkezdeki bu gömüler neredeyse oturur pozisyonda. Ellerinin arkada birleştirildiğini görüyoruz. Eli bağlı değil. Çünkü ip ve benzeri bir şey bulunmadı. Alışılageldik gömü pozisyonundan farklı. Bu dönemde ölüler çanak, çömlekler, takılar, hediyelerle gömülüyor ama bu gömülerde buna da rastlamıyoruz. Ayrıca aynı anda gömülerin yapılmış olması var. Biri öldüğünde değil de kurban edilme veya öldürülme gibi bir nedenle gömüldüğünü var sayıyoruz" diye konuştu.

Doç. Dr. Karul, antropolojik çalışmaların devam ettiğini kaydetti. Doç. Dr. Necmi Karul, iskeletlerde yaralanma veya bunun sonucu bir ölüme rastlamadıklarını yumuşak dokuya verilen bir zararla ölmüş olabileceklerini belirtti.

Kazı alanında bulunan iskeletlerinde etlendirilerek sergilenmesi için Pamukkale Üniversitesi ile birlikte çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Doç. Dr. Karul, bölgeye özgün olarak kısa mesafede yerleşim alanları değiştiği için kazıların 9 yıl daha sürebileceğini sözlerine ekledi.


SÇ(FK/BT)