Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından hazırlanan "Tüberküloz Raporu" İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Raporu sunan TTB Tüberküloz Çalışma Grubu üyesi Uzman Dr. Nilüfer Aykaç, tüberkülozun, tedavisi yıllardır iyi bilinen bir hastalık olmasına rağmen hala dünyada en yaygın bulaşıcı hastalıklardan biri olarak görüldüğünü aktararak, "Çünkü tüberküloz tanı ve tedavisi bilinen basit bir enfeksiyon hastalığından çok, sosyoekonomik yönüyle değerlendirilmesi ve mücadelesi bir program içinde yürütülmesi gereken bir sorundur. Dirençli tüberküloz vakalarının varlığı ve bu hastalarda ilaç tedavisinin zorluğu, ilaç yan etkileri ve tedavi maliyetlerinin yüksekliği konunun önemini daha da arttırmaktadır" dedi.


VEREMLE SAVAŞ, "SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI" İLE TEHDİT ALTINA GİRDİ


Aykaç, Türkiye'nin son yıllarda tüberküloz kontrolü konusundaki Dünya Sağlık Örgütü raporlarındaki başarılı durumunun, verem savaş dispanserlerini de içeren eski ve güçlü merkezi vertikal Tüberküloz Kontrol Programı'nın sonucudur olduğunu anlattı. Türkiye'nin Tüberküloz Kontrol Programı'nın "Sağlıkta Dönüşüm Programı"ndan dolayı tehdit altında olduğuna işaret eden Aykaç, "Özellikle sağlık birimlerinin ticari kaygılarla hizmet sunmaya yönlendirilmesi ve 633 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık Bakanlığı yapısının değişmesi zaten var olan sorunları çok arttırmıştır. Bugün itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Türkiye'nin tüberküloz konusunda Dünya Sağlık Örgütü belgelerindeki başarılı yeri ile haklı olarak övünmektedir. Fakat bilinmelidir ki, bu başarı esas olarak Verem Savaşı Dispanserleri'nin, burada çalışan deneyimli sağlık kadrosunun ve yeterli güce sahip olan Verem Savaş Daire Başkanlığı'nın varlığı ile mümkün olmuştur. Ancak 'Sağlıkta Dönüşüm Programı' ile ciddi tehdit altına giren yapılar tam da bunlardır" diye konuştu.


VEREM SAVAŞ DİSPANSERLERİNİN ETKİNLİĞİ GÜÇLENDİRİLMELİ


TTB tarafından hazırlanan "Tüberküloz Raporu"nun dört bölümden oluştuğunu anlatan Aykaç, şunları dile getirdi:

"Tüberküloz, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için de 2011 yılı itibariyle hala önemini koruyan bir hastalıktır. Türkiye'nin tüberküloz kontrolünde son yirmi yılda ulaştığı başarı, aslında Verem Savaş Dispanserleri temel alınarak, sürdürülen Tüberküloz Kontrolü Programı'nın doğru olduğunu kanıtlamaktadır. Bu bağlamda önümüzdeki yıllarda tüberküloz kontrolünde aksama yaşanmaması için, bugüne kadar verem savaş dispanserleri ağırlığıyla sürdürülen stratejinin yetkinleştirilerek korunması gereklidir. Bugün için Türkiye'de tüberküloz savaşı, ağırlıkla verem savaş dispanserlerinde görev yapan sağlık çalışanlarının özverili mücadeleleriyle sürdürülmektedir. Bu nedenle ivedilikle verem savaş dispanserlerinin görev tanımları ve etkinliği güçlendirilmeli, sağlık insan gücü açısından son yıllarda aile hekimliği sistemi nedeniyle yaşanan özlük hakkı sorunları giderilmeli, bu çerçevede dispanser çalışanlarına hak ettikleri özlük hakları tanınmalı ve dispanserler her açıdan asgari bir standardizasyona kavuşturulmalıdır. Sağlıkta Dönüşüm Programı, bunun paralelinde özellikle aile hekimliği ve hastanelerin birer sağlık işletmesi haline getirilmesi tüberküloz kontrolüne zarar vermektedir. Tüberküloz hastalığı sağlık çalışanlarının karşılaşabileceği mesleki risklerden biridir. Sağlık ortamlarında bulaşmasını önlemek için gerekli önemler alınmalı ve sağlık çalışanları mağdur edilmemelidir."


TÜRKİYE, DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ KRİTERLERİNE GÖRE, BAŞARILI


Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan da Dünya Sağlık Örgütü'nün tüberkülozla mücadeledeki hedefinin 2050 yılında hastalığı milyonda bire indirmek olduğunu aktararak, "Şu anda dünyada hastalık 100 binde 135-140 civarında. Hedefimiz 2050'de milyonda birin altına düşürmek. Türkiye, şu anda Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre başarılı bir konumdadır. Her yıl 100 bin kişiden 135'i hasta oluyor dünyada. Türkiye'de ise her yıl 100 bin kişiden 25 kişi hasta oluyor" dedi.


SAĞLIĞIN TİCARİLEŞMESİYLE, EN ÇOK GELİR GETİRİCİ HASTALIĞA YÖNELİNİR


Türkiye'de tüberkülozla savaştaki başarının Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla riske girdiğini vurgulayan Kılıçarslan, "Biz önümüzdeki dönemdeki tehlikeyi işaret ediyoruz. Neden riske girmiştir? Çünkü en önemlisi kamu kurumları da dahil olmak sağlığın ticarileşmesi nedeniyle sağlık kurumları en çok gelir getirici hastalığa yönelir. Yoksulluğun hastalığı olan tüberküloz ve kimseye fazla persformans getirmeyen, zaten ücretsiz tedavisi yapılan hastalıklar dezavantajlıdır. Dolayısıyla böyle temel bir problem var. Ticarileşme tüberküloz kontrolünün önemini zayıflatılmasını getirir" diye konuştu.


VEREM SAVAŞ DİSPANSERLERİ, İŞLEVLERİNİ GELİŞTİREREK SÜRDÜRMELİ


Kılıçarslan, Verem Savaş Daire Başkanlığı'nın kaldırıldıktan sonra Toplum Sağlığı Merkezi'nde veremle savaşa ne kadar yer verileceğinin ve ayrı bir bütçe açılıp açılmayacağının belirsiz olduğunu kaydederek, "Diyoruz ki, hem Sağlık Bakanlığı'nın merkezi yapılanması içinde tüberküloz kontrolünün ayrı bir bütçesi olan bir birim olarak korunması gerekiyor, hem de sahadaki uzantısı olan Verem Savaş Dispanserleri'nin kesinlikle işlevlerini geliştirerek sürdürmesi gerekiyor. Çünkü bir hastalığı çok yüksek sayıdan aşağılara indirmek başka bir program gerektirir, bir hastalığı tamamen yok etmekse çok ileri sosyal program gerektirir" dedi.


YILDA 9 MİLYON İNSAN TÜBERKÜLOZ OLUYOR


Dünya nüfusunun 3'te birinin sessiz mikrop taşıdığını ve hayatının bir döneminde hastalanabileciğini ifade eden Kılıçarslan, "Yılda yaklaşık 9 milyon yeni insan tüberküloz oluyor dünyada. Türkiye'de ise yılda 17-18 bin civarında hasta oluyor. Ölümlere gelince, dünyada yılda 1.7 milyon insan tüberkülozdan ölüyor. Türkiye'de ölüm sayısı çok daha az tabiki" şeklinde konuştu.