49’uncu Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ulusal uzun metrajlı film yarışmasının son gala gösteriminde Tunç Okan’ın yönettiği ‘Umut Üzümleri’ film izleyicilerle buluştu. Tunç Okan’ın 20 yıl sonra tekrar yönetmenlik yaptığı ve Fakir Baykurt’un ‘Kaplumbağalar’ adlı romanından senaryolaştırılan film, Antalyalı sinemaseverlerden yoğun ilgi gördü. Filmi Ulusal Uzun Metraj Yarışması Jüri Başkanı Hülya Avşar ile jüri üyeleri de izledi. Gala gösteriminin ardından salondan jüri üyeleriyle birlikte ayrılan Avşar, gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı.

Filmden sonra yapılan söyleşiye yönetmen Tunç Okan, oyuncular Elisabeth Neiderer, Norina Nobashari, Barış Koçak ile yardımcı yönetmen Serdar Gözelekli katıldı. Okan, filmin galasının tesadüf olarak Fakir Baykurt'un ölüm yıldönümü ile aynı güne denk geldiğini belirtti. Fakir Baykurt'un eserindeki öğeleri filmde biraz daha değiştirdiğini anlatan Okan, “Kitapta 1950'lerde geçen bir hikayeyi anlatıyor. Ben de okudum bu hikayeyi ve yapmaya karar verdim. Filmi, buraya yetiştirmek için gece gündüz çalıştık. Heyecanlıydık. Burada çok güzel bir tepkiyle karşılaştım. Sanki Fakir Baykurt da filmi seyrediyordu” diye konuştu.

Söyleşide izleyicilerin sorularını yanıtlayan Okan, uzun yıllar filme ara verdiğini bu süreçte de sürekli filmleri takip edip, proje ürettiğini dile getirdi. Uzun yıllar film yapmamasının öncelikle ekonomik nedenlerden kaynaklandığını aktaran Okan, “4 film yaptım. Bu 4 filmi de Türkiye’den yapamadım. Türkiye’nin yönetim koşulları maalesef bu filmleri finanse etmeye imkan vermiyor. Ben bu filmleri Türkiye’den yapamadım” dedi.

'Umut Üzümleri' adlı filmin yapımında çok sayıda mecera yaşadığına değinen Okan, şunları söyledi: “Bir ara Anthony Qinn oynayacaktı. New York’ta karşılaştık sohbet ettik. Yapamadık. Yapımcım yoktu. En son Almanlarla birleştik o da iyi gidiyordu. En son bunu kendim yapacağım dedim. Sinema çok özel bir ortam sanatla işin birleştiği bir ortam. Sadece sanat değil sinema. Birde iyi yapamayacağın işe soyunmam. Yapabiliyorsam yaparım.”

Okan ayrıca filmin başarılı olması halinde seneye İstanbul’u anlatan romantik duygusal, hem komik hem de dram hikayesinin olduğu bir proje yapmak istediğini söyledi.

FİLMİN KONUSU

Türk asıllı bir Fransız, Anadolu’nun ortasında kuru topraklar üzerinde kurulmuş küçük bir Kırım Tatar köyüne öğretmen olarak gönderilir. Köyün tarlaları tehdit altında olup, sonu gelmemiş bir sulama projesi için borç aldıkları toptancıya ipotek edilmiştir. Bu tehlikeye çare bulmak amacıyla öğretmen, köyün yaşlı muhtarı ve muhtarın gelinin çabasının anlatıldığı hikaye beyazperdede anlatılıyor.

 

TY (SU/RT)