"HIRSLARIMIZI GERİYE ATIP, AKLIMIZI ÖNE ÇIKARARAK SORUNLARI ÇÖZMEMİZ GEREKİR"


Akademik yıl açılışında bir konuşma yapan TBMM Başkanı Cemil Çiçek birtakım eksiklikler varsa bunların üniversitelerin sadece branş bilgisi veren kurumlar olmasından kaynaklandığını söyledi. Çiçek, "Üniversiteler sadece branş bilgisini veren kurumlar ise, burada bir eksikliğimiz olur. Burada şikayet ettiğimiz bir kısım davranışlar buradan kazanılıyor. Biz siyasetimizi de buradan inşaa ediyoruz. Buralarda çatışma kültürü varsa sizin böyle bir yapının üzerine muktedir bir siyaseti inşaa etmeniz zor. Aksi taktirde sizi pısırık diye nitelerler. Hangi tip konuşmalara hangi tip söylemler itibar buluyor alkış alıyor? Benim siyasette en çok çekindiğim şey alkışlardır. Bunlar bizi yapmamız gerekenden uzaklaştırır. Heyecan gelince mantık gidiyor. Bizim şu dönemde şu sıkıntılı dönemde daha sağduyulu daha doğru hırslarımızı geriye atıp, aklımızı öne çıkarak sorunları çözmemiz gerekir. Bu ise, bellirli bir tecrübeyi gerektirir. Demokrasinin kalitesi de böyle bir zemine oturur. Bizim ülkemizde demokrasinin kanuni alt yapısı kültür ve ahlak yapısı yoktur. Biz iki boşluğu kanun çıkararak doldurmaya çalışıyoruz. Kanunla hoşgörülü olun denilemez.Bu bir alışkanlık eğitimidir. O da uzun bir başlangıçtan itibaren kazanılabilecek konulardır. Bunların kazanılabileceği yerlerin başında da üniversiteler gelmektedir. Bu dediğimiz hususları her yerde alma imkanı var mı ? Ona iyi bakmak lazım. Türkiye uzunca bir zamandan beri belli konuları tartışıyor. Hakikaten tartışıyor muyuz ? Tartışma bilgi demek eğer bunlara dayanmıyorsa biz tartışıyor gibi yapıyoruz . İşin içinden çıkılmaz hale getirmişiz. Böylesine tartışmalar var" dedi.


"1968'DEN İTİBAREN BİRİLERİ ELİMİZE KESER SAPI TUTUŞTURDU"


Ünişversiteye girdiği 1966 yılından da bahseden Cemil Çiçek, "İlk bir sene üniversiteli olmanın havasını tattık. İlk dersi veren hocamızı hatırlıyorum ama bu çok uzun sürmedi.1968'e geldik. İdealist insanlar olarak geldik ünivesiteye. İlk başladığımız yıllarda bunun tartışmaları vardı. Uzun sürmedi bu işin uzun sürmesi noktasında çok fazla bir gayret de olmadı gibi geliyor bana. Bir süre sonra masada olan konuşan insanlar konuşamaz hale geldi. 1967' de elimizde çantayla gittik. 1968'den itibaren birileri elimize 30 - 40 cm keser sapı tutuşturdu. Bunları ceketimizin içine sıkıştırarak gitmeye çalıştık. Bu işlerin yanlış olduğunu da o dönemde kimse söylemedi. Bu taraftan ol diye bir yönlendirmeyle biz çanta yerine keserlerle sopayla okula gittik. O sopa kafi gelmedi. Sonra bu defa silahlar konuşulmaya başlandı 20 - 25 metre mesafeden o ülkenin daha iyi bir noktaya gitmesi için gençler bir süre sonra birbirine karşı silah kullanır hale geldik. Beyazıt Meydanında bir gün sol yumruğu öbür gün sağ yumruğu sıkanlar vardı. İlim yok sopalar var taşlar var. Bu dönemden ne kadar ders çıkardık ? Şimdi reel siyasetimizi ne kadar inşaa edebildik? Oturup bir kez daha düşünmek gerekiyor. Sonra geriye dönüp baktık. Bir atasözü vardır. Elin oğlu aklı verir ekmeği vermez. Biz sopaları alan birbirine düşman olan üniversitenin son sınıfında gençler olarak çıktık. Böyle bir anlayışla ülkeye ne verebilirdik ? Buna oturup bakmak lazım " diye konuştu. Bu acı tecrübelerin arkasında üniversitelerin olduğunu söyleyen Çiçek, "Türkiye acı tecrübeler yaşadı. Bu acı tecrübelerin temelinde üniversitelerimiz var. Hepimizin özeleştiri yapması lazım. Şu süreçte eğer doğruyu bulacaksak nerede yanlış yaptığımızı bulmamız lazım. Bulamazsak herkes kendi doğrusunun arkasında saf tutar. Yeni bir kavga ortaya çıkar. Benim söylediğim doğrudur başkalarının söylediğinin doğru olma ihtimali de vardır denilmeli. Bu yapılmadığı taktirde bulduğunuz çözümlerden de istenilen sonuçları elde etme imkanı yokur. Birilerinin sol yumruğu karşısında sağ yumruğu sıkarak ülkemize hizmet ettiğimizi düşündük" dedi.


"YUMRUK SIKMAYI DEĞİL EL SIKMAYI ÖĞRENMEMİZ LAZIM"


Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hayatında önemli bir yere sahip oldıuğunu söyleyen Çiçek, "Turgut Özal benim hayatımda önemli bir insan. Siyasetin yumruk sıkma değil el sıkma olduğunu ondan öğrendik. Eğer bu işlerin üstesinden geleceksek yumruk sıkmayı değil el sıkmayı öğrenmemiz lazım. Konuşmamız için, konuşacak mesafede olmamız lazım. Birbirimizi anlamamız lazım. Bu manada Türkiye epey acı tecrübeler yaşadı. Ancak bu tecrübelerin ışığında bir yol haritası takip ettiğimizi söyleyemem. Bu sorunlar bugünden yarına çözülecek gibi gözükmüyor. Bunları yapmak için araştırma gerekir. Belki işin bu noktaya gelmesinde en can yakıcı sorunlarla ilgili yeterli araştırmaların olmayışı var. Mesele en yakıcı terör olayı. Geriye dönüp baktığımızda Türkiye terörün her türlüsünü yaşayan ülkelerden birisidir. Başka türlü terörle de uğraşıyoruz. Konserve çeşidinden daha fazla Türkiye'de terör çeşidi var. Hükümlerin dosyasına baktığımızda bu kadar çok çeşitlilik var. Konuşmalarımızı bu ülkede yapılmış araştırmalara dayandırmış olmalıyız. YÖK'te 48 tane araştırma var. 48 yıldır terörle uğraşan bir ülkede topu topu 48 tane araştırma vardır. Demek ki bizde daha doğru dürüst saha araştırması yok. Terörü besleyen kaynaklar açısından teröre bulaşmış, muhatap olmuş aileler açısından elimizde bir araştırma yok. Böylesine karmaşık bir olayın bilimsel nedenleri yoksa bulunacak çözümlerin de derinliği yoktur" diye konuştu.


Çiçek, Balyoz davası kapsamında verilen cezalarla ilgili bir soruya ise "Soru aynı dünde sordular. Sizin meslektaşlarınıza söylediğim şeyi tekrarlamış olacağım. Ondan farklı birşey söyleyemem" diye yanıt verdi.