Her ülkenin bazen birbiriyle aynı bazen farklı sorunları olduğunu belirterten Çiçek,  "Bizim de var ama bu sorunlara ilaveten bir de anayasa sorunu ve anayasadan kaynaklanan sorunları var. Bu sorunların olması da tabiidir. Çünkü yürürlükteki anayasa 1982 yılında, dünyada soğuk savaşın en yoğun şekilde sürdüğü, önceliklerin bugünkinden çok farklı olduğu, bir askeri mücadelenin sonucunda gerçekleşmiş bir anayasa. Bu nedenle o şartlar altında yapılmış olan bir anayasanın aradan geçen süre içerisinde Türkiye'nin yönetimini zora soktuğu, kolaylaştırmadığı bir çok noktada da uygulamalar sırasında sorunlara sebep olduğunu yaşayarak bilmiş oluyoruz" dedi.

AMA GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA ARTIK DEVLET BİREY İÇİN VARDIR

İnsanların ruhu gibi kanunların da ruhu olduğunu söyleyen Çiçek, "Bu anayasanın bazı özellikleri var. Dünyada başka bir anayasa böyle bir özelliği taşıyor mu, bilemiyorum. Daha yapılırken, itirazlarla karşılaşmıştır. Yapılıp, 7 Kasım 1982'de yürürlüğe girdikten sonra da bu anayasadan şikayet etmeyen hemen hemen hiç bir kesim yoktur. Bu itirazlara rağmen de bu anayasa 30 yıldır yürürlüktedir" diye konuştu.

Çiçek, 1982 Anayasası'nın 30 yılda 17 defa değiştiğini aktararak, "30 yılda 17 defa değişen bir anayasanın hukuk güvenliğini ve istikrarını sağlamada ne kadar zorluk çıkardığı da ortadadır. Bu Türkiye'de hukuk istikrarını bırakmamıştır" dedi.

Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Güvenlik ve özgürlük dengesi açısından bu anayasanın artık yeni baştan ele alınması gerekiyor. 82 Anayasası yapılırken ya güvenlik ya özgürlük tarzındaki bir sorunun karşılığı olarak güvenlik öncelği almıştır, özgürlük ikinci plandadır. Halbuki günümüz dünyasında biri diğerine feda edilmeyecek, tercih edilmeyecek, her ikisinin de dengede olması gerekir ve özellikle de özgürlükler, güvenlik için bir olumsuz faktör değildir. İkincisi bu anayasada devlet ve birey ilişkisi bakımından bir dengesizlik var. Devletin bizim toplumumuzda ayrı bir önemi vardır. Hatta kutsadığımız kavramlardan birisidir. Ama günümüz dünyasında artık devlet birey için vardır. Dolayısıyla devleti merkeze alan bir anayasal yapı yerine, bireyi merkez alan, devleti de bireyin hak ve özgürlüklerini, mutluluğunu ve ferahını temin etmek üzere olduğunu kabul eden bir anlayış artık bizim kabulümüzdür. Dolayısıyla devlet-birey ilişkisinin yeni baştan gözden geçirilmesi gereklidir."
4 AŞAMALI PROĞRAM

Çiçek, toplumda yeni bir anayasa konusunda mutabakat olduğunu anlatarak, anayasa yapım sürecinin takvimini paylaştı. Dört aşamalı bir program ortaya koyduklarını aktaran Çiçek, birinci aşamada 30 Nisan tarihine kadar halkın fikrinin alınacağını, 1 Mayıs geçecekleri ikinci aşamada da anayasanın iskeletini ortaya koyarak bir taslak anayasa metni hazırlayacaklarını dile getirdi. Çiçek, üçüncü aşamada da hazırlanan taslağı kamuoyu ile paylaşacaklarını belirterek, "Dördüncü aşamada Anayasa metni haline getirip meclise sunacağız. TBMM tarafından bu metin kabul edildikten sonra, beşinci aşama olarak halkın oyuna sunmuş olacağız" dedi.

TARAFSIZLIĞIMI KORUMAK ZORUNDAYIM

AB konusunu da değerlendiren Çiçek,  "Halk diyor ki, 'Siz ne yaparsanız yapın, bu AB bildiğini okuyacaktır. 'Evet diyen evet, hayır diyen hayır demeye devam edecek' diyor. Bunu da bu vesile ile belirtmek istiyorum. AB'ye uyum sürecinde yoğun bir çaba içerisindeyiz. Bu uyum sürecinde 1982 Anayasası büyük bir engel teşkil etmektedir. İşte bu nedenlerle yeni bir Anayasayı bu yılın sonuna kadar belli bir noktaya getirme konusunda bir hedefimiz var. Çünkü 30 yıldır tartıştığımız bu anayasanın hala gündemde kalması Türkiye'nin işini zorlaştırmaktadır. Etkin ve verimli bir devlet işleyişini engellemektedir. Vatandaşlara özgürlükler açısından bir takım zorluklar çıkartmaktadır" diye konuştu. 

Katılımcıların yorumlarını da değerlendiren Çiçek, şunları söyledi:

"Uzlaşma komisyonunda her partiden bir siyasi temsilci bulunuyor. Bu komisyonun başkanlığını da ben yapıyorum bu nedenle tarafsızlığımı korumak zorundayım. Başkanlık sistemi, parlamenter sistem gibi konulara yönelik olarak kişisel görüşlerim var ama konumum gereği bu konulara giremem. O yüzden kaçamak cevaplar veriyor demeyin. Anayasa konunda görüş birliğine varılması için herkesin esnek davranması gerekmektedir. Bunu da belirleyecek olan halkın talepleridir. Bu arada seçim barajı ile ilgili konu AİHM'e götürüldü. AİHM bunun sözleşmeye aykırı olmadığını her ülkenin kendi iç hukuku ve düzenlemesinin gereği olduğunu ifade etti ama bugün ki Anayasamızda temsilde adalet yönetimde istikrar. Bu Anayasayı yapmaktaki en büyük umudumuz yüzde on barajına rağmen seçmenlerin yüzde doksan beşinin mecliste temsil ediliyor olmasıdır. Dolayısıyla Anayasa yapımı konusunda mecliste çok güzel bir ortam var. Hayat sadece yasal düzenlemeleri belirlemekten geçmiyor aynı zamanda esas olan zihniyet değişimidir. Zihniyet değişiminin birinci enstrümanı yasal ve kurumsal düzenlemeler ama onun da ötesinde eğitimden tutun bir çok alanda daha yapılması gereken işler var ama biz hiç olmazsa parlemento olarak haklar ve özgürlükler konusunda kuralları doğru koyalım, ilişkileri doğru düzenleyelim zihniyet değişimini bunlar tetikleyebilir. Kadın hakları başt olmak üzere bir çok konuyu umarım bu anayasaya aktarma ve çözme imkanı buluruz."

BAŞKANLIK-YARI BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇİLMEMELİ

Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio de, iki sebepten ötürü Türkiye'deki siyasi sistemi değiştirmemek gerektiğini, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçilmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü bugünkü eğilim daha çok parlamenter rejime yönelmek şeklinde. İkincisi iyi işleyen bir başkanlık sistemin de bile her şeye rağmen bir otoriterlik eğilimlerine de yol açabilir. Dolayısıyla yeni anayasada da bu rejimi korumakta fayda var" dedi.
Anayasa'nın değiştirilemez ilk 3 maddesine değinen Buquicchio, "Ne yazık ki, bu maddelerde çoğu zaman aşırı bir şekilde yorumlanabiliyor. Dolayısıyla her ne kadar uluslararası normlarla çelişen maddelerin sayısı nispeten az olsa dahi 1982 Anayasası'nda, bu anayasanın genel yaklaşımı demokratik gelişmden ve bireysel haklardan çok devletin yapısını korumaya yönelik bir zihniyeti yansıtıyor. Tabiki Türkiye'nin Mustafa Kemal Atatürk'ün modernliğini koruma ihtiyacı hissetmesi, laikliği koruma ihtiyacı hissetmesi son derece doğaldır. Ama bu demokrasi için sınıfı atma anlamına da gelmez, bunun bir bahanesi olamaz" diye konuştu.

İLK 3 MADDE KORUNMALI

Türkiye'nin göz kamaştırıcı ilerlemeler kaydettiğini vurgulayan Buquicchio, şxöyle devam etti:

"İşte artık bu geleneksel halka duyulan kuşkudan vazgeçme zamanı da gelmiştir. Normal, gerçek ve liberal demokrasinin uluslararası standartlarını benimsemenin zamanı gelmiştir. Bu yeni anayasa, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anayasası olmalıdır ve toplum içinde en geniş mutabakata sahip olmalıdır. Yeni anayasa ülkeyi birleştirmelidir. Bölünmeyi arttırıcı nitelikte olmamalıdır. Bu değiştirilemez denilen ilk 3 madde üzerine tartışma açmamak daha akılcı olur gibi geliyor bana. Çünkü Türk toplumunun ve kamunun algısı, sanki laiklik ilkesinden vazgeçmek niyeti varmış bunun arkasında izlenimi yaratacaksa dokunmamak daha iyi. Çünkü farklı şekilde yorumlanabilirse, bu ilk 3 madde modern, liberal bir demokrasiyle de pekala bağdaşabilir. Dolayısıyla herkes mutabıksa bu 3 madde korunabilir. Ama bir şartla, şimdikinden farklı bir yoruma tabii tutulmak şartıyla. Sonuç olarak, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var, bu açık. Türkiye için artık kendini kanıtlamış ve Avrupa standardına uygun liberal demokrasiye geçmenin zamanı gelmiştir." 

HÜKÜMETİN YARGI KONUSUNDA ADIM ATMASI GEREKİYOR

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ise söz alarak, "Bugün hala 8 milletvekili tutuklu, 500'e yakın öğrenci tutuklu, 107 gazeteci tutuklu, askerler, yerel yöneticiler tutuklu çok gergin bir ortam var. Böyle bir ortamda pozitif, ilerici, demokratik anayasa yapım süreci açıkçası olumsuz etkileniyor. Bir yandan da bu beklentileri karşılamak için gerçeklerle ilgili somut çözümler üretilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu sürecin beklenen sonuca ulaşabilmesi için özllikle hükümetin yargı konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda bazı adımlar atması gerektiğini özellikle hatırlatmak istiyorum" dedi.