Tansel Çölaşan, Aydın’ın Nazilli ilçesine gelerek ADD Şubesi’ni ziyaret etti ve DHA’nın sorularını yanıtladı. Türkiye’de cumhuriyetin değerlerinin son 10 yılda dönüştürülmeye çalışıldığını belirten Çölaşan, “Aslında bu dönüşüm iktidar tarafından değil, cemaatler tarafından gerçekleştiriliyor. Atatürk modelinin, çağdaşlaşma modelinin dönüştürülerek, yerine yobazlığın etkisinde yeni bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Bir parti devleti, bir polis devleti, bir diktatörlük oturtulmaya çalışılıyor” dedi.

Kamuoyuna yansıyan 'dindar gençlik' yetiştirmek fikrinin de bilinçli olarak ortaya konan bir slogan olduğunu savunan Çölaşan, “Bu sloganlar ilk önce ortaya atılıyor, sonra halkın kulaklarına yerleştirilerek alternatifsiz çözümler ortaya sunuluyor. 'Ya dindar olacaksınız, ya da tinerci olacaksınız. Ya bizim istediğimiz gibi olacaksınız, bizim istediğimiz gibi değilseniz dinsizsiniz.' Onların istediği tamamen yobazların ele geçirdiği bir sistemdir. Böyle bir ikilemin içine insanımızı atıyorlar. Türk toplumu, gerçek anlamda dindar bir toplumdur. Kuran bizim evlerimizde en değerli ve yüksek yerde bulunur. Dine bu kadar saygı duyan bir toplumda din üzerinden siyaset yaptığınızda o halkın din duygularını karartmış olursunuz. Bu çok tehlikelidir. Bu çerçeve cumhuriyetin kuruluş ilkelerinde çağdaşlık, laik toplum düzeni ve onun getireceği demokrasiye de engeldir. Toplumu cemaatleştirdiğinizde artık orada hiçbir şekilde demokrasi, halk egemenliğinden de uzaklaşmış olursunuz” dedi.

Türkiye’nin siyasi bağımsızlığı bulunmadığını öne süren Çölaşan, “Bir gün önce kol-kola girdiğimiz Suriye ile ertesi gün savaş ilan edebiliyoruz. Bir gün önce Libya’ya yapılan Amerikan harekatını eleştiren bir başbakan, bir gün sonra oraya yardım gönderebiliyor. Bunun gibi örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Bugün, ’İran bizim dostumuz’ derler, ertesi gün İran için konuşlandırılmış olan füze kalkanını Malatya’ya koyabilirler ve bu füze kalkanının anahtarları da ellerinde yoktur, Almanya’da birileri o düğmeye basacaktır. Tüm bu olaylar siyasi olarak tamamen bağımlı bir ülke olduğumuzu gösteriyor" dedi.

Bunun nedeninin de ülkenin ekonomik bağımsızlığı yitirmesinden kaynaklandığını ifade eden Tansel Çölaşan, "Ekonomik olarak bağımsızlığınızı kaybederseniz, birilerinin emrine girersiniz. Kültür bağımsızlığımız yok, ordumuz yok, yargımız yok. Bizi biz idare etmiyoruz. Sonuçta adını başkanlık sistemi koydukları, ancak başkanlık sistemi olmayan tek kişi diktatörlüğü, polis devleti, parti devletine doğru gidiyoruz” iddiasında bulundu.

Atatürkçü düşüncenin bir dernek değil, bir sistem olduğuna da dikkat çeken Çölaşan, “Biz bu sitemi benimsemiş bir derneğiz. Atatürkçü düşünüce sistemi tam bağımsızlığı hedef almıştır. Ulusun yani halk egemenliğini, demokrasiyi esas almış olan, özü tam bağımsızlık olan ve ülkeyi çağdaş yapmak olan bir sistemdir. Bu sistemin çerçevesi içinde sorunlara çözüm arıyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin aslında siyasi partilerin ağırlık olarak yapması gereken Atatürk ve cumhuriyet değerlerini halka anlatmak görevlerini üstleniyor” dedi.



ŞA(İÖ/AAA)