Osmanlı İmparatorluğu zamanında 700 bine yaklaşan Süryani nüfusu, şu anda toplam 15 bin kişiye düşmüş durumda. Büyük şehirlere ya da yurt dışına yaşanan göçe paralel olarak şarap üretme kültürü de unutulma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış.

Fakat Yuhanna Aktaş gibi birçok Süryani girişimci Mardin'de bu binlerce yıllık geleneğin kaybolmaması için yeniden şarap üretimine başlamış. 2009'da atıldığı bu maceranın başlarında oldukça zorlanan Aktaş, şarabın Müslümanlıkta yasak olması nedeniyle çiftçilerin üzümlerini satın almakta ya da çalıştıracak işçi bulmakta güçlük çekmiş. Hatta faaliyeti nedeniyle ölüm tehditleri bile almış.

"Şarap satışları patladı"

Yuhanna Aktaş, şarap satışlarının özellikle pandemi sırasında yaşanan kapanmalarda hükümetin alkol satışını yasaklaması ile "patladığını" belirtiyor.

2002'den beri vergilerin üç kat arttığı alkollü içkilerin yine de "altın dönemini" yaşadığının altını çizen Aktaş, şu anda 110 bin şişe şarabı Türkiye geneline satıyor.

Aktaş bu durumun Süryaniler için de gerçekleşeceğine inanıyor. "Şarap yapımında üzümlerin ezilerek öldüğünü" söyleyen Aktaş, "Ama şarap yoluyla sonsuz yolculuklarına başlarlar" diyerek umudunu yitirmediğini kelimelere döküyor.

Kılıçdaroğlu: ‘Partimin bütün adaylarına desteğim tamdır’ Kılıçdaroğlu: ‘Partimin bütün adaylarına desteğim tamdır’

"Eski topraklara geri dönüş ertelendi"

Euronews'in haberine göre yurt dışındaki birçok Süryani aile ise yaklaşık 10 yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu dönemde yaptığı toprakların bu ailelere iade edileceği açıklaması ile umutlandı.

"O dönem birçok Süryani Türkiye'deki evlerine dönmek için hazırlıklara başladı" diyor Süryani Kültürü Derneği Başkanı Ayhan Gürkan. "Harap haldeki evlerini tamir ettiler, ama birçoğu topraklarına devlet ya da komşuları tarafından el konulduğunu gördü" diyor.

2016'daki darbe girişiminin ardından muhalif politikacılar ve Kürt azınlığa karşı baskıların da artması ile bölgeye tekrar yerleşme planlarını Süryaniler rafa kaldırmış. Kısa süre önce Irak sınırında bir Süryani ailenin kaybolması ve ardından da "terör örgütüne yardım" suçundan bir Ortodoks Hristiyan rahibin tutuklanması endişeleri daha da artırmış.