Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu’nda '12 Eylül, 28 Şubat ve diğerleri' gündemiyle toplanan Türkiye Küçük Millet Meclisleri’nin toplantısında konuşan Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Şükrü Karatepe, 28 Şubat 1997 dönemi öncesi yaptığı konuşma ve yaşadığı olayları anlattı. 28 Şubat sürecinde yaşanacakları önceden bildiğini söyleyen Şükrü Karatepe, “9 Kasım akşamı A protokolünü dönemin garnizon komutanı Hava İkmal Bakım Merkezi’ne davet etti. Ben gelmek istemedim. Komutan 'Olmaz devlet emri geleceksiniz' dedi. Ben şaka yapıyor sandım. 'Gelmezseniz, evden alır getiririz sizi' dedi. Hanımlarla gitmiştik toplantıya. Hanım bana uzun salonun diğer ucundan işaret etti bana ve gidelim dedi. Eşim bana, 'Paşa buraya kadar geldi ve dedi ki, Melih Gökçek’i asacağız ve Kayseri’den de başlayacağız' dedi. Ben eşime, 'Paşa kafayı buldu içiyor. Ne söylediğinin farkında değildir' dedim. Tekrar yerime oturduğumda, salondakilerin yüzlerinde bir değişiklik vardı. Paşa sonra, karikatürize ederek, subayların ibadetlerini ve abdest almalarını eleştirmeye başlayınca, karşı çıktım. Bana darbeyi yapacaklarını anlattı" dedi.

Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Koalisyon hükümetinde dönemin Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Abdullah Gül ile bir üniversitenin açılış töreninde okunan bildiri sonrası aralarında geçen 'İşte böyle Şükrü. Resmi görevimiz gereği içimize kan akarak buraya geldik bunları izliyoruz' diyalogunu anlatan Şükrü Karatepe, “Ben de Abdullah Gül ile aramızda geçen diyaloğa istinaden, 10 Kasım törenlerine gittiğimizi söylemeden, 'Zaman zaman görevimiz gereği katılmak zorunda olduğumuz toplantılarda, yüzümüze karşı, inancımıza küfrediliyor. Bütün mukaddesatımız aşağılanıyor. Değer verdiğimiz herşey ayak altına alınıyor. Ama görevimiz gereği biz orda durmak zorunda kalıyoruz' dedim. Yani, Abdullah Gül Bey’in söylediği cümleyi tekrar ediyorum” diye konuştu.

Prof. Dr. Şükrü Karatepe, başörtüsü sorununun anayasanın sorunu olmadığına da vurgu yaparak şöye konuştu: "Türkiye’de başörtüsü diye bir sorun yok. Toplumun, başörtüsünü hazmetmesi lazım. Müdürler, kılık kıyafet yönetmeliği gereği bu uygulamayı yapıyor. Mevcut anayasanın hazırlandığı dönemdeki terör olaylarının yoğunluğu nedeniyle terör için yapıldı. Terör olayları ise yıllar geçtikçe azalınca da anayasa, vatandaşın boğazını sıkmaya başladı. İran’da yapılan darbede generalleri idam ettiler. Bir kısım general de Türkiye’ye kaçtı ve bizim generallere olanları anlattı. 1980’li yıllar dünya bir çatışmanın içindeydi. Generaller, kendilerini doğru, milleti yanlış görüyordu. Bu yüzden de böyle bir baskı oluşuyordu.”



MÖ (OE/RT)