Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında "Camiyi ahır yaptılar" diyerek 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin kupürünü kanıt olarak gösterip CHP’yi suçlaması, ana muhalefet partisi ile yeni tartışma başlattı. Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ardından, gözler örnek olarak verdiği Kasım Çelebi Camii'nin bulunduğu Seferihisar İlçesi’ndeki Düzce Köyü’ne çevirdi. Yaklaşık 150 haneli köyün tek camisinin geçmişte ahır olarak kullanıldığı iddiası, köy sakinlerini de şaşırttı. Köyün 3 yıldan bu yana muhtarlığını yapan, 28 yaşındaki Halil Sever, şöyle dedi:

"Kasım Çelebi Camii ve medresesi, yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik alan içerisindedir. Aynı paftada, aynı bahçede bulunur. Köyde yaşayan büyüklerimden öğrendiğime göre, camiye hayvan bağlanmamış, ahır olarak da kullanılmamıştır. O dönemin şartlarına göre aynı pafta içerisinde yer alan, şu an bile ayakta durmakta güçlük çeken hemen yanındaki medreseye soğuk kış günlerinde zaman zaman hayvan bağlanmıştır. Bunun yanında o dönemlerde, ürünlere zarar veren hayvanlar, bekçi tarafından alıkonulup buraya bağlanırmış. Sahibi de cezasını ödeyince hayvanını teslim alırmış. Camide ibadet sürekli devam etmiş ve aksamamıştır."

Muhtar Sever, cami ve medresenin restorasyonu için Seferihisar Belediye Başkanı CHP'li Tunç Soyer ile ortak hareket ettiklerini başvurularını yaptıklarını, İl Özel İdaresi’nden ödenek beklediklerini söyledi. Sever, "Daha önce köyümüzde bu tip bir tartışma hiçbir zaman olmadı. Herhalde yanlış bilgilendirmeler oldu. Ortada yanlış anlama var. Ayırt etmek lazım" dedi.

KÖYÜN YAŞLILARI NE DİYOR

Köyün yaşlılarından 78 yaşındaki Şakir Çay, o tarihlerde bazen çok soğuk geçen kış günlerinde hayvanları yağmur ve çamurdan korunması amacıyla medreseye bağlandığını, köyde doğru düzgün ahır da olmadığını söyledi.

Köylülerden 87 yaşındaki Yaşar Süner de camilerinin hiçbir dönem kapanmadığını anlatırken, "1950’li yıllardan önce aramızda para toplayıp camiye imam getirirdik. Daha sonra Diyanet’e bağlandı. O dönemlerde insanlar yoksulluktan bitini bile temizleyemezdi. Para- pulları olmadığı için hayvanların korunması amaçlı kullanılmayan medreseye bağlanırlardı. Ama medresenin hayvanların konulduğu o kısmının kapıları bile caminin tarafına açılmazdı. Zamanla o kısım da ayakta kalamayıp yıkıldı" dedi.