Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Ankara Swiss Otel'de, '31 Mayıs 2012 Dünya Sigarasız Günü' ödül programına katıldı. Bakan Akdağ, program sonrasında 'kürtaj' ve 'sezaryen' ile ilgili olarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Akdağ'ın çevresindeki basın mensuplarının tamamına yakınının kadın olması ise dikkat çekti.

"BİLİMSEL HEYETLER VE UZMANLARLA KONUYU TARTIŞACAĞIZ"

Dün AA editör masasına misafir olan Bakan Akdağ’a, tecavüz nedeniyle hamile kalan kadınlara yönelik bir soruya verdiği "Bazen 'Annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak?' Vesaire gibi şeyler söyleniyor. Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar" şeklindeki sözleri hatırlatıldı. 

Bakan Akdağ, Annenin sağlığını ile ilgili hayatını tehdit eden bir durumda kürtaja itiraz etmediklerini belirterek, şunları söyledi:

"Bebeğin ağır bir problemi olacaksa bu konuyu da tartışabilir buluyoruz. Dikkat edin. 'Tartışabilir buluyoruz' dedim. Nitekim bu mesele ile ilgili olarak bugün özellikle basında geniş bir biçimde yer alan bir açıklamam var. Bu açıklama nedir? Bana soruyorlar; 'Bazı özel durumlarda hamilelik olabilir. O zaman bunun için ne yapacaksınız?' diye. Benim cevabım ise şu; 'Eğer annenin hayatı ya da sağlığı ile ilgili durumlar dışında geniş bir kısıtlama getirilecekse' dedim. Dikkat edin. Cümle 'Eğer' ile başlıyor ve 'getirilecekse' diye bitiyor. Elbette o çocuğu sahipsiz bırakamayız. 'O çocuğa devlet bakar' diyorum. Ama bu verilmiş bir karar değil. Söylediğim gibi bu tartışmaları kamuoyu gerçekleştirecek. Bizler de bilimsel heyetler ve uzmanlarla konuyu tartışacağız. Daha sonra da Bakanlar Kurulu'na götüreceğiz. Bunlar ışığında ileri adımlar atacağız" diye konuştu.

"KÜRTAJ, 12 EYLÜL'DEN SONRA 'OLDU-BİTTİ'YE GETİRİLMİŞTİR"

"Türkiye'de kürtaj konusu bir 12 Eylül yasası olarak darbeden sonra bir 'oldu-bitti'ye getirilmiştir" diyen Bakan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün dünyada kürtaj meselesinin geniş bir biçimde tartışıldığını sizler basın mensubu olarak çok iyi biliyorsunuz. Elbette tartışacağız. Tartışan bir Türkiye istiyoruz. Demokratik bir ülkeye bu yakışır. Başbakan Erdoğan ve ben, burada yaşam hakkından özellikle yanayız. Kadının seçim hakkını savunanlar da var. Bu tartışma devam edecek ve bunu sağlıklı bir biçimde sonlandıracağız."

KÜRTAJIN TANIMINI YAPTI

Türkiye'de kürtajın şu anda 10'uncu haftalık gebeliğe kadar koşulsuz bir biçimde serbest olduğunu hatırlatan Bakan Akdağ sözlerini şöyle tamamladı:

"Dileyen bu haftaya kadar anne karnındaki bebeği aldırabilir. Kürtaj, 10 haftalık kolu, bacağı, vücudu ortaya çıkmış, kalp atımları olan ve kan dolaşımı başlama noktasına gelmiş bir bebeği annenin karnından bir bıçakla kazınarak çıkarılmasının adıdır. Asıl bunu vurgulamak istiyorum. Toplumumuza ve basın mensuplarına. 4 hafta konusu bizim ortaya çıkardığımız bir konu değil. Kim çıkardı ve neden tartışılıyor bilmiyorum. Ama tartışılsın. Tartışılmasın da yarar var. Bilimsel gerçekler bütün bu tartışmaların sonunda ortaya çıkacaktır. Benim fikrim bilimsel kurulun çalışması sonucunda şekillenecektir."

"VATANDAŞLARIMIZ SEZARYENE İTİBAR ETMEMELİDİR"

Bakan Akdağ, sezaryen konusunda ise şunları söyledi:

"Sezaryen normal doğumun önüne geçecek, gereksiz durumlarda yapılabilecek bir işlem değildir. Çünkü sezaryen bir ameliyattır. Bir hamile kadının karnını yarıyorsunuz, rahmini yarıyorsunuz ve bebeğini oradan dışarı çıkarıyorsunuz. Bir defa bunu yaptığınız zaman müteakip doğumları da bu şekilde yapmak zorundasınız. Daha ziyade doğumlar bu şekilde yapılıyor. Normal doğum olmaz mı? Uzmanlarına sorduğumuz zaman ilk doğum sezaryen bile olsa daha sonraki doğumların normal doğum ile yapılabileceğini ifade ediyorlar ama bunun riskli olacağını da ifade ediyorlar. Sezaryen, ihtiyaç durumunda anne ve bebeğin sağlığını ya da hayatını tehdit eden bir durum halinde yapılmalıdır. Bunun dışında vatandaşlarımız sezaryene itibar etmemelidir."

"SEZARYENE İHTİYAÇ DUYULDUĞUNDA BAŞVURULMALIDIR"

Vatandaşlarla, ailelerle sezaryeni tercih eden özel hastanelerin arasında bir bilgi farklılığı olduğunu ifade eden Bakan Akdağ, "Siz tam doğum esnasında bir anneye yada ailesine bir takım korkular telkin ederseniz nasıl isterseniz insanlar ona razı oluyor. Anneler bilmelidir ki sezaryen bir ameliyattır. Ancak ihtiyaç duyulduğunda başvurulmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü'nün 'Ortalama yüzde 15'i geçmemesi gerekir' dediği bir tıbbi işlemdir. Türkiye'de yüzde 50'lere yaklaşmış ise burada bir sakatlığın olduğu açıktır. Mevcut durumu savunmaya çalışanlar, kendi yaptıkları yanlışı sistemin üzerine, hükümetin üzerine ve Sağlık Bakanlığı'nın üzerine atmaya çalışıyorlar. Bugün Türkiye'de her insanın aile hekimi var. Bütün vatandaşlar ve bütün kadınlar modern aile planlaması yada modern çocuk planlaması yöntemlerine ulaşabilecek durumdadır. O zaman ne oluyor da kadınları gereksiz yere ameliyatla çocuklarını doğurtmaları yada doğurmaların konusunda zorluyoruz. Böyle bir hava oluşturuyoruz. İşin özeti budur. Tartışmaları sağlıklı götürmek lazım. Birbirlerini suçlayarak tartışmaları sürdürmek doğru değil" dedi.

"TÜRKİYE'NİN GENÇ BİR NÜFUSA SAHİP OLMASI LAZIM"

Bugünkü tartışmaların ya da arayışların asıl sebebinin anne sağlığı, bebek sağlığı ve yaşam hakkının kutsallığı olduğunu ifade eden Bakan Akdağ, "Kürtajın kadında, kadının doğurganlığında birçok problemlere yol açtığını biliyoruz. Sezaryen açısından da böyle problemler olduğunu biliyoruz. Peş peşe sezaryen olabilir ama her sezaryen bir kadın için risk oluğundan ilk doğum sezaryen ile olduğunda ondan sonraki doğum sayılarının azaldığını da tabi olarak biliyoruz. Ana amaç kadının ve çocuğunun sağlığıdır. Üreme sağlığıdır. Bunun altını kalın olarak çiziyorum. Ama elbette Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olması lazım. Batı ülkelerin gittiği yanlış yollardan biz gidemeyiz. Kürtajın koşulsuz serbest olduğu ve ailelerin de belli bir yaşam biçimini geliştirdiği birçok batılı ülke yaşlanan nüfusu ile büyük bir sıkıntı içinde ve bununla mücadele etmeye çalışıyor. Başarılı da olamıyor. Ana amaç bellidir ama bunun ikincil yararları üzerinde tartışacağız" diye konuştu.



(MV/SS)