MDOB, Türk opera tarihin başlangıcı olarak görülen 'Özsoy' operasını 78 yıl aradan sonra özet halinde tek perde olarak 23 Ekim 2012 Salı günü saat 20.00'de Mersin Kültür Merkezi'nde sahneleyecek. Gala temsili 1 Kasım Perşembe günü yapılacak olan eserin, temasını bizzat Mustafa Kemal Atatürk belirlerken, o dönem 27 yaşında olan Ahmet Adnan Saygun da 2 ay gibi kısa bir sürede besteledi. Librettosunu Münir Hayri Egeli'nin yazdığı Özsoy Operası'nı Mehmet Yılmaz'ın sahneye koyarken, Mersin Devlet Opera ve Balesi'nin orkestra şeflerinden Vladimir Lungu ve Aytuğ Ülgen dönüşümlü olarak yönetecek. Eserde koreografi Uğur Seyrek, dekor tasarımı Kağan Güreşçi, kostüm tasarımı Nursan Ünlü, ışık tasarımı Murat Yılmaz üstlenirken, MDOB korosunun yanı sıra balet ve balerinlerde geniş bir kadro ile rol alıyor.

'İLK TÜRK OPERASI'

Provaları süren eseri sahneye koyan Mehmet Yılmaz, MDOB'un 2012- 2013 sanat sezonunda Özsoy Operası ile ilk prömiyerini yaptığını belirterek şunları anlattı:

"Özsoy Operası, bilindiği üzere Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 yılında İran Şahı'nın gelişi onuruna Adnan Saygun'a yazdırttığı ilk Türk operasıdır. Özsoy, 1934'de sahnelendiğinden farklı sahneleniyor. 1982 yılında Adnan Saygun 3 perdelik operayı bir perdeye indirgemiştir. Biz de o bir perdelik versiyonu Mersin'de sahneye taşıyoruz. Özsoy Operası'nın ilk Türk operası olması nedeni ile bize çok anlamlı geliyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş kimliğini tarif ediyor. Bu manada o günlerde yapılmış devrimlerin tezahürü olarak bugünlere gelmiş sanat kurumlarının varlığını hissediyoruz. Özsoy Operası eğlencelik, seyirlik, çok olağanüstü müzikleri olan bir operadır. Ortaya iyi bir prodüksiyon çıkardık. Şimdiden Mersinli sanatseverlere Özsoy Operası'nı hediye etmekten büyük bir onur ve gurur duyuyorum."

ŞAH RIZA ATATÜRK'E SARILMIŞTI

Özsoy Operası, İranlıların 'Şehname' destanından esinlenilmiştir. Öykü, Hakan Feridun'un ikiz oğulları Tur (Kurt) ile İraç (Aslan) üzerine kuruludur. İkizler doğduğunda şeytanın gazabı onları birbirinden ayırır. Ayrı yollara gidip birbirlerinden uzaklaşırlar. Ama yüzyıllar sonra buluşup kardeş olduklarını anlarlar. Tıpkı 'ayrı yollara giden ikizler' Türkiye ve İran gibi.

Eserin sonunda, iki kardeşten Tur'un adı geçtiğinde, sahnedeki oyuncular Ankara Halkevi'nin locasında operayı izlemekte olan Atatürk'ü, İraç (Aslan) sorulduğunda ise yanındaki Rıza Pehlevi'yi işaret ettiler. Bu jest karşısında çok duygulanan Rıza Şah Pehlevi, "Kardeşim!" diyerek Atatürk'e sarılmıştır.