Bornova Atatürk Mahallesi'nde bulunan Seyit Şamlı Endüstri Meslek Lisesi 11'nci sınıf öğrencisi Anıl Erden, 3 Haziran 2010 tarihinde teneffüste okul dışına çıkıp, tekrar okula  döndüğünde, nöbetçi öğrenciler otomatik kapıyı kapatırken okula girmeye çalışmış, başı otomatik kapıya sıkışmıştı. Ağır yaralı kapıdan kurtarılan öğrenci, doktorların çabalarına rağmen kurtarılamadı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nca olaya ilişkin hazırlanan iddianamede, dönemin Okul Müdürü Hüseyin Toptaş ve memur Niyazi Öztürk hakkında 'Taksirle ölüme sebep olmak' suçlamasıyla 3-6 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açtı. İzmir 12'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan karar duruşmasına tutuksuz yargılanan Hüseyin Toptaş ve Niyazi Öztürk ile olayda ölen Anıl Erden'in annesi Ayşe ve babası Doğan Erden ile avukatları Barış Kaşka, katıldı.

BİLİRKİŞİ KUSURLU BULDU

Hakim İhsan Ergin, bilirkişi raporunun mahkemeye ulaştığını söyledi. Bilirkişi raporunda yayaların girişi için yapılmış kapının kilitli tutulması, otomatik kapıya sensör tertibatını takılmaması, kapının kilitli olarak bulunmasını sağlamadığı, kapıda nöbetçi olan öğrencilere kumanda butonlarının kullanımı konusunda eğitim verilmemesi, izinli olan nöbetçi öğretmen ve müdür yardımcılarının yerine görevlendirme yapmadığı için okul müdürü Hüseyin Toptaş’ı 'Asli Kusurlu', kapının kilitli tutulması konusunda öğrenci Emre Karabaş ile Gürcan Karadan’a talimat veren Niyazi Öztürk’ün, butonların işlem yapmadığını gören ve okul yetkililerine haber vermeyen Emre Karabaş’ın ve kapınıın açılmasını beklemeden kapının arasına giren Anıl Erden’in olayın meydana gelmesinde 'Tali Kusurlu' olduğunu belirtti.

"EN AĞIR CEZA VERİLSİN"

Hüseyin Toptaş'ın avukatı Rifat Öztürkoğlu, rapora itaraz edip, yeni rapor alınmasını istedi. Erden ailesinin avukatı Barış Kaşka, rapora bir diyeceklerinin olmadığını, ölen Anıl Erden'in kusurlu olduğuna ilişkin bölümü kabul etmediklerini, bu konuda ek rapor alınmasını istediğini söyledi.

ÜZGÜN OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Sanık Hüseyin Toptaş, son savunmasında, bu olay nedeniyle 31 yıllık yöneticiliğine son vermek zorunda kaldığını anlattı. Toptaş "36 yıllık meslek yaşantımda insan sağlığına hep önem verdim. Hiçbir öğrencinin zarar görmesini istemedim. Bu olay olduktan sonra yaralıyı hastaneye ben kendim götürdüm, tedavisi ile ilgilendim. Öldüğünü öğrenince de, kalp kirizi geçirip, kendimi acilde buldum. Bu olaydan dolayı büyük acı çektim, mesleğimi bıraktım. Üzgünüm" dedi. Diğer sanık Niyazi Öztürk te üzgün olduğunu söyledi. Anıl Erden'in annesi Ayşe Erden, "Büyük acılar yaşadık. Şikayetimiz devam ediyor" diye konuştu.

3 YIL HAPİS CEZASI VERDİ

12'inci Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi İhsan Ergin, sanık Hüseyin Toptaş'ın taksirle ve asli kusurlu olarak bir kişinin ölümüne neden olduğunu, kusurunun ağırlık derecesine göre önce 3 yıl hapis verdi. Ergin, daha sonra sanığın duruşmalardaki iyi halini gözönüne alıp, 2 yıl 6 ay hapis cezasına, ardından 1'er ay arayla 24 eşit taksitle ödemesi için 18 bin 200 lira paraya çevirdi. Hüseyin Toptaş'ın taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, kalan kısmının tamamının alınmasına ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, Niyazi Öztürk'ün beraatine karar verip, davayı bitirdi.

"BAKAN ERGİN İLE GÖRÜŞECEĞİM"

Erden, ailesinini avukatı Barış Kaşka, verilen kararın örnek bir karar olduğunu söyledi. Kaşka, mahkemenin gerekçeli kararını henüz görmediklerini bildirirken, şöyle konuştu:

"Mutlaka gerekçeli kararı görmek gerekir. Bu kararın iki yönü var. İlk yönü mahkemenin okul müdürünü kusurlu bulmasıdır. Mahkeme verdiği bu karar ile sanığa, bu ölümün tek sorumlusu sensin demiştir. Ne yazık ki Türkiye’de kamu görevlileri hakkında bir çok benzeri olayda bırakın sorumlu tutulmayı haklarında ceza davası dahi açılmamaktadır. Kararın diğer yönü ise son derece tartışmalıdır. Mahkeme okul müdürüne, suçun alt sınırı olan iki yıldan değil de daha ağır olan 3 yıldan ceza vermiştir. Bizim itirazımız ve temyiz edeceğimiz kısım ağırlaştırılmış olarak verilen 3 yıllık cezanın paraya çevrilmesidir. Bu kararı bu haliyle kabul etmiyor ve içimize sindiremiyoruz. Bu sonuç akıllara gencecik bir insanın hayatının değerinin 18.200 TL midir sorusunu getirmektedir? Ne yazık ki mahkemeler özellikle sanık kamu görevlisi olduğu zaman adeta 'Bilinçli taksir' hükmü yokmuşcasına karar veriyorlar ve açık yasa hükmüne rağmen cezayı arttırmıyorlar. Pazartesi günü Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den randevu talep edeceğim ve kendisine şikayetlerimizi ilk elden bildireceğim. Ben bu kararın temyiz sürecinde bozulacağını ve okul müdürüne daha ağır bir ceza verileceğini düşünüyorum."

Ailenin İdare Mahkemesi'nde açtığı 600 bin TL'lik tazminat davası henüz sonuçlanmadı.



BK(İÖ/İD)