Turizm ve Çevre Gönüllüleri Grubu Başkanı Filiz Ersan, bugün düzenlediği basın toplantısında, 1998 yılında çekek yeri olarak başlayan ve 2010 yılına kadar ruhsatsız çalışan marinanın 2010 yılında ödül gibi 49 yıllığına devletten kiralandığını savundu. Ersan, “Bu kiralamayla Orhaniye’deki halkın denizi gasp edildi. Bunun sonucunda her türlü yasal işlemleri başlattık. Uzun ve taşlık bir yoldan geçerek bugün bu davayı kazandık. Biz bu andan itibaren bu alanın eski haline gelmesini istiyoruz. İşgal edilen yerlerin iadesini istiyoruz” dedi.

Çevrecilerin avukatı Mehmet Hasbioğlu da, daha önce köyde yaptıkları toplantılarda halkın çevreye duyarlılığını net bir şekilde marina yöneticilerine ilettiklerini hatırlattı. Onlardan da çeşitli sözler aldıklarını, ancak bunları yerine getirilmediğini görünce idari yargıya başvurduklarını kaydeden Hasbioğlu, “Köylüleri temsilen iki dava açtık. Birincisi, Muğla 1'inci İdare Mahkemesi’ne açılan otel inşaatının imar hukukuna aykırı olarak yapıldığı davasıydı. Bu davayı açan ilk arkadaşımız feragat edince başka vatandaşlarımız tarafından yeni dava açıldı. Ancak idari yargı ilk dava açan arkadaşın feragatını hukuka uygun bulmadı ve o vatandaş tarafından açılan dava üzerinden sürdürdüğü davada inşaat ruhsatının iptaline karar verdi. Bu karara göre yapılmış olan otel inşaatı şu anda imar hukukuna göre kaçaktır. 3194 sayılı imar yasası hükümlerine göre derhal mühürlenmesi ve Muğla Valiliği’nce derhal yıkım kararı alınması gerekir. İkinci dava ise planlamayla alakalıydı. Muğla İl Özel İdaresi’nin yapmış olduğu planlamada marinaya genişleme hakkı tanınıyordu. Bu genişleme kararı da Muğla 2'nci İdare Mahkemesi kararıyla plan iptali ile sonuçlandı” diye konuştu.

BİR AN ÖNCE UYGULANSIN

Hasbioğlu, davayı kazanan köylü ve çevrecilerin bir dilekçeyle bugün Muğla Valiliği’ne başvuracaklarını belirtti. Valilikten idari yargı kararlarının uygulanmasını istediklerini dile getiren Hasbioğlu, “İdari yargılama usulü kanununun 28'inci maddesi İdare Mahkemesi kararlarının derhal uygulanması gerektiğini belirtir. Ancak idare temyiz ettiği kararlarda Danıştay’dan bu kararın durdurulması için yeni bir karar getirmezse Muğla Valiliği bu kararı uygulamak durumundadır. Uygulamadığı takdirde görevi kötüye kullanma sonucunu doğurur. Buradan bütün yetkilileri uyarıyorum” dedi. Hasbioğlu davada temyiz yolunun açık olduğunu ancak ortada alınan bir karar olduğunu belirterek, yürütmeyi durdurmanın bir an evvel uygulanıp otel inşaatının mühürlenmesi gerektiğini savundu.

KIZKUMU DA TEHLİKEDE

Martı Marina işletmesinin koy ağzındaki yapılanmasından dolayı koy içerisindeki akıntı ve deniz dibi bitki örtüsünün büyük zarar gördüğünü savunan Çevre Gönüllüsü Filiz Ersan, bu işletmenin Kızkumu’nu da tehlikeye soktuğunu ileri sürdü. Ersan, “Çok önceleri tehlikenin farkına vardık. Şikayetlerimizi başta Çevre Bakanlığı ve ÖÇKK olmak üzere ilgili makamlara iletmiştik. Kızkumu'nun geleceğini asıl tehlikeye sokan unsurların, Orhaniye Koyu'ndaki doğal akıntılar ve sualtı florasındaki değişiklikler olduğunun altını çizdik. Sorunun çözümü için, bölgede deniz dolgularına kesinlikle izin verilmemesini, yat ve teknelerin demir atmalarının engellenmesini istedik. Ancak şimdiye dek tek yapılan şey develere getirilen yasak oldu. Bir de geçtiğimiz Mayıs'ta ÖÇKK, Kızkumu girişine turnike kurulacağını, aynı anda en fazla 50 kişinin yürümesini sağlayacaklarını duyurdu. ÖÇKK ile birlikte turnike de tarih oldu. ÖÇKK yerine görev yapan Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ise olaya sadece uzaktan bakıyor. Bunun bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Burada bazen, aynı anda yaklaşık bin, bir gün içinde ise 5 bin insan yürüyor” dedi.