İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen Ergenekon Davası'nda savunmasını yapan Nusret Taşdeler internet andıcı iddianamesini eleştirerek, iddianamenin önyargılarla sonuca varma çabası içinde bulunduğunu savundu. Taşdeler “İddia makamı, yaptığı değerlendirme ve genellemelerde, varmak istediği sonuca uygun olarak, gerekli gördüğünde askeri hiyerarşiyi, lüzum hissettiğinde de gizli örgüt yapılanmasını esas almaktadır. Olayları bazen emir-komuta sistemi ile, bazen de cunta veya gizli örgüt yapılanması ile izah ederek suçlama konusu yapmaktadır" dedi. Bu durumun akıl ve vicdan tutulması olduğunu, hayret verici mantık dışı iddiaların bulunduğunu ifade eden Taşdeler, iddia makamının tüm bilgi ve belgeleri kendi anlamak istediği gibi değerlendirdiğini söyledi. Hakkındaki iddiaların kimler tarafından yazıldığı belli olmayan ihbar mektubuna dayandırıldığını söyleyen Taşdeler, savcının da bu ihbar mektuplarına itibar ettiğini ve iddianame düzenlendiğini söyledi. İddianameyi hazırlayan savcının, ihbar mektubunu gönderen müfterinin kimliğini merak etmediğini söyleyen Taşdeler, "Müfteri mektubunda "Tanık olarak çağırılması durumunda gelmeye hazır olduğunu" bildirmesine rağmen çağırılmadığı anlaşılmaktadır. Normal olarak, Cumhuriyet Savcısının, iftira mektuplarının nerede ve kimler tarafından hazırlandığını araştırması beklenirdi" dedi. MÖ. 1760 yıllarında yaşayan Babil Kralı Hammurabi’nin “Bir kimse büyüklerinin huzurunda bir suç iddia eder ve yaptığı suçlamayı kanıtlayamazsa, iddia ettiği büyük bir suç ise, ölümle cezalandırılır" şeklindeki yasasını okuyan Taşdeler şöyle devam etti: “Bu kural en ağır müeyyide ile desteklenerek, vatandaşlar haksız, mesnetsiz, ispat edilemeyecek isnat ve iddialardan korunmak istenmiş, güçlü bir caydırıcılık sağlanmıştır"




"İLKEL DAVRANIŞLAR HİÇ YAKIŞMAMAKTADIR"


Prof. Dr. İzzet Özgenç'in "Örgüt suçlamasını Türkiye kadar hoyratça kullanan başka ülke yok. Her şeyi örgütle irtibatlandırmak inandırıcılığı zedeliyor" şeklindeki sözlerini anımsatan Taşdeler, sözlerini şöyle sürdürdü:"26'ncı Genelkurmay Başkanımızın, her rütbeden muvazzaf ve emekli general, amiral, subay ve astsubaylarımız ile sivil memurlarımızın, askeri yargı mensuplarımızın, bir Cumhuriyet Başsavcımızın, milletvekillerimizin, bir siyasi parti genel başkanımızın, üniversite rektörlerimizin, profesörlerimizin, öğretim üyelerimizin, akademisyenlerimizin, doktorlarımızın, avukatlarımızın, gazetecilerimizin, yazarlarımızın, televizyoncularımızın, sendikacılarımızın, polislerimizin, hasılı hemen her yaştan, meslekten, sosyal konumdan, kadın ve erkek vatandaşlarımızın, 'silahlı terör örgütü kurucusu, yöneticisi, ara yöneticisi veya üyesi oldukları' iddiasıyla yargı karşısında bulunduklarını, üstelik tutuklu olarak yargılandıklarını dikkate aldığımızda, bu tespitin ne kadar doğru ve yerinde olduğu ortaya çıkmaktadır." Sami Selçuk'un "Önüne gelen tutuklanıyor. Yeryüzünde böyle bir tutuklama anlayışı da yok" şeklindeki sözlerini de okuyan Taşdeler, "Bu alanda, muhtemelen uzun yıllar kırılamayacak bir dünya rekorunun sahibi olarak kazandığımız unvanın, bir övünç ve kıvanç kaynağı olamayacağını düşünmekteyim" diye konuştu.


"ERGİN SAYGUN'DAN BÖYLE BİR EMİR ALMADIM"


Akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacılarla kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırladığı iddiasını da reddeden Taşdeler, "Bu dönemde, birinci amirim olan Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'dan 'kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlanması' veya 'görev alanı dışında, hukuki dayanağı olmayan herhangi bir faaliyette bulunulması' konusunda veya bu mahiyette, yazılı, sözlü veya başka bir surette, hiçbir emir almadım" ifadelerini kullandı.


BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN SÖZLERİNE DİKKAT ÇEKTİ


Taşdeler, ihbar mektubunun ekinde gönderilen ve hakkındaki suçlamalara belge olarak gösterilen “Bilgi Destek Planı"nın imzasız olduğunu ve sahte olduğunu savundu. Taşdeler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP’nin 'Oslo belgeleri olduğunu iddia ettiği metinlere' ilişkin "Altına benim yetkili arkadaşlarımın imzasını koymadığı hiçbir evrak belge değildir, olamaz, kimse kimseyi aldatmasın. Ortada bir mutabakat metni, anlaşma yok’ sözlerine dikkat çekti. Taşdeler şunları söyledi: “İddia makamı, imzasız ve parafsız 5 sayfalık bir yazıyı ‘Delil’ kabul ederek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı suç işlendiği iddiasında bulunuyor. Ancak hükümetin başkanı olan Sayın Başbakan, ‘Altında imza bulunmayan bir evrakın belge olarak kabul edilemeyeceğini’ ifade ediyor. Bir hukuk devletinde ‘Çifte standart’ın kabul edilemeyeceğine inanıyorum."


EMİNE ERDOĞAN'IN TSK REHEBİLİTASYON MERKEZİ'NE ALINMAMASI


Taşdeler, 19 Eylül 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için Esenboğa Havalimanı'nda yapılan karşılama töreni sırasında Ankara Garnizon Komutanı'nın Hayrünnisa Gül ile tokalaşmamak için protokoldeki yerinden bir süreliğine ayrılması ile 23 Kasım 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezi'nde tedavi gören tiyatrocu Nejat Uygur'a ziyaretine izin verilmemesinin "Bilgi Destek Planı"yla irtibatlandırılarak, belgenin Genelkurmay Başkanlığı içerisine sızan "Ergenekon terör örgütü" mensuplarınca, ülkede kaos ve kargaşa ortamı oluşturmak üzere hazırlandığı"nın iddia edildiğini anımsattı. Taşdeler, kendisinin yazdığı iddia edilen "Bilgi Destek Planı" konulu belgeyle bir ilişkisinin olmadığını, kendisinin yazmadığını söyledi. Taşdeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin general rütbesindeki görevlileri tarafından resmi bir faaliyet sırasında, Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'ın eşine karşı olumsuz davranışta bulunulmasının akıl ve mantık ölçüleri içinde inandırıcı bulmanın mümkün olmadığını düşündüğünü belirtti. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait kışla, karargah, birlik, kurum ve sosyal tesislere girişte, yönetmelik, yönergelere dayanan ve titizlikle uygulanan kılık kıyafet kurallarının evvelden beri bulunduğunu dile getiren Taşdeler, bu kuralın herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu söyledi. Taşdeler, “İddia Makamının, suç unsuru tespit edilmemiş olan iki olayı sahte bir belgeyle ilişkilendirerek, şahsımı suçlamak için bunca çaba sarf etmesindeki niyet ve maksadını, akıl, mantık ölçüleri ve vicdan duygusu ile bağdaştıramadığımı belirtmek istiyorum. Bu nasıl bir gizli örgüttür ki, hazırlıklarını ve uygulamalarını fütursuzca ve açıkça yapıyor. Eylemlerini yüksek rütbeli generaller tarafından, devlet büyüklerine karşı, herkesin gözü önünde gerçekleştiriyor. Bunun en hafif ifade ile kişilere ve kurumlara yapılan çok büyük bir haksızlık ve vahim bir hata olduğu kanaatindeyim" dedi. Taşdeler, 26 Ekim 2011 tarihinde “Askerî Tedavi Kurumlarına Giriş" konulu emir yayınlandığını belirterek, "Askerî hastane ve benzeri tedavi kurumlarının askerî sosyal tesis olarak kabul edilmeyeceği, Giriş şartlarını haiz herkesin, kılık kıyafet yönünden kısıtlamaya tabi tutulmadan buralardan istifade ettirileceği yönünde emir çıktı" diye açıklamada da bulundu. Taşdeler'in savunmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı 26 Kasım Pazartesi saat 09.00'a erteledi.