Bir dizi programı için geldiği Adana'da havaalanı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ömer Çelik, Suriye'de kimyasal silahlarla yaralanarak Adana'ya getirildiği söylenenen Suriyeli sığınmacılar ilgili soruya cevap verdi. Yaralanmaların neyle olduğu, ne tür bir silahla olduğu konusunda bilgisinin olmadığını söyleyen Çelik, şöyle konuştu:

"Hastanede onları ziyaret edeceğim. Mutlaka belli bir incelemenin sonunda sonuca varırlar. Ama daha öncede söylemiştik zaten; Suriye'deki devlet, devlet olmaktan çıkmıştır, katliam şebekesine dönüşmüştür. Dolayısıyla her türlü silahı kullanabilir. Kimyasal silah kullanması da ihtimal ama kesin olmadan birşey söylememek lazım. Biliyorsunuz, sınıra Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal saldırıya karşı taburları yerleştirilmişti, gereken tedbirler alınmıştı. Ama her halukarda Halep'teki durumun kritikliği yüzünden Esad rejiminin daha ciddi katliamlara başvurma tehlikesi var."

HALKIN TEPKİSİNE BAĞLADI

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılması ve serbest bırakılmasıyla ilgili soruları da yanıtlayan Çelik, şunları söyledi:

"Birden çok boyutu var bu işin. Öncelikle sayın milletvekiline, ailesine, CHP camiasına ve yüce Meclis'e geçmiş olsun tekrar. Bir milletvekilinin kaçırılması ve barış propogandası olarak izah edilmesi mümkün değildir. Milletvekili veya bir vatandaşı kaçırmak doğrudan bir terör eylemidir. Zaten kullanılan dil, idari ve hukuki işlemlerden sonra milletvekilinin serbest bırakılacağı söyleniyordu. Bu dili kullanan kişilere bakıyorsunuz. Kim bunlar? 18-28 yaş arası 5-6 tane dağdaki insan. Şimdi, bu teröristlerin bu dili kullanmasının sebebi, PKK'ya parelel devlet veya belli bölgelerde mobil devlet ve otorite görüntüsü vermek için bunu yapıyorlar. Sayın milletvekili basın toplantısında bu insanların barış istediğini söyledi. Ama barış istemenin yolu Kandil'den talimat alarak bir milletvekilini kaçırmak, daha sonra Kandil'in talimatıyla sorgulamak ve sonra serbest bırakmak şeklinde değildir. Başından beri yüce Meclis'i ve sivil siyaseti hedef alan bir eylem olduğunu söylüyorum. Bu zaten sayın milletvekiline de CHP'den istifa etmesini, bağımsız siyaset yapmasını söylemişler. Seçimlerde PKK oradan bir milletvekili çıkarmak istiyordu. Bunu elde edemeyince, sayın Aygün seçilince o zaman 1000'e yakın kişi CHP İl Başkanlığı'nı basarak ciddi bir tahribata yol açmıştı. Meşru seçim yoluyla elde edemediklerini bu yolla elde etmeye çalışıyorlar. Hem bir yandan CHP'nin Kürt meselesiyle ilgili politikalarından memnun olduklarını, hem sayın milletvekilinin istifa etmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu temelde sivil siyasetin ve Meclis'in hedef alınmasıdır. Bunun alt yazısı var. Bunun alt yazısında kendilerini daha sol, Alevi kimliği çerçevesinde siyaset yaptıklarını söyleyen ve kendilerini böyle konuşlandırdıklarını söyleyen kesimlere karşı bir baskı politikasıdır bu. PKK, farklı düşünen Kürt siyasilere ve kesimlere yaptığı baskı ve tecrit politikasını, sol ve Alevi kültür içerisinden gelenlere yöneltmektedir, baskı altına almaya çalışmaktadır. Ortaya çıkan tablo, terör eyleminin kamuoyundan gelen tepkiler sonunda yumuşatılmaya çalışılmasıdır. En başta idari ve hukuki işlemler yapılacağı şeklinde açıklama yapmadılar. Onun yerine 'Halktan gelen şikayetler üzerine sayın Aygün'ün PKK'ya eleştirileri, hatta kendi deyimleriyle kirli savaşın yürütücüsü olduğu için' şeklinde ifadeler kullandılar. Sonra baktılar çok büyük bir tepki geliyor. Bu sefer değiştirerek meselenin bir gözaltına alma, alıkoyma meselesi olduğunu söylediler. Bu kavramların, söylemlerin peşinde dolaşmaya gerek yok. Durum net ve açıktır. PKK, sayın Aygün'ü kaçırarak sivil siyaseti ve Meclis'i hedef almıştır. Bakın dikkat edin. BDP içinde sol kökenli pek çok milletvekili var. Onlardan bugüne kadar sayın Aygün'e kuvvetli şekilde destek olan ve bunun karşılığında PKK'yı kınayan bir açıklama henüz gelmemiştir. PKK'nın bu eylemi bu kesimlerin de baskı altına alındığını gösteriyor."

CHP'YE DAMAT FERİT PAŞA'LI ELEŞTİRİ

"CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu süreci değerlendirmesini nasıl buluyorsunuz?" sorusuna, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun kafası karışık" diye cevap veren Ömer Çelik, "İstanbul Hükümeti" benzetmesi hatırlatılınca da, "Kavramları yerli yerinde kullanmak lazım. Şimdi Türkiye demokratikleşirken, ülkeyi zaafa düşürmeye çalışmak CHP'nin görevi. Türkiye dış politikada etkin bir politika izlerken, Türkiye'nin etkinliğini kıran ülkelerle, BAAS rejimine paralel hareket etmek CHP'nin görevi haline gelmiştir. CHP, Türkiye'yi zaafa uğratmak konusunda Damat Ferit Paşa Hükümeti'ni bile çırak çıkartacak bir performans göstermektedir" diye konuştu.