CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin istifası ile ilgili olarak Ömer Çelik, "CHP'nin ideolojisi konusunda, nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda, halkla nasıl diyalog kurulması gerektiği konusunda uzun zamandır birkaç kanadın birden mücadele ettiği görülüyor. Zaten bu parti içerisinde temel konularda, anayasa konusunda, kürt sorunu konusunda birtakım siyasi meselelerde çok açık net bir şekilde görülüyor. Yani kendi içerisinde parçalı bir yapı gösteriyor. Eskiden belki çok totaliter bir yapıydı, şimdi bir tür mikro derebeylikler halinde, tabi güçlü olmayan bir genel başkanlık grubu var, dolayısıyla her olayda bakıyorsunuz birden çok derebeylik halinde görüş ortaya çıkıyor. Dünkü eğitim meselesinde olduğu gibi CHP, Ak Parti Genel Başkanı'nın görüşleri zıttına birtakım CHP milletvekilleri basın toplantısı yapabiliyorlar. Dolayısıyla parti disiplini parti içi demokrasi demeyeceğimiz, bu tip kavramlarla tartışamayacağımızı savrukluk var. Dolayısıyla bu tip gelişmeler CHP'nin geçmişinde de var ama gerçek sebebi nedir, tabi o hem bizi ilgilendirmiyor iç meseleleri hem de öğreniriz daha sonra" diye konuştu.

TUTUKLU VEKİLLER

"Hiçbirimiz hiçbir milletvekilinin içerde olmasını istemeyiz" diyen Ömer Çelik, "Belli bir oyla seçilmiş hiç kimsenin içerde olmasını istemeyiz. Ama şimdi bir sorun getiriyorsunuz ortaya ve bu sorunun çözümünü bulmakta zorlanıyor herkes. Nedir o? O zamanda şöyle bir sakıncaya dikkat çekmiştim. Meclis'teki konuşmamda, hükümet programıyla ilgili konuşmamda. Yani Meclis insanların tutukluluk ortamından kurtulmasının mekanizması haline getirilmesin. Bu sakıncalı durumu Meclis ortamına getirenler, çözümünü de düşünmeliydiler. Şimdi şöyle bir tablo var önümüzde tutuklu vekiller denildiğinde batılılara bunu anlatmakta zorluk çekiyorsunuz. Sanki milletvekiliyken tutuklandı. Bir milletvekili nasıl tutuklanır gibi bir tablo çıkıyor. Netice itibariyle bugün bu insanlar milletvekili seçilmişler. Bunların Meclis'te olması tabidir diye düşünüyoruz. Bunun mekanizmasını bulmakta zorluk var. Bununla ortaya getirilen mekanizmaların başka sakıncalar, kamu oyunu incitecek, bizim hukuk mekanizmasını altüst edecek başka sakıncalar doğurmaması gerekir. Demek ki burada bütün bu sakıncaları ortadan kaldıracak bir mekanizmaya ihtiyaç var. Bununla ilgili bir zorluk var" dedi.

SURİYE MESELESİ

Suriye sınırındaki konteynır kentlerle ilgili olarak Ömer Çelik, "Hangi ülke ister ki kendi içerisinde böyle büyük bir insani dram tablosu çıksın, yani hoş bir tablo mudur konteynır kentlerde insanlar yaşayacaklar bununla ilgili olarak uluslararası toplum sürekli olarak dikkati burada olacak. Türkiye bu insani tabloyu en iyi şekilde yönetmek zorunda kalacak. Bu şu anda Türkiye'nin meselesi olmaktan çok uluslararası toplumun meselesi olarak alınmalıdır. Türkiye burada insani olarak üzerine düşeni yapıyor. Bu insanları sınırın öbür tarafında bırakamayız. Bu insanlara ekmeğimizi de paylaşırız suyumuzu da. Ama bunun doğurduğu siyasi tablonun yönetilmesi gerekiyor. Şuanda problem şu, dört aşamalı inisiyatif geliştirdik ülkesel bir inisiyatif geliştirdik, Suriye'de reformun yapılması için Başbakanımız Esat ile yoğun görüşmeler yaptı. Bunun sonunda Esat bu fırsatı kaçırıp da, katliamlara başlayınca bölgesel bir inisiyatif ortaya koyduk. Arap Birliği ile birlikte hareket ettik" diye konuştu.

TİYATROLAR

Tiyatrolar üzerine yapılacak düzenlemelerden daha çok Başbakan Erdoğan'ın kullandığı ifadelerin tartışıldığının hatırlatılması üzerine Ömer Çelik,

"Biz pratik hayata bakalım. Siyaset bilimler tasnifi içinde bile pratik felsefenin içinde alınır. 10 yıl içinde Türkiye'nin medya sektörü daha gelişmiştir, zenginleşmiştir. Burada kilit kavram ne biliyor musunuz? Tüm mekanizmaları bir kenara bırakın. Kilit kavram çoğulculuk. Bugün bu ülkenin tiyatrocuları da bizim insanlarımız, aydınları sanatçıları. Biz bu insanlara düşman ya da muhalif olarak bakmıyoruz. Tablo var. 30 yıl içerisinde Tarık Buğra'nın Necip Fazıl'ın, kaç tane oyunları oynanmıştır Devlet Tiyatroları içinde. Kendileri iddia ediyor ki 30 yıl içerisinde 2 tane oyun oynanmış. Burada kilit kavram çoğulculuk. Demokrat olan çoğulculuktan yana olur. Türkiye'de pek çok alanda çoğulculuğu gerçekleştiriyoruz. Ancak sanat alanda hala bir tekelci mantık var. Şöyle bir suçlama var üslubumuzun sertleşmesi ondandır. Başbakan Erdoğan, belediye başkanlığından itibaren bizim hükümetimizin partimizin sanatla standartları düşürecek hiçbir uygulaması olmamıştır. Biz de biliyoruz bu kavramları. Rafine sanatın devlet sponsorluğuna destek duyduğunu. Sanatla neden alıp veremediğimiz olsun. Tam tersine biz sanatın Türkiye'de sanata uygulamalarının tekniklerinin daha iyi seviyesine gelmesini istiyoruz. Bizim hükümetimiz döneminde destek verilen filmler, projeler bakıldığı zaman bunlar çok yüksek miktarlar tutuyor. Mesele şu; açık bir şekilde söyleyim. Türkiye'de geçmişte hükümetlere karşı muhalif tutum sergileyen birtakım oluşumların zihniyeti bugün sanatta da devam ediyor. Neyi kastediyorum? Bu uygulamayla birlikte Shakespeare'in, Beckett'ın, Çehov'un. Bu oyunlar oynanmayacak mı? Ne biliyorsunuz oynanmayacağını?" dedi.

REJİM DEĞİŞİKLİĞİ TARTIŞMALARI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bayramları kaşımak rejim değişikliğini hayata geçirmektir gibi eleştirilerine Ömer Çelik, "Ben siyaset bilimciyim ama bu rejim değişikliğiyle ilgili tartışmalar, bizim rejim değişikliği peşinde olduğumuz iddiaları benim alanıma girmiyor. Bu psikiyatristlerin alanı. Türkiye'nin ne bir rejim değişikliği, kendi sentezini geri götürecek ya da bunu bozacak bir arayış söz konusudur. Türkiye'nin sentezini toplumun kendisi kurmuştur zaten. Bir de MHP tabanına mesajım var. Rejim değişikliği iddiası ile en çok hırpalanmış, zulüm görmüş tabanlardan biri MHP'dir. Onlara mı kalmış, onların genel başkanlığının rejim değişikliği istiyorlar diyerekten, geçmişte kendilerine zulüm eden hırpalayanların safında taraf tutmasını MHP değerlendirsin. Türkiye'de kültürü, medyayı çoğulculaştırmamız lazım, siyasetin de çoğulculaşması lazım. Çoğulculaşma zenginliktir" diye konuştu. 

 


MV