İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen 68'i tutuklu 273 sanıklı Ergenekon Davası'nın 193. duruşması başladı. Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmada CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Albay Dursun Çiçek, İbrahim Şahin, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Mehmet Perinçek'inde aralarında bulunduğu 55 tutuklu sanık hazır bulundu. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal,emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Danıştay Saldırısı dosyası sanığı Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu de aralarında bulunduğu 13 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı.


ŞİLE DOSYASI SANIĞI SAVUNMA YAPTI


Duruşmada birleşen Şile Kazısı'na ilişkin dava dosyasının tutuklu sanığı Hüseyin Yanç yaptığı savunmasında hakkındaki iddiaları reddedetti. Yanç, 1995 yılında PKK terör örgütünden ayrılarak Tunceli Jandarma İl Komutanlığı'na teslim olduğunu anlattı. Yanç "Güvenlik kuvvetlerine yardımcı oldum. Cezaevinden 4 gün izinli çıkarılarak Tunceli bölgesinde arazide yer göstermesi yaptım. 2004 yılında da Etkin Pişmanlık Yasası'ndan faydalanarak, 9 yıl yattıktan sonra tahliye oldum. Hemen askere alındım. Bölgeyi iyi bildiğim için Tunceli'de askerliğimi yaptım. Tunceli jandarma özel harekat birimde görevlendirildim. Boş kaldığımda iddianamede "BÖF" olarak belirtilen bölücü örgüt faaliyetleriyle ilgili birime giderek yardımcı oldum. Fotoğraf teşhisi, tel konuşması, telsiz konuşması çözümlerini yapıp komutanlara bilgi veriyordum. Bana çalışmalarımdan dolayı 4 tane takdir belgesi verildi. Ancak bunlar iddianameye suç unsuru olarak konuldu. 17 yıldır terör örgütünden saklanırken şimdi de hedef haline geldik. Devlet bizi koruması gerkirken hedef yaptı" dedi. Dava nedeniyle özel bilgilerinin ve kimlik bilgilerinin internette yayıldığını söyleyen Yanç, "Terör örgütlerinin hedefi haline geldim" diye konuştu.


"LEVENT BEKTAŞ'I ARADIM"


İddianamede 'BÖF' olarak belirtilen birimin JİTEM'e bağlı olduğu iddialarını reddeden Yanç, JİTEM'e çalışmadığını söyledi. 2005 yılında İstanbul'a geldikten sonra aynı dosyanın sanıklarından Okan İşgör'ün şirketinde çalıştığını anlatan Yanç, "Bir süre sonra işleri bozulan İşgör'e lokanta açması için kredi çektim. Ancak Okan İşgör kredi borcunu ödemedi. Bu nedenle İşgör ile aram bozuldu. Okan ile emekli Binbaşı Levent Bektaş'ın araları çok iyiydi. Ben de Bektaş'ı arayarak hatır amacıyla araya girip İşgör'den paramı istemesini söyledim" diye konuştu. Yanç, telefonunda kayıtlı olan telefon numaralarının da özel harekatta görevliyken tanıştığı arkadaşlarına ait olduğunu sözlerine ekledi.


"GÜL'E MEKTUP YAZDIM"


Yanç, "Ergenekon soruşturmasında adım geçtiği için tüm çevresimi ve işimi kaybettim. Son çareyi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e mektup yazmakla buldum. Yazılan haberlerle aileme ait çıkan fotoğrafla beni terör örgütünün bir numaralı hedefi hale getirmişti. Çocuklarımın fotoğraflarını ve ailemle ilgili bilgileri iddianameye kattılar. 17 yıldır zaten terör mağduruyum. Bunların hepsini mektupta yazdım ve bana cevap geldi. Bunu üzerine de Büyükçekmece iş ve işçi bulma kurumuna yöndelendirilerek işe girdim. Dava açılana kadar elektirikle ilgili bir şirkette çalıştım" diye konuştu.


TAHLİYESİNİ İSTEDİ


Oğlunun fotoğrafını mahkeme başkanı Hüsnü Çalmuk'a mübaşir aracılığıyla gönderen sanık Yanç, "40 yaşımdan sonra kendime düzenli bir yaşam kurdum. 11 aydır tutukluyum. Aileme bakacak kimse yok. 11 aydır eşim ev kirasını ödeyemiyor. Eşim 4-5 ayda yanıma ancak gelebiliyor. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum" diyerek sözlerini tamamladı. Duruşma sanık Hüseyin Yanç'ın savcılıkta verdiği ifadelerin okunması ile devam ediyor.


(BB)