Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Suriçi Grubu Derneği'nin Topkapı Eresin Otel'de düzenlediği 'İstanbul Toplantıları' konulu programa katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Numan Kurtulmuş İstanbul'un öneminden bahsederek, "İstanbul'a yapılan her hizmet aslında şehre yapılan bir hizmet değil, aynı zamanda bizim medeniyetimize yapılan büyük bir katkı ve hizmettir" diyerek sözlerine başladı. Kurtulmuş, "Her medeniyet aslında iki kavram üzerinden yükselir. Bunlardan biri tahayyüldür, birisi de tasavvurdur. İnsanlık tarihi boyunca bütün medeniyet göstergeleri, medeniyetlerin işaretleri, eserleri hayal dünyaların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Aslında aynı şekilde siyaset alanında tahayyül dünyasının sonucu yeni medeniyet değerleri şekillendiği kadarıyla gelişmektedir. Medeniyetlerin siyaset üzerindeki en önemli etkilerinin görüldüğü ülkelerden biriside bizim ülkemizdir" dedi.


JAPONLAR DA BATI'YI ÖRNEK ALDI AMA...


Kurtulmuş sözlerine şöyle devam etti:


"Osmanlı'nın o son döneminden itibaren başlayarak bu memlekette bir büyük siyasi mücadele sürüyor. Türkiye'de Osmanlı'nın o çözülüş yıkılma dönemiyle birlikte gönlü, zihni, ufku pusulası batıya dönük olanlarla yani mutlak manada batıcılığı modernizmi Osmanlı'nın kurtuluşu olarak görenlerle, Türkiye'nin bu toprakların kurtuluşu olarak görenlerle bizim medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa etmek isteyenlerle arasında bir büyük siyasi mücadele vardır. Tarihler, aktörler, partiler değişir ama sonuç itibariyle bu siyasi mücadelenin iki yüzyıldır bu topraklarda özeti budur. Bir taraf batının o mutlak muazzam büyük gücü karşısında, maddi gücü karşısında yenilgimizin faturasını medeniyetimize kesmiştir. Hep kendi değerlerimizden kaçış, kendi değerlerimizi terk ediş şeklinde ortaya çıkmıştır, Türkiye'nin modernleşmesi. Osmanlının son dönemleri biz batıya bir çok adam göndermişiz 'orada, batıda olanı alsınlar da bize getirsinler biz de biraz kalkınalım' diye. Ama ne garip tecellidir ki bizim gidenlerimiz hep kabukta kalmışlar ve biz adamlarımızı Fransaya gönderirken işte Fransız edebiyatı, Fransız sanatı okumaya İtalyan sanatı okumaya göndermişiz. Onlar da oraya gitmişler, 'Nasıl iyi dans edilir, nasıl iyi şarap içilir, nasıl iyi klasik batı müziği dinlenir' bunu öğrenip gelmişler.


Aynı dönemde Japonlar da batıya adam göndermiş. Ama japonlar batıdan 'Nasıl köprü yapılır, nasıl fabrika, nasıl otoyollar yapılır, nasıl trenler, uçaklar yapılır' bunun ilmini alıp gelmişler. Dolayısıyla bizim batıdan anladığımız hep şekli gelişmedir. Önce pantolonlarımızı değiştirmeye başlamışız, sonra elbiselerimizi, sonra kıyafette değişiklik başlamış sonra medeniyetlerimizin izlerini ne kadar silersek o kadar çok adam oluruz zannedilmiş" diye konuştu.


28 ŞUBAT SÜRECİ


Kurtulmuş, "28 şubat sürecinde bir eski Cumhurbaşkanımızın bir senfoniyi dinlerken ayağa kalkıp " İşte çağdaş Türkiye budur" dediğini hatırlıyorsunuz. Çağdaş Türkiye dediğimiz de salonda bulunanların büyük çoğunluğunun anlamadığı bir müziği dinlemek. Evet Batı müziğini de dinleyelim, bu da bu ülkede dinlensin eyvallah ama bir ülkenin esas varlığı kendi müziği, kendi edebiyatı, kendi sanatı, kendi köprüleri, kendi mimarisi bütün bunları ortaya çıkarabilirseniz bir millet ileriye doğru gidebilir. Kendi ayakları üstünde yükselebilir" dedi.


28 Şubat dönemine değinen Kurtulmuş, "28 Şubat sürecinde üniversitelerde başörtü 18-20 yaşındaki gençlerden hınç alınmasının nedeni sadece o gençleri içeriye sokmamak değildir. Onun sebebi bizim adam olmamız için kendi medeniyetimize ait hiçbir simgenin kamusal alanda görünmemesinden kaynaklanan bir ihtiyaçtır. 28 Şubattaki zulümle 18 yıl ezanın Türkçe okunması zulmü arasında hiçbir fark yoktur mantık olarak. Ya da milletin hergün radyolarını açtığında klasik müzik dinletmek arasında hiçbir fark yoktur. Safiye Ayla'yı, Sadettin Kaynak'ı yasaklamak arasında hiçbir fark yoktur. Anlayış bu millet adam olacaksa medeniyet değerlerini bırakacak ve bunun üzerinden tekrar yükselecek. Adam olacak batılılaşacak. Çok şükür bu millet buna her alanda direnmiştir. Millet bu dirençten başarılı çıkmıştır" şeklinde konuştu.


"MİLLET KİMİ ASKERİ VESAYETİN KARŞINDA GÖRÜRSE ONA OY VERİYOR"


Türkiyenin siyasi tarihinden bahseden Kurtuluş "Millet kimi askeri vesayetin karşısında görürse ona oy veriyor" dedi. Kurtulmuş, "1960 ihtilalinda bu ülkenin başbakanı asılıyor. Millet ağlıyor, içine akıtıyor dua ediyor. Ve arkasında ilk bulduğu fırsatta askeri vesayete karşı olduğunu zannetiği bir partiye oy veriyor. 12 Mart oluyor aynı şey. 12 Eylül oluyor Kenan Paşa kalkıyor 'Sakın ha Özal'a oy vermeyin' diyor. Millet, 'öyle mi?' diyor 'al sana' diyor yüzde 43 oy Özal'a oy veriyor. 27 Nisan muhtırası oluyor iktidar partisi Ak Parti hakkında kapatma davası açılıyor. Cumhurbaşkanı seçtirmemek için büyük baskı ortaya konuluyor. Millet 'öyle mi' diyor al sana yüzde 47 veriyor. Millet vesayetçi sistemin ana unsuru olarak gördüğü askeri vesayetin karşısında kim varsa ona oy veriyor. İkinci ise bu vesayetin sivil uzantısı olarak gördüğü, bunun işte kültür, sanat, edebiyat, siyaset alanındaki kolu olarak gördüğü Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) zihniyetinin karşında kim varsa ona oy veriyor" diye konuştu.


CHP'YE ELEŞTİRİ VE ÖVGÜ


Kurtulmuş, şöyle devam ettti:


 "Ben samimi olarak, Yeni CHP lafına en çok kanmış, en çok bu lafın sahi olması için dua etmiş birisi olarak söylüyorum. Keşke CHP yeni CHP olsa. Keşke CHP tek parti döneminde yapılan zülumleri gündeme getirip bunun hesabını soran bir parti olsa, keşke CHP askeri vesayetten medet umar alışkanlıklarını bir kenara bıraksa. Keşke CHP milletin değerleriyle inançlarıyla çelişir görüntüsünü sahidir, demiyorum görüntüsünü bir kenara koysa. Bütün bunları yapıp CHP olsa Türkiye siyaseti de başka bir noktaya doğru gidecek. Ama ne yazık ki eski CHP'nin alışkanlıkları buna müsade etmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman bu denemelerini yaptığı ama o eski sistemin unsurları tarafından nasıl bir türlü sözlerinin hapsedildiğini kendiside görüyor. Umut ediyorum ki CHP bunu başarır. CHP durduğu yanlış yerin farkına varır ve gerçekten milletin yanında yer almaya başlar ve bu adımları atar. Millet CHP'nin karşısında kimi görüyorsa ona oy veriyor. CHP arkadaşlar bozuluyorlar ama bir kere daha söyleyeceğim. Bu haliyle CHP devam ederse bütün partileri kapatıp tek başına CHP'yi  seçime soksanız bu millet yüzde 25'den, yüzde 30'dan fazla CHP'ye oy veremez. Bunu söylerken CHP kadroları başarısız, birimsiz, anlayışsız falan demiyorum çok iyi yetişmiş insanlar, çok değerli arkadaşlarımız var. Fikirleri siyasi tecrübeleri geçmişleri kabiliyetleri çok iyi insanlar var. Niye CHP bu memlekette iktidar olmuyor ve iktidar olma ihtimali bulunmuyor. Çünkü CHP'nin durduğu fikri siyasi aks yanlış yerdir. Milletin sosyolojisi o tarafa akmıyor. Milletin sosyolojisi bu tarafa doğru akıyor. İki asırdır milletin sosyolojisi bu tarafa doğru gelişiyor. Yani inançlarına, medeniyetine, köklerine doğru bu millet dönmek istiyor.Bu mücadeleyi veriyor. Bunu siyasi alanda da fikri alanda da veriyor."


TÜRKİYENİN DÖRT MESELESİ


Türkiye'nin önünde dört temel meselenin durduğunu ve bu meselelerin çözülmesiyle ile birlikte yeni Türkiye'nin inşa edilmesinin mümkün olacağına inandığını söyleyen Kurtulmuş,  şöyle konuştu:


"Bunlardan birincisi Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı vardır. Bir çok alanda eşitliği, özgürlüğü ve demokrasiyi esas alan yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. İkincisi Türkiye ekonomisi. Evet son yıllarda dünyanın en büyük performansla gelişen ekonomilerinden birisi. Türkiye'nin bundan sonra ekonomik sistemindeki yapısal yapmış olduğu makro düzeyde yapmış olduğu değişiklikleri kalıcı üretime dayanan, istihadamı arttıran ve ihracat yapan bir ekonomiye dönüştürmesi lazım. Üçüncü temel meselemiz Türkiyenin kendi toplumsal barışını sağlayabilmesidir. Bunun içinde bu topraklarda yaşayan gerek etnik olarak gerek meshebi, kültür olarak kendini farklı hisseden her yurttaşımızın aslında kendisini birinci sınıf yurttaş hissettiği bir Türkiye'nin kurulabilmesidir. Adına ne koyarsanız koyun. Adına Güneydoğu Anadolu sorunu deyin, Kürt sorunu deyin Türkiye'de 30 yıldır devam eden ve şu günde devam etmekte olan sorunun mutlaka çözülmelidir. Terör başka bir şeydir güneydoğu anadoludaki vatandaşlarımızın, doğu anadoludaki vatandaşlarımızın yaşadığı derin sıkıntılar başka meseledir. Burada da yapılan en büyük yanılgı terörü sadece terör örgütünden ibaret olarak yıllardır değerlendiriyoruz. Halbuki Türkiye'deki terör, bir uluslararası bir terör siyasetidir. Bugün uluslararası caamiada büyük güçler, maalesef terörü bir dış politika aygıtı olarak kullanıyorlar. Çok açık söylüyorum dünyanın hiçbir yerinde, hiç bir terör örgütü hiçbir terör olayını arkasında büyük güçlerin istihbarat ve lojistik desteği olmasa yapamaz. Hepimiz aynı dinin, aynı medeniyetin ve aynı inancın mesnuplarıyız. Hiçbirimizin bir diğerinden en ufak bir farkı yoktur. Türkiye inşallah bu barışını en kısa sürede sağlayacaktır. Diğer gruplarla ilgili Türkiye'nin azınlıklar meselesi, Türkiye'nin Hristiyan azınlıklarına karşı davranışları. Kusura bakmayın bunu biz Avrupa Birliği'nin felanca kriterlerinden öğrenecek değiliz. Herkes kendi dinini, diyanetini yaşamaya yaymaya kültürlerini yaymaya hakkı vardır. Doğuştan gelen bir haktır bu. Her hangi bir devletin kısıtlayacağı her hangi bir yönetimin tanımlayacağı bir hak değildir" diye konuştu.


KURTULMUŞ'A HEDİYE


Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve Fadıl Akgündüz'ün de katıldığı toplantıda Numan Kurtulmuş'a ilkokul diploması çerçeve içinde hediye edildi.


SK (MK) (FOTOĞRAF)