Uluslararası İlişkiler Konseyi tarafından İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen ve İzmir Ekonomi Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler ve AB Bölümü Başkanı Prof.Dr. Filiz Başkan tarafından yönetilen konferansa Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı ve Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Aydın, Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve AB Bölümü, Öğretim Üyesi, Yrd.Doç.Dr. Balkan Devlen konuşmacı olarak katıldı. Konferans açılışında konuşan İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Vekili Prof.Dr. Tunçdan Baltacıoğlu, Türkiye'nin NATO'ya üyeliğinin 60'ıncı yılı dolayısıyla Uluslararası İlişkiler Konseyi tarafından düzenlenen konferansın bir dizi etkinliğin ilki olduğunu söyledi. Prof.Dr. Baltacıoğlu, NATO'nun karargah yapısının tekrar gözden geçirilmesi ardından İzmir'in eski önemini kazanacağına inandığını söyledi.

Güvenlik politikalarının Türkiye'de yaşamı şekillendirmesine karşın 10 yıl öncesine kadar askerlerin dışında akademik anlamda çalışılmadığını, askerler tarafından şekillenen milli güvenlik politikalarının ise çok dar açıda şekillendiğini söyleyen Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı Prof.Dr. Mustafa Aydın ise milli güvenlik kavramının sürekli olarak muğlak bırakıldığını dile getirdi.

'Soğuk savaş' döneminde Türkiye'nin milli güvenlik stratejilerinin NATO'ya paralel olarak düzenlendiğini bu dönemin bitmesiyle stratejilerin farklılaştığını belirten Prof.Dr. Aydın, “Türkiye'nin politikasındaki değişim AB süreciyle birlikte bir kez daha değişmeye başladı. Askerlerin milli güvenlik siyasetinin belirlenmesindeki rolü ortadan kalkmaya başladı, Milli Güvenlik Kurulu'nun etkisi ve önemi azalmaya başladı" dedi.

Prof.Dr. Aydın, 11 Eylül saldırısı ardından Türkiye'nin güvenlik stratejisinin dar anlamlı milli güvenlikten çıkıp bölgesel hale geldiğini, dünyada boy göstermeyi hedefleyen, Türkiye etrafında bir barış çemberi oluşturma anlayışının hakim olduğunun ancak bunun üzerinin örtüldüğünü aslında Türkiye'de güvenlik anlamında değişen fazla birşeyin olmadığını ekledi.

Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel ise, soğuk savaşın bitimiyle birlikte Türkiye'nin NATO'nun bir kanadı olmaktan çıkıp cephesi olduğunu söyledi. NATO'nun 2010 yılı Kasım ayında Lizbon'da kabul edilen yeni stratejik konseptinde balistik füze, terörizm, NATO sınırları dışındaki istikrarsızlık ve siber saldırının tehdit olarak kabul edildiğini anlatan Gürsel, “Türk kamuoyu ülkenin artık bir cehpe ülkesi olduğunun farkında değil. Balistik füze konusunda başta İran olmak üzere güneydeki komşularımızın hepsinde balistik füze bulunuyor. Bunlara karşı Malatya'ya füze radarı yerleştirildi. Türkiye'yi yönetenler NATO ile tam bir işbirliği içindeler ancak kamuoyunun bundan haberi yok" dedi.

Kasım 2010'daki NATO zirvesinde Türkiye'nin, "Tamam mı devam mı?" tercihinde zorlandığını belirten Gürsel, şöyle konuştu:

"Türkiye mecbur olarak NATO'nun yeni stratejik konseptine evet dedi. Bu da füze savunma sistemidir. Böyle bir belgeye evet demekle Türkiye Kürecik radarının topraklarına konuşlandırmasına onay vermiştir. Ama bunu kamuoyundan gizlemiştir 10 ay sonra İsrail'e soğuk savaş ilan edildiğinde açıklanmıştır. Türkiye NATO'nun stratejik konseptine 'Evet' demekle bu sisteme onay verdi ve bu sistem de aslında Türkiyesiz olmazdı. Çünkü İran'dan ateşlenen füzenin en iyi izlenebileceği yer Türkiye'dir. Bulgaristan ya da Doğu Akdeniz'deki bir gemiden izleme yapamazsınız. Dolayısıyla Türk dış politikasının yönetimi söylemi ile Türkiye'nin reel güvenlik ihtiyacı algısı arasındaki makasın açılmış olduğunu ne kadar sakıncalı bir ikilik yaratılmış olduğunu görüyoruz."



TG(İÖ/İD)