İşte Tamer'in bugünkü yazısı:


"Arkadaşımın Taksim'deki ofisinde yıllardır temizlik hizmetlerinde çalışan aydınlık yüzlü, 2 çocuk annesi genç kadın günlerden bir gün başı kapalı olarak gelmiş işyerine... Arkadaşım akşamdan sabaha ne değiştiğini merak ettiğinde ise Anadolu'da yaşayan annesine AKP'den 200 lira aylık bağlandığını, karşılığında ise ailedeki kızların kapanmasının şart koşulduğunu anlatmış. Maddi sıkıntısı olan annesine destek olmak için kapanmış, ancak eşi kesinlikle kapanmasını istemediği için de gerek evde, gerekse işyerinde başı açık dolaşacakmış. Türkiye'deki gidişata çok üzülen Avusturyalı bir arkadaşıma bu olayı anlattığımda hiç şaşırmadı. "Avusturya'da epeydir benzeri bir durum var, ama burada yaşayan Türk kadınlarını, kapanmaları için aylığa bağlayanlar Suudiler diye duyuyoruz" dedi.

DİYANET PEK BONKÖR!

Çiğdem Toker, önceki gün Cumhuriyet'teki yazısında Maliye Bakanlığı'nm verilerine dayanarak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nm bütçe harcamalarının, AKP döneminde her yıl nasıl katlanarak arttığını gösteren ilginç bir tablo yayınlamış. Bütçeden din hizmetlerine ayrılan payın, oransal olarak sık sık adalet ve sağlık hizmetlerindeki artışın üzerine çıktığına dikkat çeken Çiğdem ayrıca, başta ayrılan ödeneğin, her seferinde aşılmasına rağmen denetlenmediğini de belirtiyor. Örneğin AKP iktidarının hazırladığı ilk Diyanet İşleri bütçesi 771 milyon lirayken 2013'te ödenek 4.6 milyar liraya çıkmış, dahası 5 milyar lira da ödenek üstü harcama yapılmış.

NEREYE GİDİYORUZ?

Kadınları aylığa bağlayarak başlarını kapattırma paraları da bu denetlenmeyen ek ödeneğin içinde mi bilemem; ancak 10 yaşındaki kız çocuğuna okulda türban yolunu açan önetmeliği duyduğumdan beri "başımıza daha neler gelecek bakalım?" diye kaygıyla bekleyenlerin sayısının çığ gibi arttığını gayet iyi biliyorum. Sokakta, markette, iş toplantılarında, arkadaş buluşmalarında karşılaştığım tanıdık tanımadık kadınların hepsi, Milli Eğitim Bakanlığı'nm bu son kararı karşısında infial halinde. Ancak 'Yeni Türkiye'de infial halinde olmak, itiraz etmek, muhalif olmak ya da protesto gösterisi yapmak, artık AKP'nin kılını kıpırdatmıyor. Güya giderek demokratikleştiğini iddia ettikleri ülkemizde, AKP'ye oy vermeyen % 50'yi hiçe sayıp kendi gündemlerini artık teker-teker de değil, üçer-beşer uygulamaya koyuyorlar.

KARAR, HUKUKA AYKIRI

10 yaşındaki küçücük kız çocuğunun babasına, kızının başını kapatma hakkını veren yönetmelik, aslında yepyeni bir durum değil; kız çocuklarına yönelik ayrımcılığın ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin iyice kök salmasına vesile olacak yeni bir adım sadece. Uzmanlara göre hukuk dışı, çünkü: 1) Çocuk yaşta örtünme 'kendi iradesiyle' olabilecek bir şey değil. Zaten reşit olmayanın rızası söz konusu olamaz. Dolayıyla MEB'in kararı hukuken geçersiz. 2) BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaş öncesini çocuk olarak tanımlıyor. Bu tanım, çocukların o yaşa kadar kendi tercihlerini apamayacağmı da tescil ediyor. Zaten izim hukuk düzenimiz, Medeni Kanunumuz ve Ceza Yasamız da 18 yaş altını çocuk kabul ediyor. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'dan, uluslararası hukuka da aykırı olan bu yönetmeliği geri çekmesini bekliyoruz"