Bakan Ömer Dinçer, 34 yıl önce okuduğu Atatürk Üniversitesi'ne bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne (İİBF) bu kez Milli Eğitim Bakanı olarak gitti. Alkışlarla girdiği fakültenin anfisinde bulunan öğrencilere anılarını anlatan Bakan Dinçer, o dönem fakültede ders notunun düşürülmesi için boykot yaptıklarını ve haklarını aldıklarını anlattı. Bakan Dinçer, şunları anlattı:

"O zamanlar, okumak şimdikinden daha zordu gibi. Bizim o dönemde İşletme Fakültesi öğrencisi olarak bir dersten başarılı olabilmemiz için 70 puan almamız gerekiyordu. Hocalarımız çok katıydı. 69 alanı bırakıyorlardı. Şimdiki hocalar muhtemelen o kadar katı değil, daha şefkatliler, bilemiyorum. İkinci sınıftan 3'üncü sınıfa geçebilmek için ilk iki sınıfın derslerini vermiş olmalıydık. Sadece 3 dersten borçlu geçebiliyorduk 3'üncü sınıfa. 4 dersiniz varsa devam etme hakkınız olmuyordu. Bayağı ağırdı. Biz müthiş birşey yaptık o zaman. Biz buna isyan ettik. '70 puan çok yüksek, birçok üniversitede 50 puanla geçiyorlar , bu puanları düşün' dedik. Tam bir hafta okulun önünde boykot yaptık. Fen Edebiyat Fakültesi'nin önündeydi zannediyorum. Davul-zurnalar çalıyoruz ve okula da derslere de girmiyoruz. Bizimki de cana minnet yani dersleri de kırmışız bu vesileyle. Sonunda üniversite idaresi büyük bir fedakarlık yaptı; ama ne fedakarlık. Büyük zorlamalardan, o kadar gürültü patırtıdan sonra sistemi değiştirdiler ve 65 ile geçmemize izin verdiler. Ve sonunda öyle mezun olduk tabii."

Fakülte anfisinde Vali Sebahattin Öztürk, Erzurum Ak Parti Milletvekili Adnan Yılmaz, Atatürk Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr. Samih Diyarbakır, ETÜ Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı, İl Emniyet Müdürü Halit Turgut Yıldız, dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrencilerle anılarını paylayan Ömer Dinçer'in aktardığı bir başka anı ise şöyle:

"FEN-EDEBİYAT ÖĞRENCİLERİ BİZE KUMA GİBİ BAKARLANDI"

"Tam 34 yıl geçtikten sonra tam da sizin oturduğunuz yerlerde otururken bugün buraya gelip buradan konuşuyor olmak bayağı heyecan verici. Etkilendim doğrusu. Normalde bizler her gün akşama kadar birkaç kez, farklı topluluklara hitap etme imkanını buluruz. Ama benim için sizlere hitap etmek oldukça heyecan verici ve zor. Biz ilk geldiğimizde İşletme Fakültesi'nin bir binası yoktu. Yan tarafta Fen Edebiyat Fakültesi vardı. Onun bodrum katında mülteci olarak yaşıyoruk. Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri üstlerine kuma gelmiş gibi bakıp 'Bunlarda nereden çıktı? Bir an önce gitseler de biz okulumuzu kendimiz kullansak' diye düşünürlerdi. Selametlik Orhan Türkdoğan Hoca vardı, emekli oldu şimdi. Türkiye'nin en önemli sosyoloji isimlerinden birisidir. Bizim sosyal psikoloji dersimize geliyordu. O dersi aldığımız zaman Beşir Atalay şimdiki Başbakan Yardımcımız onun doktor asistanıydı. Birlikte derse geliyorlardı. Bu vesileyle Beşir bey de benim hocam olmuştur burada. O sosyal psikoloji dersinini o kadar çok sevmiştim ki, o sevgi daha sonra beni o alanda akademik çalışma yapmaya da itti. Örgütsel davranış konusunda doktora, örgütsel değişim konusunda yüksek lisans yaptım. Orhan hoca bize ders kitabı olarak Krech-Crutchfıeld'in iyi hatırlıyorum iki ciltlik 'Cemiyet İçinde Fert 'diye bir kitabı var. Bunu bize okutuyor ders kitabı olarak. Çok sevdiğim için normal genel kültür kitabı gibi okuyorum. Orhan hoca derste bir saat boyunca bir dünya konu konuşuyor sonra toparlamadan çıkıp gidiyor. Baka kalıyoruz öyle. Vize imtihanı yaptı. İmtihan o kadar kötü geçtiki alt üst oldum. Kahroldum."

Bakan Dinçer, o sınavdan 15-20 gün geçtikten sonra Beşir Atalay ile Orhan Orhan Türkdoğan'ın sınıfa geldiklerini, okudukları sınav kağıtlarını masanın üzerine koyduklarını anlatırken şöyle devam etti:

"Ben yavaş yavaş masanın altına kaymaya başladım. Görmesin beni. Çünkü kötü imtihan vermiş bir öğrenciyim. Hoca dedi ki 'Bu Ömer Dinçer kim?' Ben böyle çekinerek hafifçe bir parmak kaldırdım. Bana 'Böyle imtihan kağıdı mı verilir? Biraz çalışmaz mı?'diyecek sandım. Ama; 'Bu arkadaşınıza dikkat edin. Aranızda önemli bir adam var. Müthiş kağıdını okudum, inanın çok etkilendim' dedi. Beni methedecek çok şey söyledi. Kendime güven geldi, yavaş yavaş toparlandım. 'Hocam kaç aldım?' dedim sessizce. '45 aldın evladım' dedi. Ama o notun önemini sonra farkettim. Çünkü benden sonraki en yüksek not 22 idi. Final imtihanında 258 kişiydik bir tek ben 70'in üzerinde not aldım. Dersi geçen 3 kişiden biriydim."

Öte yandan İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Suphi Orhan, İşletme Fakültesi açmak için eski öğrenci şimdiki Bakan Dinçer'den yardım istedi.