"Coşkuyu veriyorlar ama silah vermeden cepheye sürüyorlar gibi hissediyorum ki bu genel anlamda hepimizin hissettiği bir duygu…"

İstanbul’da bir devlet hastanesinde görev yapan erkek hemşire A.’nın sözleri bunlar… Nöbet sonrası uykusundan henüz kalkmış. Bugünlerde hissettikleri epey karışık ancak iki duygu ağır basıyor: Endişe ve korku. 

Hastalarla sürekli ilgilenmek zorunda olan hemşireler ile hasta bakıcıların COVID-19 nedeniyle büyük risk altında olduğunu ancak arka plana atıldıklarını düşünüyor. Ne hastane yönetimine ne de Sağlık Bakanlığı’na güveni var. 

"Herhangi bir şekilde önemsendiğimizi düşünmüyoruz. Elimizde malzeme yok ama her türlü malzeme var diyorlar. Bazen çok sinirleniyor, bazen de korkuyorum. Her an değişebiliyor hissettiklerim ne yazık ki…"

Deutsche Welle'den Burcu Karakaş'ın haberine göre Hemşire A.’ya göre, her akşam saat 21'de sağlık çalışanlarının alkışlanması bir nevi "gaz almaya yönelik" bir eylem… Tam da bu nedenle kendisini silah verilmeden cepheye sürülen bir asker gibi hissediyor. Bir de tabii, ailesini düşünüyor.

"Sabah nöbetten çıkıyorsunuz, üstünüzde başınızda ne varsa halka dağıtarak eve gidiyorsunuz. Eve gittiğinizde aileniz var ve onlara bulaştırmaya korkuyorsunuz. Zaten artık pek çok arkadaşım kendisinden vazgeçti, ailesi için endişeleniyor."

"Maske yok, 'ya eldiven de biterse' diye korku içindeyiz"

Ailesi için endişelenenlerden biri de, Ankara’da devlet hastanesinde görev yapan ve iki kızıyla yaşayan 45 yaşındaki bir kadın hemşire… "Çalışanların psikolojisini malzeme eksikliği bozuyor, başka hiçbir şey değil. Ailemiz var, çocuğumuz var. Kendimizi düşünmüyoruz artık" diyor. Çalıştığı hastanede dezenfektan sınırlı, maske neredeyse yok… "Ya eldiven de biterse diye korku içindeyiz ve personel olarak psikolojimiz malzeme yüzünden bozuluyor" diye konuşuyor. Hemşirenin talebi, sağlık çalışanlarının otel ya da misafirhane gibi bir yerde izole edilmesi… 

"Ben şu an geri plandayım ama görünen o ki bizi de aktif hastalarla çalışmaya alacaklar."

İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikoterapi Eğitim ve Tedavi Merkezi, sürecin uzun olacağını öngörerek meslektaşları için yeni bir hizmet devreye soktu. Merkez, COVID-19 salgını ile mücadelede çalışan sağlık çalışanlarına yönelik psikososyal destek hizmeti vermeye başladı. Sağlık personelinin ruh sağlıklarını koruma ve güçlendirmeyi amaçlayan hizmete telefon hattı üzerinden ulaşılabildiği gibi sanal ortamdan da erişim sağlanabiliyor.

"Alkışları duyduğumda ağladım ama bu alkış beni kurtarmayacak"

İstanbul’da devlet hastanesinde görev yapan 30 yaşındaki F., sekiz yıllık hemşire… Severek başladığı mesleğinden çalışmaya başladıktan bir sene sonra nefret etme noktasına gelmiş. "Çünkü yaptığın işin karşılığını alamıyorsun. Ne insanların minnettarlığı var, ne de maddi karşılığı" diyor. COVID-19 salgınının konuşulduğu bu günlerde, işine sarılmak için alkış eylemi gibi mesleğinin manevi kısmına tutunmaya çalışıyor ancak bir süre sonra onun da yetmeyeceğini düşünüyor.

"Alkış eylemini duyduğumda ağladım ama sonra düşündüm ki bu alkış beni kurtarmayacak."

Şu an hiçbir güvenlik tedbiri olmadan çalışmayı sürdürüyor. Kendisine bulaşırsa ailesine de bulaştırmaktan korkuyor. Can güvenliğinin tehlikede olduğunu düşündüğü için de tedirgin hissediyor. 

"Şu an maske ve gözlükleri kendimiz satın alıyoruz. İşler ciddileştiğinde maske bulamayacağız, herkes bu konuda inanılmaz endişeli ve devlete güvenmiyor."

Türkiye’de her anlamda sağlık çalışanlarına gereken ilginin gösterilmediğini savunan genç hemşire, bu nedenle sağlık personelinin meslekle bağının zayıfladığını, hatta yok olmaya yüz tuttuğu görüşünde. 

"Hastane evin gibi oluyor bir süre sonra, bazen evinden çok orayı düşünüyorsun. Bir süre sonra sevmeden de yapsan bu durum otomatikleşiyor."

Virüs gibi kaygının da bulaşıcı olduğunu hatırlatıyor. "Öyle bir durum var şu an hastanelerde" diyerek, acil servislerin panik atak geçirenlerle dolduğunu, hekimlerin giderek gerginleştiğini söylüyor. "Maddi durum nedeniyle en çok ihtiyacım olduğu dönem kendimi rahatlatacak bir hobi bile edinemiyorum" diyen hemşire, bu süreçten hem maddi hem de manevi olarak yıpranmış şekilde çıkacaklarını düşünüyor.

"Stres var, ölüm korkusu var, kaygı var. Obsesif kompülsif davranışlarımız başladı, sürekli el yıkıyoruz. Bu süreç bitince sağlık çalışanlarına kafa izni gerekecek!"