'3 kişiyi kasten öldürmek'ten 3 kez ağırlaştırılmış ömür boyu ile 'silahla yağma' suçundan da 45, 'ruhsatsız silah kullanmak'tan 1 yıl toplam 46 yıl hapis cezası istemiyle 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan 10'uncu duruşmaya, tutuklu yargılanan Hamdi Ayri, avukatı Mert Çelikdemir, ölen Ayşe Selen Ayla'nın babası Sertel Ayla, annesi Hatice Ayla, Esra Yaşar'ın annesi Türkan Yaşar, ablası Tuğçe Tuba Yaşar, babası Mahmut Yaşar ile tarafların avukatları ile müdahillikleri kabul edilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Hukuk Müşaviri avukat Birsel Kurt ile Siyah Pembe Üçgen Derneği avukatı Kerem Dikmen, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına Sanem Deniz Kural, katıldı.

Ölenlerin yakınları sanığın en ağır cezayla cezalandırılmasını talep etti. Anne Hatice Ayla, sanığa "Kızımı tanıyordunuz. Onu takip ettiniz. Kimden emir alıp öldürdünüz?" diye sordu. Sanık Hamdi Ayri ise "Ben kızınızı tanımam. Onu ben öldürmedim. Kimseden de emir almadım. Kimseye de çalışmıyorum" diye cevap verdi. Anne Ayla, kızının çantasının ve cep telefonunun sanığın üzerinden çıktığını ve en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini söyledi.

Kızını cinayete kurban veren baba Mahmut İsmet Yaşar ise ilginç iddialarda bulundu. Yaşar, şunları söyledi:

"Davayı görmeye mahkemeniz yetkili değil. Hatice Ayla'ya göre sanığın kızını tanıdığını söylüyor. Benim kızım ile Mustafa Has'ı ise tanımamaktadır. Sanığın birçok sabıkası vardır. Sanık niçİn kolluk güçleri tarafından daha önceden yakalanmamıştır? Olayda kullandığı silahı nasıl ele geçirdi? Bunlar bir bir sorgulanmalıdır. Bana göre sanık korunmuştur. Bu dava Silivri'de görülen davanının bir başka ayağıdır. Bu cinayet polis, yargı, işadamı ve askerden oluşan çete tarafından işlenmiştir. Sanık bunların taşeronudur. Ancak sanık bu cinayetleri niçin işlediğini bilmeyebilir. Silivri’de tutuklamalar başladığı zaman, Cumhuriyet Mitingleri de yapılmaya başlandı. Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen her bir kişinin bu cinayetlerin işlenmesinde bir payı vardır. İzmir'in en sakin semti olan Balçova'da kaos, provakasyon yaratmak ve halkı galeyana getirmek için işlenmiştir. Yargılama sürece iki yılı geçti. Devlet sanığı besiye çekmiştir. İçeride çok güzel beslenmiş. Devletin görevi sanığı besiye çekmek değildir. Soruşturma aşamasında polis, bana ve aileme işkence çektirmiştir. Benim oturduğum yerde bir tek çengili köçek oynatmadıkları kalmıştır. Biz halktan insanlar ağaç kovuğundan ve mağaradan çıkmadık. Herkes gibi bize de en az sanık hakları miktarınca bizi koruyan yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyorum."

Mahkeme heyeti sanığın tutukluluk halinin devamına karar verip, duruşmayı erteledi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri de bu olayda çocuklarını kaybeden ailelerle duruşma öncesi Adliye önünde basın açıklaması yapıp, davanın uzamasını protesto etti. Grup, üzerinde kurbanların fotoğrafları bulunan 'Her an öldürülebiliriz. Çünkü nefrete bahene çok!' yazan siyah tişörtler giydi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, üyesi Deniz Adıbelli, "Bizler burada kadın cinayetlerine karşı toplanmış bulunmaktayız. Her gün artan cinayetle yaşam hakkımız elimizden alınıyor. Kadın katillerine verilen cezalarda, 'haksız tahrik', 'iyi hal', 'gelecek', 'etkin pişmanlık' gibi pek çok gerekçe gösterilerek sürekli ceza indirimi uygulanıyor. Bugün birçok kadın cinsiyetinden, cinsel yöneliminden ve cinsiyet kimliğinden ötürü her türlü şiddetin ve cinayetlerin mağduru olmakatdır. Bizler 'kadın dostu kent' olarak sunulmaya çalışılan İzmir'de de şiddet görüyor, öldürülüyoruz. 2010'un Nisan ayında İzmir'de öldürülen Esra Yaşar, Ayşe Selen Ayla ve Mustafa Has'ın tek suçları kadın olmalarıydı” diye konuştu.