"BAŞBAKAN KUSURA BAKMASIN, O KADAR DA DEĞİL"


Gülten Kışanak, Anayasa yapım sürecinde yapıcı ve onarıcı olabileceklerini dile getirerek, “Şimdiye kadar yapılan tartışmalar daha çok yapıcı ve onarıcı olmaktan daha çok yaralayıcı olma düzeyinde. Hele Başbakan'ın söylediği iki konu var ki biz ne kadar umutlu olmak için ısrar edersek edelim bu konuşmalar umudumuzu azaltmak için özel olarak seçilmiş cümleler umudumuzu azaltmak için karşımızda duruyor. Bunlardan birisi Başbakan anadille eğitimle ilgili tartışmalara ilişkin yaptığı değerlendirmede kurduğu şu cümledir; ‘kusura bakmasınlar o kadar da değil.’ Bu cümlenin kendisin toplumsal barışı zehirleyen bir cümledir. Yapıcı ve onarıcı değil, yıkıcı bir cümledir. Bu cümlenin kendisi bu ülkedeki vatandaşların ne kadar olacağına ben karar veririm kibrinin ta kendisidir.Bu cümlenin kendisin, temel hak ve özgürlükler de benim için hiçbir gücü yok, demektir. Buna karşı olmak çağdışı olmaktır. Bunları terk etmeden biz demokratik bir anayasa nasıl yapacağız. Açıkça söylüyoruz, ‘Başbakan da artık kusura bakmasın, o kadar da değil’. Biz kendi hak ve özgürlüklerimizi vatandaş olarak hiç kimsenin iki dudağının arasında sıkışmış kalmayacağız. Bir vatandaş olarak açıkça söylüyoruz. ‘O kadarda değil’. Haklarımızı ve özgürlüklerimizi yaşamak istiyoruz. Bir diğeri de, Başbakan'ın yine anayasa yapım süreciyle ilgili verdiği cevapta yatıyor. BDP’nin hali ortada, CHP’nin ne yapacağı beli olmuyor. AKP daha çok MHP ile uyum içinde görünüyor. Birkaç ay bakacağız sonra yolumuza devam edeceğiz. Buda Başbakanın niyetini beyan ettiği açık bir cümledir. Biz herkesin haklarını gözeten bir Anayasa yapmak istemiyoruz" diye konuştu.


"EN HIZLI ŞEKİLDE DİYALOG VE MÜZAKERE YOLLARININ ÖNÜ AÇILMALI"


Oslo görüşmelerini de değerlendiren Kışanak, “Kamuoyuna çeşitli vesilelerle anlatılan, açıklanan belgelerde görüyoruz ki reddedilen yanıt verilmeyen protokollerde üç ana talep var. Bunlardan birisi demokratik Anayasa konseyi kurmak, birisi bir barış konseyi kurmak, biri de hakikat ve adalet komisyonu. Bu üçü reddedildiği için, buna karşılık başka bir önermede bulunulmadığı için bugün dışarısı kan deryası. Her gün onlarca insan yaşamını yitiriyor. Her gün ocaklara ateş düşüyor. Her gün cenazeler kaldırılıyor. Türkiye daha fazla bu çatışmalı bu süreci kaldıramaz. En acil şekilde, en hızlı şekilde diyalog ve müzakere yollarının önü açılmalı, tahrip olan bu yol yeniden onarılmalı ve biz sorunlarımızı cesurca tartışacağımız, konuşacağımız müzakere edeceğimiz bir yola girmek zorundayız. Anayasa yapım sürecinin onarıcı olması için her zamankinden daha fazla bir barış iklimine ihtiyacımız var. Biz dokunulmazlıkların kaldırılması, meclisten atılmasın ayyuka çıktığı durumda bir biz bunu açıkça söylüyoruz" ifadelerini kullandı.


"BİZ SİNE-İ MİLLETLİYİZ"


“Halkımız bize toplumsal barışı tesis etmek, sorunları çözme, hak ve özgürlükleri güvence altına alma konusunda görev verdi" diyen Kışanak sözlerini şöyle tamamladı: "Biz her şeye rağmen görevlerimizin barış özgürlük bilincinde olduğunu söyledik. Biz zaten sine-i milletliyiz, biz zaten halkın içinde halkın ta kendisiyiz. Açık ve net söylüyoruz ki, bize yapılan siyasi operasyona bizde siyasi olarak gerekli karşılığı vereceğiz. Bunu bilerek karşı çıkmasınlar diyerek kendilerine öneriyoruz" Konferansa katılan BDP İstanbul Blok milletvekili Sırrı Sürreyya Öner ise, "Şu an kanayan yaraların yüzde 90'ının yeni Anayasaya ihtiyaç duymadan bir kararnamelik canı var. Birine de kardeş elini at, birini devreden çıkar da, bir niyetini görelim güven oluştur. Bunlarda Anayasa çalışması öyle bir hal almış ki, her derde deva ebegümeci. Şunu niye yapmıyorsunuz, 'efendim yeni Anayasayı bekliyoruz'. O anlamda böyle bir niyetleri yok. çünkü tutuarlılık gibi bir derdi olmalı. Böyle bir derdi olanın da Anayasaya yaklaşım biçimine uygun, biz yol temizliği dedik sizler başka birşey diyebilirsiniz. Bütün bunlardan ilaç için herhangi birine birşey yaparlardı, yapmadılar" diye konuştu.