Gençlere hak ettikleri önemi vermedikleri söyleyen Kılıçdaroğlu, "Lafa gelince çok şeyler söyledik ama işe gelince hiçbir şey yapmadık. Siyasetçi olarak çıkıp şunu da söyledik: 'Kininizi unutmayın' dedik. Onlara demedik ki: 'Ey Gençler. Yüreğinizde önce insan sevgisi olsun. İnsanı seviniz ve eleştirileri dikkatle dinleyiniz. Onlardan ders çıkarınız.' Ama bu yapılmadı. Bu ülkenin Başbakan'ı kalktı : 'Ey Gençler. Kininizi unutmayın'dedi. Kin tohumlarının ekildiği bir gençlikten ülkeye yarar gelmez. Hapishanelerde 600'ün üzerinde üniversite öğrencisi var. 'Geleceğimiz ve umudumuzdur' diyoruz onları hapishanelere atıyoruz. Bir şey daha yapıldı. AKP hükümeti döneminde itiraf ettikleri veya herhangi bir eyleme katıldıkları için üniversitelerden kovulan öğrenci sayısı 4 bin 700 oldu" dedi.

"ATATÜRK HEYKELİNİ KORUMA ALTINA ALDILAR"

19 Mayıs kutlamalarına yeni düzen getirildiğini belirten Kılıçadaroğlu, "Atatürk anıtına çelenk konmazmış. Bir fotoğrafı bana arkadaşlarım getirdi. Bir gazetede yer almıştı ve gerçekten görmenizi isterim. Fotoğrafta Atatürk heykelinin etrafında polisler var. Atatürk heykelini koruma altına almışlar. Atatürk'ü çok sevdikleri için değil, Atatürk anıtına çelenk konmasını engellemek için. AKP'nin 19 Mayıs anlayışı budur. Ülkenin kurtarıcısı kim olursa olsun onu anmak için bir buket çiçek koymanın ne sakıncası var? 'Bu yapılamaz' diye yasak getiriliyor. 'Yasakçı anlayışı engelleyeceğiz' diye yola çıktılar yasakları getirmenin siyasal partisi oldular" diye konuştu.

"TERÖR, TOPLUMSAL DESTEK ALINARAK ÇÖZÜLÜR"

Başbakan Erdoğan'ın "CHP'nin toplumsal uzlaşmadan neyi kastettiğini bir türlü anlamıyorum' sözlerine değinen Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Bize göre son 40 yılın sorunu terördür. Terörle mücadelede geçmiş hükümetler çaba harcadılar ama sorunu çözemediler. Sorunla ilgili ilk raporu yazan parti biziz. Önerileri getirerek toplumsal uzlaşma ile bu sorunun çözüleceğini söyleyen parti biziz. Başbakan Erdoğan diyor ki 'CHP toplumsal uzlaşma derken neyi kastediyor anlamıyorum.' Toplumsal uzlaşmadan kastettiğimiz şudur. Bu sorun toplumsal destek alınarak çözülür. Bu sorun tek partinin çözebileceği sorun olmaktan çıkmıştır. Bütün siyasal partilerin bu sorunu çözmek için ortak çaba harcaması gerekir. Terör konusunda bir komisyon neden kurmuyoruz. Önümüzde ne engel var? Bir toplumsal uzlaşma ile anayasayı değiştiriyoruz. Bir toplumsal uzlaşma ile de Türkiye'nin en büyük sorununu neden çözmeye yanaşmıyoruz? Sorunu askere havale ettik ve silahla çözmeye çalıştık. Olmuyor. 40 yıldır denedik ve bir toplumsal uzlaşma sağlayamıyoruz. Kim anaların ağlamasını isteyebilir? Biz sorunları çözmek için yola çıkan siyasal bir anlayışız. Bizim önerimiz orta zekaya sahip olan herkes tarafından anlaşılabilir bir öneridir. Bizim önerimiz çok anlaşılmaz bir öneri değildir. Terörle mücadeleyi müzakere bazına indiren bilgisiz ve beceriksiz bir hükümet terörle mücadelede başarılı olamaz."

"ÇADIR TİYATROSU KURDULAR"

"28 Aralık 2011 tarihi bizin için kara bir lekedir" diyen Kılıçdaroğlu, "Bu tarih 34 yurttaşımızın öldüğü Uludere faciasının yaşandığı tarihtir. Oraya bir çadır tiyatrosu kurdular ve taziyeye bile gidemediler. Köyün uzağında bir yerde kurdular çadır tiyatrosunu. Ankara'dan Başbakan Erdoğan sözde telefon ediyor ve ölenlerin yakınları ile ilgisi olmayan birisine telefonu verdiler. Başbakan başsağlığı diledi ve bunu Türkiye'ye seyrettiler. Hiç olmayacak bir şey. Tam bir alay etme olduğu için çadır tiyatrosunu kurdular. Yazık günahtır. İnsanlar ölmüş oraya gidemiyorsun ve gitmek isteyene engel oluyorsun. Ondan sonra kalkıyorsun 'Oradaki ailelere başsağlığı diledik' diye milleti kandırıyorsun. Biz buna da karşı çıktık. Biz gittik ve bize kızdılar. Biz Türkiye'nin birliği için gittik. Kan parasıyla anaları susturmak istediler. Onlar ise parayı ellerinin tersiyle ittiler. Onlar çocuklarının geri gelmeyeceğini biliyorlardı. Ama onlar 'Bu kan dursun' diyorlar. Bir annenin en haklı çığlığıdır bu. Yüreği yanan analar keyfi çatan başkaları" dedi.

"GENELKURMAY BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN BASIN OFİSİ Mİ"

Olaydan sonra 'İstihbaratı kimden aldınız' diye defalarca sorduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Bu soruyu kankası oldukları yabancı devletlerin istihbarat servislerinin acaba oyuncağı oldular mı, olmadılar mı diye soruyorum. Eğer siz istihbaratı yabancı bir ülkenin istihbaratına endekslemişseniz, ülkenizin güvenliğini de onlara endekslemiş oluyorsunuz. İstihbarat bu kadar önemlidir. MİT açıklama yaparak 'Ben istihbarat vermedim' dedi. Genelkurmay Başkanlığı ise 'Bize dışarıdan geldi' dedi. Sonra Meclis'te komisyon kuruldu. Komisyona bilgiler geldi. Genelkurmay bir rapor gönderiyor. 'Uludere için istihbaratın tamamı milli kaynaklardan' diyor. 5 aydır Başbakan Erdoğan'a soruyorum. Cevabı ise Genelkurmay Başkanlığı'ndan alıyoruz. Genelkurmay Başkanlığı Başbakan Erdoğan'ın basın ofisi mi? Neden o cevap veriyor. Soruya yanıt verecek olan siyasi otoriterdir. Demokrasilerde yoktur böyle bir şey. Demokrasilerde herkesin sorumluluğu vardır" diye konuştu.

"WALL STREET JOURNAL GERÇEKLERİ YAZDI"

Kılıçdaroğlu, "Tamamını milli kaynaklardan aldık'dediler. Ama tamamının yalan olduğu ortaya çıktı. Wall Street Journal gerçekleri yazdı. Hemen arkadan bizimkiler yalanladılar. Genelkurmay Başkanı ve Başbakan Erdoğan oturup konuştuktan sonra 'Hayır efendim bu bilgi yalandır. Gazete doğruyu yazmıyor' dediler. Arkadan gazete çıkıp 'Biz haberimizin arkasındayız' dedi. Bitti" diye konuştu.

"GELECEĞİNİZ NOKTA TAŞERONLUKTUR"

Gazetecilerin 'Bu gazetede yayınlanan haber doğru mudur?' diye aynı zamanda Pentagon sözcüsüne sorduklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Pentagon sözcüsü: 'Sızıntıdır. Maalesef böyle şeyler olur' dedi. 'Doğru değildir' demiyor. İstihbaratınızı yabancı bir ülkenin istihbaratına endekslerseniz sizin milli vasfınız kalmaz. Bir süre sonra da kendinizi fark etmeden o ülkenin taşeronu olarak görürsünüz. 'NATO Suriye'ye girmeyecek' dediler. 5'inci maddeye göre Suriye saldırırsa NATO gelecekti. 'Yok' dediler öyle bir şey. Hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı tek başına bıraktılar. Irak'taki tablomuza bakın. Ortadoğu'da itibarı olmayan bir ülke haline geldi Türkiye. Arap sokaklarında Türk bayrağı nerede? Türk bayrakları çiğneniyor. Kendinizi yabancı ülkelere endeksleyerek dış politika oluşturursanız geleceğiniz nokta bu olur. Geleceğiniz nokta taşeronluktur" dedi.

"BU ÇOK VAHİM BİR İTİRAFTIR"

Kılıçdaroğlu, "Başbakan Erdoğan 'Milli kaynaklarımızdır' dedi ama ABD'nin insansız hava uçaklarından gelen 31 dakikalık görüntülerini de izlediğini itiraf etti. Hani tamamı milli idi? Yine çok önemli bir itirafta bulundu. 'Operasyondan sonra benim haberim oldu' dedi. Pakistan'da gazetecilere yaptığı açıklama. Sınır dışı bir operasyon yapılıyor ve 34 yurttaşımız katlediliyor Başbakan'ın ondan sonra haberi oluyor. Bu çok vahim bir itiraftır. Bu itirafı yapan bir Başbakan'ın o koltukta bir saat bile kalmaması lazım. Sen ülkeyi nasıl yönetiyorsun arkadaş. Sınır dışı operasyon yapma yetkisini Meclis hükümete verdi. Sen o yetkiyi devredemezsin" diye konuştu.

"BOMBALAMA TALİMATINI KİM VERDİ"

İstihbaratın kaynağının belli olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "İkinci sorum : 'Bombalama talimatını kim verdi?' Sıyırmak istiyor. 'Benim haberim yoktu' diyor. Senin haberin yok ama senin sorumluluğun var. Haberinin olup olmadığını bilmiyoruz. Sorumluluğu birilerine atmak istiyor. Bir Başbakan kendisine bağlı kurumlara nasıl iftira atabilir? Kendisine bağlı kurumların konuşmayacağını bildiği için 'Benim haberim yoktu onlar bombaladılar. Sonra bana gelip haber verdiler' Git o zaman özür dile. Halktan özür dile" dedi.

"OBAMA'NIN KORUCULUĞUNA BAŞLADI"

Hükümetin hiçbir şeyden haberdar olmadıklarını belirten Kılıçdaroğlu şunları söyledi : "Haberdar oldukları tek konu var o da: 'Ceplerimiz nasıl dolacak?' Bunların konusu bu. 'Bu haber seçimler öncesinde Obama'yı zor durumda bırakmak için yazılmıştır' lafına bakın. Şimdi de Obama'nın koruculuğuna başladı. Taşeronluktan bir daha öteye gitti. Dizinin dibinden bir türlü ayıramadık. Sorumluluk sana ait, sana ne Obama'nın sorumluluğundan. Kaldı bu hiçbir zaman Obama'yı zor durumda bırakmaz. Haber yalansa Obama veya Beyaz Saray Sözcüsü çıkar, 'Gazetede çıkan haber yalandır' der ve olay biter. Hiç kimse 'ABD Başkanı yalan söylüyor' demez. Çünkü ABD Başkanları bilirler ki ABD'de yalan çok pahalıdır. Sizi insan içine sokmazlar. Bir ayak üstünde 40 yalan söylemek iktidar mensuplarına aittir. 'Bu haber Obama'yı zor durumda bırakacak' değiniz an haberin doğru olduğunu ve sizin de yalan söylediğinizi kendiniz itiraf etmiş oluyorsunuz. İşin özü budur.

TUTUKLU VEKİLLER

"Türkiye'nin temel sorunu siyasi ahlaktır" diyen Kılıçdaroğlu, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyoruz. Yasama, yürütme yargı ve medya egemendir. Demokrasilerde seçim yapıyoruz. Milletvekiline adaylığına koyuyor. Temiz kağıdı alıyor. Başbakanlığa gönderiyor ve onlarda 'Milletvekili olabilir' diyor. Halk onu seçiyor. Ama şimdi diyorlar 'Siz hapisten çıkamazsınız' Oturdular kendilerine göre bir oyun kurguladılar. Pakistan'da bile gündem bu. Bu ayıp sana her yerde söylenecek. Demokrasi kültürü olan her siyasi parti uzlaşmayı bilir. 3 parti başkanı bu konuda uzlaştı ve Cemil Çiçek'e verdi. Ama bu kez AKP'nin MYK'sı gündeme geldi. Anket yaptılar güya 'Halk dışarı çıkarmak istemiyor'dedi. Böyle bir demokrasi anlayışı var mı"dedi.

TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİ

Post modern bir diktatör ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Demokrasi gömleği giyiyorlarmış. O gömlek lime lime oldu. Özgürlük mücadelesini biz yapacağız. Memurlara zam görüşülüyor. Anayasa değişiklikleri sırasında bir grup memur 'Evet' demişti. Toplu görüşüyorlar. Anlaşma olmadı mı ne olacak? Hakem heyetine gidecek. Onlar da tayin ettiklerinden oluşuyor. Sen ne yapacaksın? İçine sindireceksin. Sen sarı sendikacısın. Memura gözdağı veriyorlar. Şimdi söylediği laf çok ilginç. 'Memura 3 kuruş zaman yaparsak Yunanistan'a döneriz' Yani ekonomimiz bu kadar kötü. Ama ceplerine çalışırlarsa hiç bir şey olmaz. Ya da Başbakan Erdoğan ideolojik davranıyor. Bu açıdan memur arkadaşlarımızın yapacakları eylemi destekliyoruz. Onlar ücretlerinin artmasını istiyorlar. Kim hak talebinde bulunuyorsa biz onların yanındayız"diye konuştu.