Sivas Olayları Davası'na ilişkin bugün aşımı kararı verilmesini değerlendiren Kılıçdaroğlu,  Ortaçağ'da insanların yakılarak öldürüldüğünü, Sivas’ta, Madımak’ta benzer olayların görüldüğünü anlatırken, "Öldüren insanların bir kısmı evlendi, askere gitti, düğün yaptı, çocuğunu okula gönderdi ama bulunamadı, yakalanamadı. Faillerinin büyük ölçüde avukatlığını, AKP milletvekilleri yapıyordu" dedi. Bu tablonun özgür, insan haklarına önem veren bir Türkiye'ye yakışmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Bu tablo, eğitilmiş, eğitimi içşelleştirmiş bir topluma, yüreğinde insan sevgisi olan bir Türkiye'ye yakışmıyor. Bu tablo, her türlü inanca ve kimliğe saygı duyan bir topluma yakışmıyor. Bu tablonun içinde AKP'nin ağırlığı var. Çünkü, onların faillerinin büyük ölçüde avukatlığını, AKP milletvekilleri yapıyordu. Onlar şu anda parlamentoda. Acaba Sayın Başbakan 'oh oldu, iyi oldu, zamanaşımına uğradı; biz de bu işten kurtulduk' diyecek mi? Eminim içinden diyor ki 'oh çok iyi oldu, zamanaşımından kurtardık."

İstanbul Esenyurt'ta 11 işçinin yanarak ölmesi ile bir dram yaşandığını belirten Kılıçdaroğlu. "Bir AKP'li bakan çıkıp konuşuyor : 'Türkiye'nin iş güvenliği yasasına ihtiyacı var.' Sanki onlar iktidarda değiller. Senin elini tutan mı var ? 10 yıldır sen iktidarda değil misin? Bu ihtiyacı dile getiren bir bakan o işçilerden kaçı sigortalıydı hiç merak etti mi?" dedi.

"DÜŞÜNCE AÇIKLAMAMA YÖNÜNDE BASKI VAR"

CHP lideri Kemal Klıçdaroğlu, geçen hafta Ankara'da eğitimcilerin gelip kendilerine bilgi verdiklerini '4+4+4' sisteminin sonuçlarını öğrendiklerini anlatırken şöyle devam etti:

"Benzer toplantıyı İstanbul'da medya mensuplarıyla yaptık. Herkesi çağırdık. Yıllarını eğitim için harcamış bir profesörümüz bir bilimsel açıklama yaptı ve şunu söyledi: 'Evet bugün burada eğitim konusunda toplantı yapıyoruz. Fakat ben eğitim bilgimi aktarırken, mevcut yasa hakkında olumsuz görüş bildirirsem bunun bedelini ödeyecek miyim bilmiyorum?' Bir STK çıkıp açıklama yaptı onu neredeyse hapse atmadıkları kaldı. Düşünce açıklamama yönünde baskı var. Bu kaygıyı dile getirdiği anda bana telefon geldi. Bu arada TBMM Komisyonu'nda CHP'li vekiller alçaklıkla, zorbalıkla tekmelendiler, yerlerde sürüklendiler. Bu topraklarda yere düşene tekme atılmaz, yere düşen kaldırılır. Onların inançlar böyle. Onların inançları Müslümanlığın engin hoşgörüsüyle bağdaşmıyor. Bir kadına nasıl tekme atarsınız siz? Başbakan tek bir laf etmedi. İnsanda biraz utanma, ar, haya olur."

"Kiminle gelirseniz gelin, CHP'yi susturamazsınız" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Tekmenin olduğu yerde, düşünceler askıya alınmış demektir. Orman Kanunu'nun geçerli olduğu bir TBMM olabilir mi? Ben şimdi o hocaya ben ne deyim? Korkma. Bu ülkede hukukun üstünlüğü var deyince ne olacak. Bu ülkede vekil dövülüyorsa sokaktaki vatandaş herhalükarda endişelenir. Bu ülkeye demokrasi, insan haklarına saygı gelinceye kadar Recep Tayyip Erdoğan kızsa da konuşacağız. Biz en haklı ve meşru müdafamızı yapıyoruz. Çünkü aklımızla bilgimizle konuşuyoruz. Şiddeti reddediyoruz. Biz yüreğimizle insan sevgisi olan bir kültürden geliyoruz. İnsanı dövmek değil, insanı dinlemektir asıl olan. Şiddet bile uygulasalar bizi yolumuzdan alıkoyamazlar. Eğer demokrasi düşmanları milletvekillerini tekmelerse o demokrasi düşmanlarına milletin ders vermesini istiyorum. Bir milletvekili nasıl susturulacak? Milletin düşüncesini dile getirince milletvekilidir. Millet size muhalefeti susturun, tekmeleyin diye mi oy verdi? Oturun adam gibi çalışın diye oy verdi."

"8 YILLIK KESİNTİSİZ EĞİTİMİN BU ÜLKEYE NE ZARARI OLMUŞ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP muhalefet yapmıyor" denildiğini, bunu bir daha söyleyenlerin tekmelenen arkadaşlarına bakıp vicdanlarına seslenmesini istedi. Kılıçdaroğlu, "Yanarız, tekmeleniriz ama bedeli öder bu yola devam ederiz. Bu kadar önemli bir konunun bir teklifle parlamentoya gelmesi konusunda Başbakan Erdoğan nasıl bir tek kelime etmez. Neden Bakanlar Kurulu'na getirmediklerini neden açıklamadı? Hangi bakan bunun altına imza atmayacaktı? Bakanlara sesleniyorum. 8 yıllık kesintisiz eğitimin bu ülkeye ne zararı olmuş. Bir tek rapor çıkarın değiştirelim. Çocuk işçilikte, çocuk yaşta evlilikte azalma var. Ailelerde bir sorun yok. Sorun Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasında. Çağdışı kafalar bunu anlamaz zaten" diye konuştu.

"ORMAN KANUNU UYGULUYORSUN"

Başbakan Bülent Arınç'ın sözlerine değinen Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"Bülent Arınç konuşmuş. AKP'liler gelir, sıraları doldurur, konuşma sırasını alır demiş. Arada bir Arınç vicdanını dinler de konuşur. Ama sormak istiyorum. Bu konuşmayı size kim yaptı. Doğru AKP'liler gelip sıraları doldurdular, hatta ayakta kaldılar. CHP'liler içeri bile gelemedi. Ama konuşma sırasını aldıkları büyük bir yalan. Keşke konuşsalar da biz de birşey öğrensek. Pazar günü kravatsız geldiler. 150 kişiye yemek sipariş edilmiş. Konuşmak için teklifi bilmeleri lazım ama bildikleri yok. Birtek kişi söz istemedi bile. Gelme gerekçeleri belliydi. Kaba kuvvet için geldiler. Biz hangi milletvekili yere yatırıp tekmeledik. Çağdışı düşünüyorsun, geri kafalısın sen. Biz konuşma özgürlüğünden söz ediyoruz. Hangi vekile yumruk attık. Hangisine 'Konuşma' dedik. Hangi dilden söz ediyorsun? Ormanda mı yetişsin sen? Orman Kanunu uyguluyorsun. Bülent Arınç'a söylüyorum. Kuldan utanmıyorsak Allah'tan korkalım. Yalan söylemeyelim. Gelip söz almışlar. Yok öyle birşey! Git de tutanaklara bak. Onlar CHP'lileri darp için geldiler. Nasıl anlamazsın ? Milli Eğitim Bakanı da konuşmuş. 1 hafta boyunca onların orada oturmaları meşru muydu? Milletvekilinin komisyona gelip konuşması meşru muydu diyor? Hırsızlıkla beslenen bir adamın kafasında demokrasi olur mu? Olmaz."

"TÜRKİYE POST-MODERN DİKTATÖRÜN OYUNCAĞI HALİNE DÖNDÜ"

Milletvekilinin en önemli hakkının söz hakkı alıp konuşmak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu "Bu adam bir de üniversite hocası. Nasıl öğrenciler yetiştirdi çok merak ediyorum. Bu kafalar ülkeyi yönetiyor işte. Eskiden ne olmuş? 4306 sayılı yasa görüşülürken bakın ne olmuş. 8 yıllık kesintisiz eğitim plan bütçe komisyonunda görüşülmüş. 23 vekil, 160 kez konuşmak istemiş. Üstelik bu konuşma 11 maddelik bir teklif için yapılıyor. İnsanın parlamentoya saygısı olsa yasama organına talimat verilmez, yargıya talimat verilmez. Beyefendi oturmuş 'Pazar günü çıkacak' diye talimat vermiş. Siz de buna demokrasi diyeceksiniz. Türkiye post-modern diktatörün oyuncağı haline döndü. Benim anlayacağın dilden söz edersen çok sevinirim. Ben demokrasi diyorum. İnsan hakları diyorum. Keşke benim dilimden konuşsan" dedi.

"BÖYLE BİR İNSANIN RUH HALİNİ ARAŞTIRIN"

"Birbirimizin dünyaları, dünyaya bakışımız, insan haklarına bakışımız farklı" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"O nedenle aynı dilden konuşmuyoruz. Ben haftalardır akıl ve izan çizgisine davet ediyorum. Ama sen kaba kuvveti meşru göstermeye çalışıyorsun. Uzlaşalım diyorum. Hayır. Ben bildiğimi okurum diyor. Bu tarihe kadar çıkacak diyorsun. Ben bunu söylerken bir dostum bana dedi ki: Kendisiyle bile barışık olmayan bir adamdan nasıl uzlaşma istersin. Kendisiyle, işçiyle, akademisyeniyle, doktoruyla kavgalı bir adam. Devamlı kavga sözüyle yola çıkan bir adamdan uzlaşma beklenir mi diye bana soruyorlar. Çiftçisinden, doktorundan nefret ediyor. Nasıl bir ruh halidir bu. Böyle bir insanın ruh halini araştırın arkadaşlar. Kendisiyle ülkesiyle barışık olmayan bir vakayla karşı karşıyayız. Bizim tüm bu tabloya karşın demokrasiye ihtiyacımız var. O ne yaparsa yapsın inançlarımızdan taviz vermeyeceğiz."

"20 DAKİKADA YEMEK PİŞMEZ, SİZ KANUN ÇIKARIYORSUNUZ"

Post modern diktatörlere tetikçilik yapanların küçük insanlar olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, o insanların tarih önünde sorumlu olduklarını belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Onlar torunlarına verilecek yanıt bulamayacaklardır. Bir başbakan yanlış yaparken alkış tutarsanız bunun vebali size de aittir. 20 dakikada yemek pişmez, siz kanun çıkarıyorsunuz. Bazıları ellerini kaldırmayı da bilmiyor. Birileri uyarıyor. Elinizi kaldırın diye. Bu tabloyu benimseyen tek bir kişi var. O da Recep Tayyip Erdoğan. Konuşmaya değil, orman kanunu uygulamaya geldiler çünkü. Basın çıksın biz de rahat rahat linç yapalım diyorlar. Kapalı kapılar ardında ne kadar uğraşırsanız uğraşın 21. yüzyılda herkes herşeyi bilir. Üstünü kapatamazsınız. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın. Gerçekleri dünyanın elinden kurtaramazsınız." 

"İŞKENCELERİ, İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ SÖYLECEĞİZ"

Kılıçdaroğlu, "Dünya Türkiye'deki post modern diktatörlüğü kabul ediyor. Bir diktatörün foyası meydana çıktı, diktatör çileden çıktı. CHP Genel Başkanı yurtdışına gidip, Türkiye'yi şikayet ediyor diyor. Ben şikayet edince mi haberin oluyor. Ben buradan söylüyorum. Bütün dünyaya anlatacağız. İşkenceleri, insan hakları ihlallerini söyleyeceğiz. 32 yıl önce Kenan Evren neredeyse şimdi Erdoğan söylüyor. Nasıl dışarıda anlatırsınız? İşkence varsa, insanlar sabahın köründe hapse tıkılıyorsa, avukatına dosya verilmiyorsa anlatacağız tabi" dedi.

"POST MODERN DİKTATÖRÜN HALİNİ DÜNYAYA ANLATIN"

Avrupa Parlamentosu'nun bir rapor hazırladığını belirten Kılıçdaroğlu, "Yargı sisteminde reform Türkiye için zorunludur. Bu reformlar tam bağımsız yargı sistemi için gereklidir diyor. Bu rapor bizim dediklerimizi söylüyor. Söylemeye de devam edeceğiz. Buradan tüm vekil arkadaşlarıma bir görev veriyorum. Hem Türkiye'de hem dünyada birinci göreviniz bu post modern diktatörün halini dünyaya anlatın. Parlamentoyu nasıl baskıladığı, basın üzerinde baskı kurmasını anlatın. Bu görevi yerine getiremezsek Nedim Şener'in Ahmet Şık'ın hayatlarından 375 gün çalanların cesaretini arttırırız. 1 gün bile gereksiz yere tutuklu kalmasın diye hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi anlatacağız. Silivri toplama kampında nasıl hapislerde tutulduğunu da anlatacağız. Bütün dünyanın raporlarına koyduracağız bunu" diye konuştu.

"KANITLAYAMAZSAN SENİN ŞEREFİNİ HAYSİYETİNİ SORGULAR HALE GELECEĞİM"

Kılıçdaroğlu, "Ben post modern diktatöre soruyorum" derken, Başbakan Erdoğan'ın çıkıp bu gazetecilere "teröristsin" dediğini, bu insanlardan özür dileyip-dilemeyeceğini sorduktan sonra şöyle dedi:

"Bu insanlar gazeteci mi terörist mi? Masumiyet karinesini çöpe attın. Mahkeme kararı olmadan yaftaladın. Vicdan muhasebesi yapıyor musun? O kadar çok yalan ve iftira atıldı ki. Hepsini bir şekilde unuttuk. Ama samimi söylüyorum post modern diktatörün yalanlarına tahammül edemiyorum. Güya ben İsrail'de tutuklu gazeteci yok demişim. Erdoğan, en kısa sürede benim bu sözlerimi kanıtlayamazsan senin şerefini haysiyetini sorgular hale geleceğim. Bir başbakanın şeref ve haysiyetinin sorgulanmasını istemem ama Başbakan'ın temel görevi halkına yalan söylememiştir. Şimdi öyle bir yalan söylüyorsun ki, ispat edersen ben çıkıp özür dileyeceğim. Yoksa ben senin şerefini sorgulayacağım. Daha önce de CHP'li belediyeler hakkında yalan söyledi. İnsan biraz utanır. Kendisine Başbakan olarak, her seferinde dikkatli bir dil kullanmaya çalıştım. En ağır şekilde bizi suçladı. Ama yeter artık. Bu kadar yalan yeter. Benim bir tek yalan söylediğimi ispat etsin de görelim. Bir tek cümle." 

"Danıştay 1. Dairesi'nde 3 yargıcın yerini değiştirdiler" diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"17 Şubat 2012. Başbakan'ın özel çete kurmasına izin veren yasanın TBMM'de kabul edildiği tarih de bu. Ama eğer savcı Başbakan'dan izin alamazsa Danıştay'a gitme hakkı vardı. Danıştay 1. Daire'den izin alacaktı. Oraya kendi yandaş yargıçlarını atadılar. Şimdi izin vermeyecek, Danıştay'da izin vermeyecek. O yargıçlar vicdanlarını sesini değil Erdoğan'ın sesini dinleyecekler. Eğer yargı vicdan taşıyorsa bu değişikliklere karşı çıkması lazım. Bu Danıştay'ın da tarihine yakışmıyor. Böyle bir tezgaha yargının dahil olması sakıncalıdır. Adalet mülkün temelidir. Adaletin bozulduğu yerde toplumu ayakta tutamazsınız. Adaletin terazisiyle oynamayın, gün gelir o terazi sizi de tartar."

"SES ÇIKARMAYANLAR DA EN AZ YAPANLAR KADAR ALÇAKTIR"

Pozantı'da yüz kızartıcı tablonun Türkiye'nin gündemine oturduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu "Bakanlığın gündemine 8 aydır sessiz kaldığı operasyon kısmen de olsa hükümetin gündemine düştü. Çukurova Üniversitesi Adalet Bakanlığı'na bir rapor yazılıyor. Çocuklara tecavüz ediliyor diye uyarıyor. 2.5 yıl önce. Yazık günah değil mi? Çocuk suç işleyebilir ama devletin görevi o çocuğu topluma kazandırmaktır. 2.5 yıl ses çıkarmıyorsunuz. Çocuklara yapılan bu alçaklara ses çıkarmayanlar da en az yapanlar kadar alçaktır" diye konuştu. 



DHA(MV/İD)