Yol haritalarında çözüm ile ilgili tek bir cümle olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bizim söylediğimiz, 4 siyasal partinin parlamentoda eşit sayıda milletvekiliyle bir araya gelmesi ve çözüm üretmesi. Eğer bunu yapabilirsek, bunu başarabilirsek çok önemli bir adım atmış olacağız. Çünkü bugüne kadar hep güvenlik kuvvetlerine ihale ettim bu işi, siyaset kurumu üstüne düşen görevi yapmadı. Tek başına iktidarında bu sorunu çözmediğini gördük. 10 yıldır iktidar, çözemiyor. Ama ölen bizim insanlarımız. O zaman ne yapacağız? Bu sorunu çözmemiz lazım. Nerede çözeceğiz? TBMM'de. Meşru zeminde oturacağız, tartışacağız, konuşacağız. Gerekirse kavga edeceğiz. Ama insanlarımızın ölümüne son vereceğiz. Yani amaç bu" dedi.

"HER KESİMİNİN ORTAK TALEBİ OLARAK YANSIMALIDIR"

Parlamento dışında bir araya gelmenin çözüme katkısı olmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "İktidar partisi bir çalışma yapar, parlamentoya getirir. Uygur görürsek zaten biz destek veririz. Uygun görmezsek niye uygun görmediğimizi, hangi gerekçeyle uygun görmediğimizi komisyonlarda ifade ederiz. Eğer yine iktidar partisinin çoğunluğu var, arzu ederse yasayı çıkarır, sorunu bitirir. Ama biz bu yöntemle sorunun çözülemeyeceğini gördüğümüz için parlamentoda bir araya gelelim 3 siyasal parti bu işi çözelim diyoruz. Bu talep bakın sadece bizim talebimiz olmanın ötesinde toplumun her kesiminin ortak talebi olarak yansımalıdır. Gazeteci olarak sizler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları siyasal partileri zorlamalıdır. Evet niye bir araya gelmiyorsunuz siz? Niye konuşmuyorsunuz? Hangi gerekçeyle bir araya gelmediğimizi de oturup açıklamamız lazım kamuoyuna" diye konuştu.

"İKLİMİ YUMUŞATACAĞIZ"

MHP'nin görüşme için kapılarını kapatmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Asla umutsuz değilim. Şu açıdan, bu sorun 30 yıllık bir sorun. 30 - 35 yıllık bir sorun. Derinliği olan bir sorun. 30 - 35 yıllık sorunu 3 günde bir araya geleceğiz biz çözeceğiz dersek hayal peşinde koşmuş oluruz. Bu kadar derinliği olan bir sorunu ne yapacağız? Önce bir iklim yaratacağız. Üslubumuzu yumuşatacağız. Şimdi siz MHP'nin Sayın Genel Başkanı bir şey söyledi diye kalkar Başbakan siz morg önünde bekçilik yapıyorsunuz derse bu olmaz. Bu nedir? Baştan dinamitlemiş olursunuz. Veya siz ölü sevicisiniz derseniz de dinamitlemiş oluyorsunuz. Üslubu yumuşatacağız, iklimi yumuşatacağız, toplumsal desteği sağlayacağız. Toplumun her kesimi bizi alkışlamalı. Evet buyurun bir araya gelin, bu sorunu çözün diyebilmeli. Emin olun ben herkesin bir araya gelebileceğine inanıyorum. Yeter ki bu ortamı ve iklimi yaratalım "dedi.

"HALK BİZDEN BUNU BEKLİYOR"

Kılıçdaroğlu, "Biz var olan sorun, adına ister Kürt sorunu diyelim, ister doğu güneydoğu sorunu diyelim, ister terör sorunu diyelim. Sorunun adı çok önemli değil. Bütün mesele nedir? Var olan sorunu sağlıklı teşhis etmektir. Şimdi sorun şu; 4 siyasi partiyi düşünün. 4'ümüz farklı pencerelerden aynı olaya bakıyoruz. CHP bu pencereden, MHP oradan, BDP oradan, AKP oradan bakıyor. Ortada ne var? Bir cenaze var. Hepimiz ona bakıyoruz. Ama farklı çözüm üretiyoruz. Biz ne diyoruz? Bakıyor muyuz soruna? Evet. Sorunu tanımlayacak mıyız? Evet. Buyurun gelin masaya oturalım bir konuşalım. Bu sorunu çözelim. Halk bizden bunu bekliyor, vatandaş bunu bekliyor. Kavga etmeden, tartışarak, uygarca tartışarak, belki batıdaki örneklerine bakarak, dünyadaki örneklerine bakarak nasıl çözeriz biz bunu. Ben Başbakan olsaydım, şu anda söylediğimi yapardım. Her siyasi partiye giderdim, buyurun gelin masaya oturalım şu olayı tartışalım. İkinci bir şey daha kurardık. Bilge adamlar komisyonu, akil adamlar komisyonu. Onları da kurardık. O görüşmeler devletin meşru zemininde yapılmaz, yapılmamalıdır da. Hiçbir ülkede yapmamıştır zaten onu. Hep örnek veririm, Görevimiz Tehlike diye Amerikan dizisi vardır. Yakalanırsan diyor ne sen bizi tanıyorsun, ne ben sizi tanırım. Çünkü bu gayrimeşru bir iş diyor. Olaya böyle bakarız biz CHP olarak. Ama parlamentoda bu iş çözülür mü? Samimi söylüyorum bu işin üzerine gider, oturur, çalışırsak biz bu işi çözeriz. Kendi iç dinamiklerimizle çözeriz biz bunu" diye konuştu.

"PKK'NIN SİLAHSIZLANDIRILMASI KONUSUNDA YARDIM İSTENEBİLİR"

"Parlamento, TBMM terör olgusunu dikkate alarak sınır ötesi operasyon yapma yetkisini hükümete verdi" diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"Hükümet geldi dedi ki, sınır ötesinden buraya teröristler geliyor, benim sınır ötesine geçmem lazım bana yetki verin. Parlamentoda ona sınırları, kapsamı, tarihi, yerini, zamanı belirlemek yetkisi hükümette olmak üzere yetkiyi verdi. Bu yetkiyi hükümet her zaman kullanabilir. Uludere'de yetkiyi maalesef kullandı ama 34 vatandaşımız terörist olmadı halde öldürüldü. Yanlış yapıldı. Fark ettiler, gördüler, hükümet özür dilemedi. Özür dilemesi lazım burada. En azından o özrün dilenmesi lazım. Şimdi parlamentonun verdiği bir yetkinin bir başka ülkenin onayına sunulması asla kabul edilemez. Asla ve asla kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız, özgür bir ülkedir, parlamentosu karar alır, hükümete yetki verir. Bu yetkinin başka bir ülkenin onayına bağlanması asla ve asla kabul edilemez. Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, bize oy veren 10 milyonun üstündeki hiçbir Cumhuriyet Halk Partili bunu kabul etmez. Böyle bir şey olamaz. Ama Amerika elbette ki güçlü bir ülkedir. Yardım istenebilir bakın. PKK'nın silahsızlandırılması konusunda yardım istenebilir. O katkı verilirse memnunda oluruz. O ayrı bir şey. Ama parlamentonun iradesinin başka bir ülkenin onayına sunulması anlamına gelecek bir yaklaşımı asla kabul etmeyiz."

"ÇANAKKALE'DE CAN KAYBI HESABI YAPMADIK"

Genelkurmay Başkanı'nın böyle bir ifadede bulunabileceğine asla ihtimal vermediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Ama bunu çok daha net Sayın Genelkurmay Başkanının açıklaması lazım. Bu çok tarihi bir şeydir. Yani bu ifade, medyaya yansıyan bu ifade bizim ulusal kurtuluş savaşı veren bir ülke açısından eğer böyle bir ifade varsa olağanüstü talihsiz bir ifadedir. Bu ifadenin Genelkurmay Başkanı tarafından kullanılması çok daha büyük bir talihsizliktir. O nedenle bunun çok net bir şekilde yalanlanması lazım. Biz bunu bekliyoruz. Bu affedilecek bir olay değildir. Onun dışında efendim sınır ötesi operasyon yapılırsa çok can kaybı olur, toplumun buna hazır olması lazım. Ona bir şey demek istemem. Bir ülkenin bekası için, bir ülkenin bağımsızlığı için, özgürlüğü için herkes hayatını vermeye hazırdır. Orada can kaybı hesabı yapılmaz. Biz Çanakkale'de can kaybı hesabı yapmadık. Bunun için olaya daha farklı bakmamız gerekir. Bu olayın TBMM meşru zemininde tartışıldığında bütün bu ayrıntıların tamamı görüşülebilir. Ama göreceksiniz ki, eğer o masanın etrafındaki kişiler ki hiçbirisinin yurtseverliğinden asla endişe duymam. Biz bu sorunu çözeriz. Kendi iç dinamiklerimizle biz bu sorunu aşarız" diye konuştu.

"AMERİKA'NIN BİZE DESTEK VERMESİ LAZIM"

"Amerika bize stratejik ortak diye bakıyor" diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"Eğer biz gerçekten stratejik ortaksak, gerçekten bu coğrafyada iki ülkenin çıkarları dengeli bir şekilde ele alınıyorsa o zaman bu konuda Amerika'nın bize destek vermesi lazım. Bakınız; Amerikan Devlet Başkanı PKK'yı terör örgütü olarak niteledi ve nitelendirmesi çok önemlidir. O zaman son olaya bakalım. 300 kişi geliyor. Ki, Sayın Bülent Arınç diyor sayıları çok fazlaydı diyor. Tabi sayıyı bilmiyoruz ama Sayın Arınç sayıların çok fazla olduğunu söylüyor. Geliyorlar. Kimsenin haberi yok. Olacak şey değil. Amerika'nın insansız hava uçakları var mı? Var. Türkiye'nin var mı? Var. Bu kadar insan geliyor nasıl haberimiz yok? Bu soru hala havada. Bu sorunun yanıtı verilmiş değil. Tıpkı Uludere olayındaki yanıtsız sorular gibi bu da duruyor. Üstelik Dağlıca bir kez yapılan bir baskınla da anılmadı. 2007'de de aynı şekilde yapıldı. Orada da yanlış hatırlamıyorsam 16 askerimiz şehit oldu."

"MADEM TERÖRİSTSE NİYE O KADAR TAZMİNAT ÖDEDİNİZ?"

Uludere olayına değinen Kılıçdaroğlu, "Madem teröristse niye o kadar tazminat ödediniz? Niye ödediniz o kadar tazminat? Üstelik parlamentodan yasa çıkardınız, tazminatın miktarı azdı tazminatı da yükselttiniz. Parayı da gönderdiniz, aileler reddettiler. Bunların kaçakçı olduğunu herkes söyledi. Köydekiler ilk bombalama olduğu zaman oradaki komutana cep telefonuyla bunları bombalamayın bunlar bizim köylülerdir dediği, herkes biliyor. Köyün korucu köyü olduğunu da herkes biliyor. Irak sırasında bir ev olduğu, Irak'taki kaçakçıların oraya mallarını getirdikleri, Türkiye'deki kaçakçıların da gidip orada mal değiş tokuşu yaptığını herkes biliyor. Yani komisyon Meclis'te kuruldu. Çok bilinmeyen var bu konuda. Efendim onlar teröristti, şuydu, buydu silahları saklandı. Silahları bulun. Niye bulmuyorsunuz? Belli şeylerin arkasına gizlenmenin hiçbir mantığı yoktur. Kamuoyunu kimse ikna edemez bu konuda. Burada yapılması gereken şudur; baştan söyledim istihbaratı kimden aldınız? Bakın bunun yanıtı verilmedi. Wall Street Journal istihbaratı Amerikalıların verdiğini söyledi. Milli kaynaklarımızdan aldık dedi. Arkadan MİT açıklama yaptı biz vermedik dedi. Peki bu milli kaynak ne? Bak bu da boşlukta. O kadar çok boşluk var ki bu olayda. Sonunda kim bombalama emrini verdi oraya gitti. Pilotlar efendim bize talimat verildi biz gittik bombaladık. Yani olacak şey değil" diye konuştu.

 


(MV)