İzmir’in Bayraklı İlçesi’nde yaşayan, okuma yazması ve herhangi bir sabit geliri olmayan inşaat işçiliği yapan kanser hastası Muhlis Barut, 2010 yılında yeşil kartının iptal edilmesi üzerine Toplum Sağlığı Merkezi’ni basmış ve orada görevli polis memuru tarafından bacağından vurularak etkisiz hale getirilmişti. Aradan geçen süre zarfında davası önce Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen daha sonra ise görevsizlik kararıyla İzmir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen Muhlis Barut, 16 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Dosya temyiz için Yargıtay’a gönderildi, karar henüz kesinleşmedi.

DOKTOR RAPORU VAR

Bu gelişmeler yaşanırken hastalığı sürekli ilerleyen ve ailesinin bazı dönemlerde ilaç verilmediğini ve darp edildiğini iddia ettiği Muhlis Barut, son 2 aydır da hastanede tedaviye alındı. Tutuklu bulunduğu için en elzem ihtiyaçları bile karşılanamayan Barut’un tahliyesini isteyen ailesi Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere pek çok yere başvurdu, ancak yanıt alamadı. Son olarak da Avukat Dinçer Çalım ve Avukat Serdar Gültekin, Yargıtay’a başvuruda bulundu. Ancak dosya tahliye yetkisi olmayan Yargıtay Başsavcılığı’na sevkedildi. Öte yandan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği’nden alınan 15 Haziran 2012 tarihli raporda "Hastanın yaşam beklentisinin 6 aydan kısa olduğu öngörülmektedir" denildi.

'TUTUKLAMA TEDBİRDİR, ŞİMDİ İHTİYAÇ YOKTUR'

Müvekkilinin suçu kesinleşmediği için yetkili makamlarca tahliye kararı verilebileceğini, ancak bürokratik engellerle karşılaştıklarını belirten Avukat Dinçer Çalım şöyle dedi:

"Tutuklama bir yargılama tedbiridir ve şu aşamada bu durumdaki bir insan için yargılama tedbirine ihtiyaç yoktur. Sadece dosyanın öne alınmasını ve Muhlis Barut’un ailesiyle vedalaşma hakkının tanınmasını istiyoruz. Bir girişimde bulunulmazsa orada hayatını kaybedecek. Hangi durumlarda serbest bırakılacağı zaten yasada mevcut. Sadece bir an önce uygulanmasını istiyoruz."

'KARDEŞİMLE HELALLEŞMEK İSTİYORUM'

Ağabey 60 yaşındaki Salih Barut da kardeşiyle helalleşmek istediğini belirterek şunları söyledi:

"Başvurmadığımız yer kalmadı. Kardeşim ölüyor. İnsan hata yapabilir, doğru bulmuyoruz ama ölümle pençeleşen bir insana bu kadar acımasız olunmaz. Hasta bir adama bu kadar eziyet edilmemeli. Bu insandır, yaşama hakkı var. Kanser neredeyse tüm vücudunu sarmış, umut olmadığını söylüyorlar. İki çocuğu, karısı, biz sadece son zamanında yanında olmak istiyoruz."



BT(İÖ/COŞ)