Kalp yetersizliği ile ilgili yaptığı çalışma ve araştırmalar nedeni ile TÜBİTAK tarafından teşvik ödülüne layık görülen Prof.Dr. Mehmet Birhan Yılmaz, 2009 yılında TÜBİTAK Doktora Sonrası Araştırma Bursu ile kalp yetersizliği konusunda Fransa'nın Paris kentinde bulunan Diderot Üniversitesi'nde çalışmalara katıldı. Prof.Dr. Yılmaz, burada kalp yetersizliği konusunda uluslar arası söz sahibi Prof.Dr. Alain Cahen Solal ve Prof.Dr. Alexendre Mebazaa ile birlikte çalışma imkanı bulduğunu söyledi. Prof.Dr. Mehmet Birhan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Prof.Dr. Alain Cahen Solal ve Prof.Dr. Alexendre Mebazaa; Kalp Yetersizliği alanında uluslar arası Kılavuz Yazarlığı yapan ve Avrupa Kalp Yetersizliği Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olan kişilerdir. Daha sonra ülkeme döndükten sonrada bu alandaki çalışmalarımı sürdürdüm." 

TÜBİTAK'ın bilim ve teknoloji alanında Türkiye'deki köklü kuruluşlarının başında geldiğini belirten Prof.Dr.Yılmaz, şöyle devam etti:

"TÜBİTAK'ın 2012 yılı teşvik ödülünü aldım. Aldığım ödül, belli bir alanda özel ihtisas yaparak hizmet alanında, hem de akademik anlamda çalışmalar yapan 40 yaş altındaki bilime evrensel düzeyde katkıda bulunan genç bilim insanlarına verilen bir ödül. Ödülümüzü ben ve diğer ödül alan bilim insanlarıyla birlikte 27 Aralık'ta Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'den alacağız." 

"DOĞRUSU KALP YETERSİZLİĞİ"

Bu alandaki çalışmasıyla ödüle layık görülen Prof. Dr. Mehmet Birhan Yılmaz hastalıkla ilgili de önemli bilgiler verdi. Halk arasında 'Kalp yetmezliği' olarak bilinen kalp yetersizliğinin yanlış bilindiğini söyleyen Prof.Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:

"Yani kalbimizin yetmezliği değil yetersiz oluşudur. Ben doçentlik dönemimde bu konuda çalışmalar yaptım. Kalp yetersizliği kronik bir hastalıktır. Kalp adalesinin hastalığıdır aslında. Damarların ya da kapağın hastalığı değildir bunu karıştırmamak gerekir. Kalbimiz dakikada 60-70 kez  atıyor ve ömür boyu da çalışmak zorunda. Sağlıklı bir insanda kalbin 80-90 yıl hatasız şekilde çalışması gerekir. Ama biz sigara içmek, şeker ve tansiyon yüksekliği, kolesterol gibi etkenlerle kalbimizi yorduğumuzda ya da yapmamız gerekenleri yapmadığımızda hastalığa zemin hazırlıyoruz. Örneğin düzenli egzersiz yapmak kalp, damar sağlını koruyan bir şeydir. Olumsuz şeyler bir araya geldiğinde mesela şekeriniz, tansiyonunuz var, üzerine bir de sigara içiyorsanız kalp yetersizliğine davetiye çıkartıyorsunuz demektir. Kalp adelemiz yoruluyor. Normalde 80-90 yıl sorunsuz çalışması gereken kalbimiz 40'ında yoruluyor. Kalbimiz bütün vücudumuza kan dağıtmakla görevlidir. Kalbimiz yorulduğunda tüm organlarımız ve vücudumuz yoruluyor."

"İNSANLAR AŞIRI YEMEKTEN ÖLÜYOR"

Kalp yetersizliğinin son yıllarda sık görülmeye başladığını anlatan Prof. Dr. Yılmaz şunları söyledi: 
"Türk Kardiyoloji Derneği kalp yetersizliği ile ilgili ciddi çalışmalar yapıyor. Bu hastalığın görülme oranlarıyla ilgili de ciddi veriler sunuyor. Sıklık olarak şöyle söylenebilir kalp yetersizliği yaşlı hastalığı olarak kabul edilir. Yaşlılar arasında her 10 kişiden 1'inde kalp yetersizliği var. Hepimizin bildiği gibi eskiden kalp krizi 60-70 yaşlarda görülürdü. Ama günümüzde 30-40'lı yaşlarda kalp krizi görülüyor. Bir insan 30-40 yaşında kalp krizi geçirdiğinde o adale harap oluyor. O harap olan adalenin sonu da kalp yetersizliğidir. Maalesef geleceğimiz parlak görünmüyor. Kalp yetersizliği sıklığı kesinlikle artacak ve havuzu büyüyecek gibi görünüyor. Burada önemli olan bunun gelişmesine engel olacak şekilde tedbirler almak. Geliştiğinde dünyada en son tedavi yöntemleri nelerse Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde bunlar uygulanıyor. En son tedavi yöntemlerini hastalarımıza uyguluyoruz. Kalp yetersizliği geliştiğinde geri dönüşümü yok. Bu dönüşü olmayan bir hastalık. İlaç ve uyguladığımız tedavilerle ilerlemesini yavaşlatabiliyoruz. Bu hastalıkta son nokta ölüm. Bir diğeri ise kalp nakli.  Ama unutulmaması gerekir ki kalp nakli konusunda bulunabilecek kalp sayısı da yeterli değil. Çünkü, herkeste bir tane kalp var. Bütün dünyada bu sorun var. Kalp nakli her ne kadar çözüm gibi görünse de en kolayı ve doğrusu bu hastalıktan mümkün olduğunca sakınma yollarına bakmak lazım. Gıdalarımızda aşırı tuzdan sakınmak gerekir. Sofradan tuzu kaldıralım. Biz Türkler yemeğin tadına bakmadan tuz atıyoruz. Ama daha da önemlisi hazır gıdalardan uzak durmamız gerekiyor. Çünkü tuz hazır gıdaların raf ömrünü uzatıyor. En önemli sorun hazır gıda tüketimi. Bunları tüketirken tuz oranlarına bakalım. Yüksek tuz tansiyonu tetikliyor ve bu da kalbi yoruyor. Aşırı yağlı ve kolesterolden uzak durmak gerekir. Geçmiş yüzyıllarda kıtlık yaşanmıştır ama şuan bolluk yüzyılındayız. İnsanlar aşırı yemekten ölüyor bu çok açık. İhtiyacımızın çok üzerinde fazla tüketiyoruz. Fazla yiyoruz. Aşırı olan,  kolesterol içeren, yağ içeren her şeyden uzak durmalıyız."
 
GC(EA/İD)