Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Şule Ergöl, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kafiye Eroğlu, Prof. Dr. Lale Taşkın ve Yrd. Doç. Dr. Gülten Koç'un birlikte yaptığı araştırmada, 246 kadın akademisyen ile görüşüldü. Çalışmaya katılan kadınların yüzde 27.2'si, üniversitedeki çalışma yaşamında kadın- erkek ayrımı olduğunu, bu ayrımın özellikle görev dağılımı ve işe alma- kadro başvurusunda yapıldığını belirtti. Kadınların yüzde 41.8'i, üniversitede karşılaştıkları en önemli sorunun, görevde yükselmede güçlük, yüzde 36.5'i konumuna uygun olmayan işlerin verilmesi, yüzde 18.4'ü de izin almada yaşadıkları güçlük olduğunu söyledi. 

'KADININ KARİYERCE YÜKSEK OLMASI AİLEDE SORUN'

Araştırmaya katılan kadınların yüzde 31.7'si, kadının kariyerce erkekten yüksek olmasının aile içinde sorun yaratacağını düşünürken, yüzde 46.1'i kadının çalışmasının aile hayatını olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Kadınların yüzde 4.9'u da işyerinde erkeklerin rahatsız edici davranışlarda bulunduğunu bildirdi. 10 araştırma görevlisinden yaklaşık 2'si, rahatsız edici davranışların, kadının buna izin vermesi sonucu ortaya çıktığını vurguladı.

Araştırmanın ev yaşamı bölümünde de ilginç veriler ortaya çıktı. Çalışmaya katılan kadınların yüzde 69.2'si çamaşır yıkama, yüzde 65'i giysileri onarma, yüzde 59.4'ü yemek pişirme, yüzde 55.8'i çocuklara yemek hazırlama, yüzde 50.5'i bulaşık yıkama, yüzde 41.1'i ütü yapma, yüzde 44.4'ü çocukların bakımı ve giyimi, yüzde 27.1'i de ev temizleme işlerini kendilerinin yapması gerektiğini belirtti.

ÜNİVERSİTEDE KADIN- ERKEK AYRIMI BULGUSU ÇARPICI

Çalışmada, kadın- erkek ayrımına ilişkin verilere özellikle dikkat çekildi. Çalışmada, "Kişilere bilimsellik, akılcılık, objektiflik gibi toplumsal cinsiyet eşitliğine hizmet eden değerleri kazandırmayı amaçlayan üniversite ortamında çalışan kadınların bile ayrımcılık yapıldığını düşünmesi, ülkemizdeki kadın- erkek ayrımcılığının durumunu ortaya koymada çarpıcı bir bulgudur" denildi.

Araştırmayı üstlenen öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Şule Ergöl, Türkiye'deki akademisyenlerin yüzde 41'ini kadınların oluşturduğunu hatırlattı. Yrd. Doç. Dr. Ergöl, Türkiye'de kadının en önemli görevinin annelik ve eşlik olarak görüldüğünü, ancak çalışma hayatına girmesiyle kadının bu görevlerinin üzerine iş hayatının görevleri de eklendiğini ve bir rol genişlemesi olduğunu kaydetti. Yrd. Doç. Dr. Ergöl, "Bu durumda kadın, ailesi ve işi arasındaki rolleri nedeniyle çatışmalar yaşıyor ve dengeyi kurmakta sıkıntılar yaşıyor. Bu çalışma, kadın araştırma görevlilerinin toplumsal cinsiyet bakış açısıyla ev ve iş yaşamında karşılaştıkları güçlükleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır" dedi.

'ÜNİVERSİTELERDE ÇALIŞAN KADINLAR DA SORUNLAR YAŞIYOR'

Yrd. Doç. Dr. Şule Ergöl, üniversitelerin, bilimselliğin, akılcılığın, objektifliğin insanlara kazandırılmasını amaçlayan kurumlar olduğunu, bu değerlerin aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine hizmet eden değerler olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Ergöl, şunları kaydetti:

"Bu araştırmada gördük ki üniversitelerde çalışan kadınlar da toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle sorunlar yaşıyorlar ve onlar da bu kültürün içinde yetiştikleri için toplumsal rollerini daha ön plana çıkarmak durumunda kalabiliyorlar. Kadın- erkek ayrımına dikkat çeken kadın akademisyenler, özellikle görev paylaşımında ve görevde yükselmede ayrımcılık yaşadıklarını söylüyorlar. Bir başka çarpıcı sonuç ise kadının kariyerce erkekten üstün olması durumunda evde yaşanan sıkıntı. Aslında bizim düşüncemiz; eğitim seviyesi yükselmiş ve çalışma hayatında yükselmiş bu kadınların daha az bu sorunlarla karşılaşacağıydı. Ama hayır, onlar da daha az karşılaşmıyorlar bu sorunlarla. Diğer kesimlerde çalışan kadınlar gibi yoğun şekilde yaşıyorlar."



GG(EE/BT)