İstanbul İl Özel İdaresi'nin, İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt'taki tarihi Rektörlük Binası'nın restorasyonu için açtığı ihaleyi 8 milyon 185 bin TL bedelle Emir Restorasyon Limited Şirketi üstlendi.

"KÜLTÜR MİRASI"

İstanbul Üniversitesi Yenileme ve Restorasyon Projeleri’nden biri olan Rektörlük Binası'nın restorasyonu için çalışmalar 2009 yılında başladı. Öncelikle binanın rolöve, restitüsyon, restorasyon, inşaat (statik-güçlendirme), mekanik ve elektrik tesisat projeleri hazırlandı. Daha sonra bu çalışmalar Yenileme Kurulu tarafından kabul edildi. Prof. Dr. Yunus Söylet'in görüşmeleri sonunda, İstanbul İl Özel İdaresi İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nın restorasyon ve onarım çalışmalarını üstlendi.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, "558 yıllık bir tarihe sahip olan İstanbul Üniversitesi, aynı zamanda Türkiye'nin ilk üniversitesi. Üniversitemize ait tarihi mekanları hem depreme karşı güçlendirme hem de restorasyonlarını yaptırmak için 2009 yılından bu yana aralıksız çalışıyoruz. Bizlere emanet edilen tarihi binalarımızı onarmak ve restorasyonlarını yaptırmak zorundayız. Çünkü bu binalar hem üniversitemiz, hem ülkemiz hem de dünya için bir kültür mirası." dedi.

HARBİYE NEZARETİ OLARAK KULLANILDI

İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası, 1865-1866 yılında, Fransız Mimar Bourgeois tarafından yapıldı. 1879 yılında Harbiye Nezareti olarak kullanılmaya başlandı. İstanbul'da 1894 yılında meydana gelen depremde büyük zarar gören bina, İtalyan mimar Raimondo d'Aranco tarafından, daha sonra da 1950'de Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından onarıldı. Binanın cephe ve mermer temizliği ise 1998'de yapıldı. 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla, diğer bakanlıklar gibi Harbiye Nezareti de Ankara’ya taşınınca bu bina Darülfünun’a verildi.

EKLEKTİK ÜSLUPTA İNŞA EDİLDİ

Rektörlük Binası, birden çok üslubun bir araya geldiği eklektik üslupta inşa edildi. Simetrik ve sade bir yapısı vardır. Binanın dikkat çeken özelliklerinden biri de tavan süslemeleridir. Tavanlarda yer alan manzara resimleri ise 17. ve 18. yüzyılda başlayan tavan ve duvar geleneğinden kaynaklanmaktadır. Bu resimler yağlı boya ile tuval üzerine yapılmış ve yerine yerleştirilmiştir. Doktora Salonu’nun yan odasında bulunan kütüphane ise Sultan Abdülhamit tarafından yapılmıştır. Bu kütüphane, İzmir Sanat Mektebi’nin cephesi örnek alınarak uygulanmıştır.