Grup temsilcileri gözlemlerini terör örgütü üyeliği ile suçlanan ve bu suçlamalarla hapiste bulunan gazetecilerin duruşmalarını izleyerek, hapisteki gazetecileri ziyaret ederek, gazetecilerin avukatları ve aileleriyle görüşerek sürdürdüğü çalışmalar ve varılan sonuçlar, şöyle ifade edildi:


Grup, OdaTV ve KCK Basın Komitesinden 2’şer tutuklunun tahliye edilmelerini memnuniyetle karşılarken, haklarındaki zayıf delillere rağmen diğer tutukluluların serbest bırakılmaması karşısında hayal kırıklığı yaşadı. Diyarbakır’da mahkemenin gazeteci/yayıncı Bedri Adanır’ın tahliye talebini reddetmesi hayal kırıklığını artırdı.


 Devam eden davalar ve gazetecilerin hala tutuklu olmaları, bu yaz meclisten geçerek yasallaşan Üçüncü Yargı Paketinin Türkiye’de basın özgürlüğünü güvence altına alacak gerçek yapısal reformları gerçekleştirmekten uzak kaldığı, tutuklu gazetecilerin durumlarına çare olamadığını göstermektedir. Gazetecilere reva görülen ve kimileri çok açıkca keyfi olan uygulamalar derin endişe yaratmaktadır.


UÇURUM GİDEREK ARTIYOR


IPI Direktörü Alison Bethel Mc Kenzie, “Türkiye’nin demokrasi modeli olması ile gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları uygulamalar arasındaki uçurum giderek artmaktadır. Biz Türk yetkililerden basın özgürlüğünün önünü açmaları, gazetecilerin her gün yaşadıkları korku iklimine son vermeleri için talepte bulunuyoruz. Biz aynı zamanda basının da ayağa kalmasını ve birbirine destek vererek Türk halkının, kendi yaşamlarını etkileyecek kararlar verebilmeleri için gerekli olan haber alma hakkınının ortadan kaldırmasına karşı mücadele etmeleri ve yetkililerden hesap sormaları için çağrıda bulunuyoruz” dedi.


BASKILARIN OLUMSUZ ETKİLER YARATMASINDAN KORKUYORUZ


EFJ Başkanı Arne König, “Endişelerimiz sadece Türk meslektaşlarımız ya da Türkiye’deki insanların güvenilir bilgiye ulaşması noktasında değil, Türkiye’deki durumun diğer ülkelerdeki muhtemel yansımalarına ilişkin. Türk hükümeti bu şekilde yoluna devam edememelidir. Maalesef, Avrupa’da gazetecilik ve basına yönelik artan kısıtlama eğilimlerini açıkca görmekteyiz. Eğer Türkiye, gazeteciler ve basın üzerindeki baskılarına son vermezse, bu durumun diğer ülkelerde, bölgede ve Avrupa’da olumsuz etkiler yaratmasından korkuyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin dostlarından hükümetin gazetecilere ve basın özgürlüğüne açtığı bu savaşa son vermesi için baskı yapmaları çağrısında bulunuyoruz” dedi.


 ODATV DAVASI


IPI, EFJ, IPI Ulusal Komitesi, TGS ve GÖP temsilcileri 14 Eylül’de İstanbul’da yapılan OdaTV duruşması izledi.


Dava adını Soner Yalçın’ın başında olduğu ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği hükümete çok sert eleştirilerde bulunan, haber içerikli bir web sitesinden almaktadır. Savcılar websitesinin ve yargılanmakta olan 10 gazetecinin konumlarından yararlanarak basında Ergenekon komplosunu sorgulamakla, dolayısıyla önemini azaltmakla suçlamaktadır. Savcılar web sitesine ait bilgisayarlarda ve çalışanların bilgisayarlarında ele geçen belgelerde operasyonel bir planın mevcudiyetini iddia etmektedir. Bu iddialarını, elektronik postalar, dinlenilen telefon görüşmeleri ile desteklemektedirler.


 Bazı sanıklar, hükümetin daha önce Ergenekon komplosunda hedef aldığı, yazar ve akademisyen Yalçın Küçük’ün OdaTV davasında sanık olmasını, bu davayı darbe komplosuna bağlayabilmek için “kayıp halka” konumunda olduğunu iddia ediyorlar.


Sanıklar delil dokümanların virüsle gönderilmiş olduğunu söylediler. Türkiye’den ve ABD’den gelen ve bu savlarını destekleyen uzman raporlarını sundular. Ancak mahkeme bu yılın başında TUBİTAK’tan rapor istemişti, gelen raporda söz konusu belgelerin sanıkların hiçbirinin oluşturmadığı ve açmadığı belirtiliyordu. Ancak TUBİTAK bu dokümanların virüsle gönderilip gönderilmediği konusunda açık bir şey söylemiyordu. Ancak, sanıklar davanın bağımsız sesleri susturmak için bir bahane olduğunu iddia ediyorlar.


2011 Yılı başlarında sanıkların gözaltına alınması zamanlamasının, o yıl yapılan meclis seçimlerinden önce Yalçın’ın televizyon yayıncılığına başlamasını engellemeyi amaçladığını ve IPI Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanı Nedim Şener’in, araştırmacı gazeteci Ahmet Şık’ın, kurum içi haberlerin yazarı Hanefi Avcı’nın da bu davaya dahil edilmelerinin suskunluk yaratmak ya da en azından dini bir hareket olan Fethullah Gülen hareketine karşı tepkileri kanunsuz hale getirmeyi amaçladığımı iddia ediyorlar.


Geçen Cuma günkü oturumda sanıklar raporu ve belirsizliğini sorguladılar, mahkeme raporu 20 gün içerisinde revize etmesi talimatıyla TUBİTAK’a geri gönderdi. Mahkeme Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nu tahliye ederken Soner Yalçın ve Yalçın Küçük’ün tutukluluklatının devamına karar verdi. Terkoğlu ve Pehlivan’ın tahliyeleri memnniyet yaratmasına karşın mahkemenin TUBİTAK raporuna rağmen aynı sanıklar için tahliye talebinin daha bir hafta once reddedilmiş olması şaşkınlık yarattı.


BEDRİ ADANIR DAVASI


EFJ ve TGS temsilcileri Kürt gazeteci/yayıncı Bedri Adanır’ın 13 Eylülde Diyarbakır’da yapılan duruşmasında hazır bulundu. Ocak 2010’dan beri tutuklu olan Adanır PKK üyesi olmakla suçlanıyor. Mahkeme Adanır’ın avukatına müvekkilinin tahliyesi ile ilgili olarak beş dakika konuşma hakkı tanıdı, tahliye talebinin verilen 15 dakikalık aradan sonra reddedilmiş olması bu kararın daha önceden verildiği izlenimini yarattı.


KCK BASIN DAVASI


IPI Türkiye Ulusal Komitesi, TGS ve GÖP temsilcileri 44 gazeteci ve basın çalışanın yargılandığı bu davanın ilk duruşmasında hazır bulundu. İddianamede gazeteciler meslektaşlarıyla telefon görüşmeleri yaptıkları, basın kartları taşıdıkları, pasaport aldıkları, yurtdışına seyahat ettikleri için hedef olmaktadırlar. Eleştirmenler sanıkların bütün dünyada standart gazetecilik faaliyeti olarak kabul edilen faaliyetlerinden dolayı suçlandıklarını kaydetmektedir.


Önceki Pazartesi günü yapılan ilk duruşmada sanık avukatları yeterli oturma yeri bulamayıp ayakta kaldıkları için öğleden sonraya ertelendi. Mahkeme Perşembe günü iki sanığı, Vatan muhabiri Çağdaş Ulus’u ve Demokratik Modernite dergisinden Cihan Ablay’ı tahliye etti.


ÜÇÜNCÜ YARGI PAKETİ


Temmuz ayında Meclis, Türkiye’de hasar görmekte olan basın özgürlüğü iklimine hitap etmeyi amaçladığı belirtilen Üçüncü Yargı Paketini çıkardı. Pakette belirtildiğine göre basın aracılığıyla işlenen ve beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak suçlar üç yıl içerisinde aynı türden suç işlenmediği takdirde tamamen düşürülecektir. Özel yetkili mahkemeler kaldırılacaktır ancak sürmekte olan davalar souçlanana kadar görevleri sürecektir. Ancak paketin terörle suçlanan gazeteciler üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.


SONUÇLAR


Türkiye’de bağımsız ve eleştirel gazetecilik üzerinde sürmekte olan baskı korku iklimine yol açmakta ve basın özgürlüğünü tahrip ettiği konusunda ciddi endişeler yaratmaktadır. IPI ve Ulusal Komitesi, EFJ, TGS, Alman Gazeteciler Federasyonu (Deutscher Journalisten Verband, yani DJV), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ) nin içinde bulunduğu uluslararası gazeteciler ve basın kuruluşlarndan bir heyet geçen yıl 22-24 Kasım 2011 tarihlerinde yaptıkları ziyaret sonrası benzer gözlemlerini dile getirmişlerdi.


Otosansür giderek yayılmış, açıksözlü gazeteciler sadece teröre destek vermekle suçlanma tehlikesiyle değil, medya sahiplerinin farklı ekonomik çıkarlarına olumsuz etkileyecek haberler yapılması durumunda işlerini kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Terörle ilgili bağımsız haberciliğin yokluğu savcıların gazetecilerle ilgili iddialar yaymasına yol açmakta ancak pekçok ana akım medya gazetecilerin kendini savunma argümanlarına sessiz kalmaktadırlar. Gazeteciler arasında yaygın endişe güvensizlik bir istisna değil kural haline gelmiştir. Sonuç olarak, cezaevlerindeki gazeteci sayısında azalma olmasına karşın, olumlu gelişmeler ve gerçek basın özgürlüğü hala yok hükmündedir.


 IPI, EFJ, IPI’ın Türkiye Ulusal Komitesi, TGS ve GÖP talepleri şunlardır:


 - Türkiye’de basın özgürlüğünün giderek artan ölçüde kötüye gitmesi karşısında endişelerini yinelerler. Türkiye hala dünyadaki en çok tutuklu gazetecisi olan ülke konumundadır.


- Tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılması için çağrıda bulunur.


- Gazetecileri kriminalize etmeye çalışan yargılamaları kınar.


- Türkiye’de yasa yapıcıların basın özgürlüğüne güçlü güvence verecek, uluslararası standartlarda reformlar yapması konusunda israr eder.


- Türkiye’de kriminal iddialarla yargılanan gazeteciler için adil yargılanma talep eder.