İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul ile ilgili açıklamalarda bulundu.

İmamoğlu'nun konuşmasının satır başları şöyle: 

-Açıklamalarımın hiçbiri siyasi değildir. Tüm İstanbullulardan ve ülkemizin dört bir köşesinde yaşayan vatandaşlarımızın çok dikkatli dinlemeleri rica ediyorum. 82 milyon insanımız için değil, çocuklarımız için toırunlarımız için gelecğeimiz için büyük nir tehlikeyle karşı karşıyayız.

-Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Beni milyonlarca insan ilgilendiriyor.

SIKINTI SADECE SUSUZLUK DEĞİL...

-Buradaki tek tehlike susuzluk değil. Strateji ve güvenlik konusunda da sıkıntı var. 

-Yer altı sularımıza tuzlu su karışması riskiyle karşı karşıyayız.

-Kanal İstanbul demek susuzluğa mahkumiyet demek.

-Stratejik su kaynaklarımızı kaybedeceğiz de karşılığında ne alacağız. Sükse yapacağız. Kime? Onu da bilmiyoruz

DEPREM RİSKİ...

-Bu kesinlikle deprem riskini tetiklemek demek.

-Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Depremle 6 metreye varan dalgalar oluşacak diye. Niye bilimi kendimizden uzak tutuyoruz.

-Kanal İstanbul demek İstanbul'un doğasını sonsuza dek katletmek gerek. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız.

-Yine rant yine rant. Pazartesi günü sözde ÇED raporunu açıklayanlar. ÇED raporu hiçbir soruna cevap vermiyor. Bölge sanki imara açılmayacak. İnsanları aldatamazsınız. Biz burdayız.

-İstanbul'un batısına yapılacak bu yapı İstanbul'u bir ısı bölgesine de çevirecek. Bunu bilim söylüyor.

-Bu projenin derhal rafa kaldırılmasını emrediyor bu madde. Akıllı, mantıklı gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir siyasetçi böyle bir riskin varlığını, dünya iklim değişikliğini konuşuyorken bunu bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez. Kendi insanına bu ihaneti düşünemez. Bu maddeyi biraz daha açalım. Susuzluk.

-Raporlar, projenin inşa edilmesi halinde karşılaşılacak felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Bunlara göre getirdiği en büyük tehlike Terkos Gölü'ne karışacak tuzlu su. Bildiğiniz gibi, Terkos Göçlü ve havzası İstanbul için depolama alanıdır.

-Binlerce yıldır Avrupa Yakası'ndaki en büyük su deposudur. Bu muazzam su kaynağı yok olacak. Bu kadar basit. Proje ile Sazlıdere Barajı da devredışı kalacak. Bir milli yatırım olarak değeri 2 milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere'den bahsediyorum. Aynen apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi işlevsiz kalacak. Şu anda Sazlıdere İkitelli sistemi her üç kişiden birinin su ihtiyacını karşılıyor.

BİR AVUÇ İNSANIN ÖNCELİĞİ BENİM DEĞİLDİR

-DSİ'nin belirttiği gibi çatlaklar felakete kapı açacak. Susuzluktan daha büyük felaket konuşulmuyor. Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Milyarlarca insanın önceliği beni ilgilendiriyor. Bu rapora göre inşa edilecek kanalın 5.2 kmlik zemini tamamı kireç. Terkos'a tuzlu suyun karışacağı net. Sızıntı ihmali büyük bir risk oluşturuyor. Buradaki tek tehlike de susuzluk değil. Aynı zamanda strateji ve güvenlik çerçevesinde durum bir felakettir.

-İhanete fırsat vermeyeceğiz.

-Kanal İstanbul 82 milyonun sırtına 110 milyar liralık vergi yüklemektir.

-Gelir rüyası görmek demek

-İstanbulluları trafik çilesine mahkum etmek demek. Ulaşıma etkisini kestirmek mümkün değil. 

-'Günde 3500 uçak trafiği olacak. Uygun görülmemektedir...' Bunu ben demiyorum. Bunu Devlet hava trafiğinin görevlilileri söylüyor. Sonrada 'sehven' dediler. 15 günde fay attı değişti. Ama ben ilk rapora inanıyorum. Bilime inanıyorum.

-Nelerle uğaşıyorlar ya. Ben inanamıyorum. 16 milyonun hayatının sözkonusu olduğu bu durumda resmi raporlar bir anda değişiyor.

-50 yıllık hafriyat demek. Ortaya çıkacak hafriyat tam bir muamma. Similasyonu bile yapılamaz. 

10 BİN HAFRİYAT KAMYONU DAHA TRAFİĞE ÇIKACAK

-İstanbul trafiğine her gün 10 bin hafriyat kamyonu daha katılacak. Bunun hangi akılla hangi mantıkla hayatımızda önceliği olsun.

-Beni değil aklı ve bilimi dinlesinler. Bilimi ve milleti dinlediğinizde rahat edersiniz.

-Neden yeni sorumları bu kente getirme çabasındasınız? Neden kaynağı daha verimli durumlar için kullanmıyoruz.

-Proje İstanbul'un hem karada hem denizde değiştiriyor ve oluşacak adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi demek. Depremde bu nüfusun can güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?

-Mal güvenliğinden vazgeçtim insanların canlarını nasıl koruyacaksınız? Bu bir ihanet projesidir.

-Bu projeye evet dememizi bizden nasıl bekliyorsunuz.

-Bu proje Montrö rüyası görmek demek. Bize yüz yıllık emanet var: 'Yurtta barış dünyada barış'. Montrö sözleşmesi anlatıldığı gibi olumsuz değil. Bizleri koruyan bir projedir. Bu anlaşma sayesinde 90 yıldır Karadeniz bir barış denizidir. Koruyucur. Çanakkaleyi de İstanbul Boğazını da bağlar. Bu anlaşma feshedilse bile gemiler Kanal İstanbul'dan geçişe zorlanamaz.

-Biz bu şehrin insanlarının geleceğe umutla bakmasını sağlamak zorundayız.

-Karadeniz'in balığını ve balıkçılığını yok etmek demek. Kradeniz'de tuzlu su artacak. Az oksijenli su artacak.

DOĞAL DENGE YOKOLACAK

-Doğal denge bozulacak. Bunu bilim adamları söylüyor. Beylikdüzü'nde, Menekşe'de sahil sefası yapanlar var yani bu bu güzel düzeni de yok edecekler.

-Arnavutköy'de Küçükçekmece'de pek çok mezarın taşınma ihtimali çok yüksek.

-Kamu adına karar verenlerin önceliği milletin canını korumaktır. Kamu ahlakı bunu gerektirir. Bunca genç işsizken, bunca insan fakirken, fabrika kurmak ve bunca insana ekmek vermek varken önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Birileri para kazanacak diye tüm hukuki mücadelemizi ederek müsaade etmeyeceğiz.

FELAKET, İHANET VE CİNAYET PROJESİDİR

-Bu proje Felaket, ihanet ve cinayet projesidir. Ya kanal ya İstanbul. Bu parayla tüm okulları yeniden yaparsınız. Bu bütçeyle en az 9 Marmaray daha yaparsınız. Yüzlerce hastane, fabrika yaparsınız. Tümüyle israf projesidir. Vatandaş Ekrem olarak ülkemize büyük sıkıntılar yaratacak bu projeden derhal vezgeçilmelidir.

-Protokol Meclis kararı almadan imzalanmıştır. Hukuken geçersiz ve sakat bir anlaşmadır. Bu işlemi geri almak benim yetkim dahilindedir. Çekilme gerekçemizin hukuki gereklerini basına dağıttık. (Kaynak: Cumhuriyet)