Oğlu Atakan'a yazdığı 'Seyahate giden anne gibiyim' başlıklı mektubuyla tüm Türkiye’yi kemik iliği bağışının önemiyle tanıştıran ve halen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gören lösemi hastası Gamze Akbaş’ın yaşadıkları donör başvurularını da artırdı. Yetkililer bağışların birden bire yığılmalarla değil zaman içine yayılması gerektiğini belirtirken 'Seninleyiz Gamze' diyerek sosyal medyada kampanya yürüten 20 bine yakın kişi ise "Konu gündemden düşmeden, duyarlılık azalmadan bağışları kabul edecek altyapı hazırlansın" çağrısıyla kampanyayı büyütmenin yolunu arıyor.

PROF. DR. KANSOY: İLİK BANKACILIĞI BÜYÜK BİR ORGANİZASYON

Konuyla ilgili görüş veren uzmanlar da donör yetersizliği kadar altyapı yetersizliğini de kabul etti. Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Kemik İliği Transplantasyon Sorumlusu Prof. Dr. Savaş Kansoy, kemik iliği bankacılığının büyük bir organizasyon olduğunu kabul etmek gerektiğini belirterek, "Hem kuruluşta hem devamında çok yatırım yapmak gerekiyor. Aynı zamanda insan kaynağına da ciddi bir ihtiyaç var" dedi.

TÜRKİYE’NİN İHTİYACI EN AZ 150 BİN DONÖR

Türkiye’de biri Ankara, diğeri İstanbul’da olmak üzere iki kemik iliği bankası olduğunu anlatan Prof. Dr. Kansoy, "İstanbul Üniversitesi bünyesindeki bankada 40 bin civarında verici havuzu kaydı var. Ankara İbn-i Sina Hastanesi’nde de 10 bine yakın verici kaydının olması lazım. Tabii bir kişiye kemik iliği adayı donörü aramaya çıktığınız zaman bulma şansı 30 binde bir kişi. Bu esnada Türkiye’de taramaya çıktığınız zaman belki bir donör bulur veya bulmazsınız. Türkiye gibi bir ülkenin en az 150 bin kişilik bir havuza sahip olması gerekiyor" dedi.

NAKİLLELRİN YÜZDE 80-85’İ YURTDIŞINDAN

Prof. Dr. Kansoy, ülke içindeki verici havuzunun dışında yurtdışında da uygun donör bulunabileceğini belirterek şu anki duruma göre nakillerin yüzde 80- 85’inin yurtdışı kaynaklı kullanıldığını aktardı. Bu süreçlerin çok iyi organize edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kansoy, yeni kampanyalarla yeni bağışların olduğunu ancak bu çabaların hastalar açısından sonuç alıcı olması için hem ekipman, hem malzeme, hem de insan kaynağının tam olması gerektiğinin altını çizdi.

CEVAP VEREMEYİNCE DÜĞÜMLENİYOR

Gündeme gelen olayla toplumun bu konudaki bilinç düzeyinin oldukça arttığını da vurgulayan Prof. Dr. Kansoy, "Yıllardan beri çevremizden verici olmak isteyen, bağış yapmak isteyen çok sayıda insan başvuruyor. Belli yerde hepsine cevap veremeyince kendiliğinden düğümleniyor. Bunlar çözülürse, daha hızlı akış sağlanırsa verici havuzları da hastalara umut olabilir" değerlendirmesini yaptı.

SENDİKA: SAĞLIK POLİTİKALARININ SONUCU

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu ise Hükümet’in sağlık politikalarını eleştirerek, bu tür mağduriyet ve altyapı eksikliklerinin de bu sürecin doğal sonucu olduğunu söyledi. Hükümetin sağlık hizmetlerinin tümünü paralı hale getirmek istediğini anlatan Erdolu, "Cepten yaptığı harcamaları yani genel bütçeden aldığı payı da en aza indirmek istiyor. Altyapısı ve teknolojisi pahalı, teşhis ve tedaviye dönük herhangi bir yapının bir türlü kurulmamaması bu politikalar yüzündendir" diye konuştu.

"BU ANLAYIŞ TEŞHİR EDİLMELİ"

Erdolu, "Örneğin dünyada robot cerrahisi ile ameliyatlar yapılırken laporoskopik yöntemlerle yapılan ameliyatlarda bile 3 katına kadar fiyat farkı talep etme uygulaması başlatılıyor. Kemik iliği naklinde yaşanan sorunlar da tamamen 2002’den itibaren hızlandırılan ve AKP eliyle yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın beklenen bir sonucudur. Devlet bu işe yatırım yapmadığı gibi daha çok özel sağlık kuruluşlarını bu iş için teşvik ediyor. Kan kanseri özellikle genç ve çocuklarda görülen bir hastalık. Ülkenin geleceğine yatırım yapmayan anlayışın büyük ölçüde mutlaka teşhir edilmesi lazım" dedi.



BT(İÖ/SS)