Tanrıkulu ayrıca çözüm sürecinde İslami muhalefetin müzakerelere dahil edilmemesini de eleştiriyor.

Türkiye’nin sınırındaki gelişmelere dair soruları da yanıtlayan Tanrıkulu, “IŞİD’i Türkiye’ye tehdit olarak görmüyorum” diyor. Tanrıkulu'nun Türkiye'deki barış süreci ve sınırlardaki güvenlik sorunları ile ilgili mülakatımızda sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: 

Çözüm sürecine başlarken artık ölüm haberlerinin gelmeyeceği söyleniyordu, şimdi yeniden çatışmalar başladı. Nerede hata yapıldı?

Silahların susması iyi bir adımdı.

Türkiye devleti, Kürtlerin temel meşru hakları konusunda konuşulmasına cesaret edilemeyen bazı adımlar attı. PKK de Birleşik Bağımsız Kürdistan fikrinden vazgeçti. Fakat Kürtlerin temel meşru haklarının verilmesi sadece PKK ile bağlantılı bir durum değil. Diğer bir husus, Kürtlerin HDP’den, PKK’den farklı siyasi partileri, camiaları, örgütleri, sivil toplum kuruluşları kanaat önderleri var. Bunlarla, farklı kesimlerle görüşülmesi gerekir. Hükümet bunu yapmadı.

Hem PKK hem de devlete suçlama


Çözüm sürecinin kırılma noktası size göre diğer Kürt siyasi hareketleriyle görüşülmemesi mi oldu?

Birincisi bu. İkincisi, PKK’nin samimi olmadığını gördük. Karşılıklı güvensizlik söz konusuydu. Kalekolların, askeri yolların yapılması PKK tarafından eleştirildi. Hükümet açısından da, çözüm süreciyle beraber PKKli unsurları ülke dışına çıkması gerekiyordu, onlar da çıkmadı. Aksine çözüm sürecinde, bu iki buçuk yıl içerisinde hem devlet hep PKK bir sığınak, bir hazırlık yaptı. Ama PKK’nin dağdaki militanlarını ilçelere, şehir merkezlerine kaydırması, şehir içinde örgütler kurması ve bunları silahlandırması, 6-8 Ekim olaylarına, Suruç olayına, şu an için içinde bulunduğumuz ortama bir hazırlıktı

Müzakerelere Hüda Par’ı da dahil etmiş olsalardı, sizin öneriniz ne olacaktı?

Biz devlete "çatışmasızlık var ama sen niye adım atmıyorsun" dedik. "Ana dilde eğitim ve öğretimin önünü aç, bu konuda kamu oyunu rahatlat. Anayasal vatandaşlık tanımını değiştireceğini vaat et. En azından Kürt kamuoyu rahatlasın." Hükümet hiç adım atmadı. Büyük bir gerginlik var.

'Hizbullah camiası görmezden gelindi'


Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Doğu ve Güneydoğu’dan sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiği toplantıya Hüda Par’a yakın derneklerin alınmadığı yansıdı medyaya. Bunun sebebi nedir sizce?

Çözüm sürecinin baş mimarı Yalçın Akdoğan ve Beşir Atalay’dı. Akdoğan ve Atalay’ın bölgede daha önce buna benzer yaptığı toplantılara İslami muhalefeti çağırmaması art niyetlidir. PKK gibi güçlü, örgütlü bir teşkilat olan Hizbullah camiasını, veya yüzlerce sivil toplum kuruluşunu bünyesinde bulunduran Peygamber Platformu’nu görmezden gelmesi, özellikle çağırmaması, gidip PKK’ye yakın sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmesi yanlıştır. Hükümet adil olma vasfını tam olarak yerine getirememektedir.

Hüda Par, Suruç’taki saldırıyı bir açıklamayla kınadı ama ondan sonra olan olaylarda sessiz kaldı. Neden?

Şu anda bizimle alakalı bir durum yok. Devlet ve PKK arasında büyük bir çatışma söz konusu, ortam gergin. Bu gerginlik üzerine bizim de kalkıp daha geniş, kitlesel olarak bir şeyleri dile getirmemiz ortamı daha da gerecektir. Bundan dolayı, şu anda daha sakin olmak zorundayız. Olaylara biraz daha sağ duyulu yaklaşmak zorundayız. Suruç olayının da ilk günden IŞİD tarafından yapıldığı söylendi fakat bugüne kadar IŞİD tarafından üstlenilmedi.

'Suruç'u IŞİD'in yaptığına inanmıyorum'


Suruç saldırısını IŞİD’in yaptığı yönündeki haberlere inanmıyor musunuz? Zanlının IŞİD bağlantısı ortaya çıkmıştı.

Ben şahsen inanmıyorum. Hem Diyarbakır’da 5 Haziran’da HDP mitingine yapılan bombalı saldırı hem de Suruç’taki bombanın kesinlikle, yüzde yüz olarak IŞİD tarafından yapıldığına inanmıyorum çünkü üstlenmedi.

Kimden şüpheleniyorsunuz?

Uluslararası güçlerin yönlendirmesiyle yerel bazı işbirlikçilerin yapmış olduğuna inanıyorum. Suruç’tan sonra ülkemizdeki dengeler aniden değişti. Daha düne kadar, Türkiye ile ABD arasında, hem Suriye hem İncirlik üssünün kullanılması konusunda büyük bir anlaşmazlık vardı. Fakat o bombanın patlamasıyla birlikte Türkiye hemen ABD ile anlaştı, İncirlik’i açtı. PKK de saldırılara alenen başladı. Bombacıların da Adıyamanlı olması, Kürt olması, Alevi olması. Özellikle PKK medyası tarafından bu kimlikleri gizleniyor. Bu şahıslar ‘bir yıla yakın tövbe etmişler IŞİD’e katılmışlar’ deniyor. 3-5 ay içinde gidip eğitim almak mümkün değildir.

Terörist devlet kavramı


IŞİD’i tehlikeli bir örgüt olarak görüyor musunuz? ‘Terörist bir örgüt’ olarak tanımlar mısınız?

Biz prensip olarak hiç kimseye terörist demiyoruz. Biz PKK’ye de, IŞİD’e de, devlete de demedik. Herkes kendi muhalifine terörist diyor. Eğer halkı sindirme, halkı hedef almaksa bu eylemler kast ediliyorsa, Amerika, İsrail en büyük terörist devlettir. Türkiye de terörist devlettir çünkü Roboski’de açık bir şekilde 34 kişiyi katletti. Siviller olduğunda PKK de IŞİD de teröristtir. PYD de öyle.

Türkiye iki cephede başlayıp PKK’ya yöneldi, sizce yeterli çabayı IŞİD’e karşı gösteriyor mu?

IŞİD’in Türkiye’ye karşı, bir iki bombayı saymazsak herhangi bir saldırısı şu ana kadar yok. Türkiye için tehlike oluşturan bir iç çatışma potansiyeli zaten yok. 

Ama Suruç ve Diyarbakır’da da olduğu gibi saldırganların IŞİD’le bağlantıları ortaya çıkıyor?

Amerika birini eğitir, gönderir Türkiye’de, İran’da bomba patlatır. O kadar zor değil.

IŞİD tehdit mi?


IŞİD’i Türkiye’ye tehdit olarak görmüyor musunuz?


Görmüyorum. Çünkü şu anda Kobani ile Afrin kantonu arası, Cerablus, IŞİD’in elinde. Zaten Amerika ile anlaştıktan sonra orayı da güvenlikli bölge ilan edecekler. IŞİD’i çıkartıp Türkiye’ye yakın olan Ahrar ü Şam, Özgür Suriye Ordusu’nu getirip yerleştirecekler. IŞİD’in sınır komşusu olmasına rağmen Türkiye’de PKK gibi büyük çapta topyekün eylemi yok.

Ama IŞİD’in yalnızca sınırda var olması değil, Türkiye içine de sızdığı iddiaları var, bunlar tehdit değil mi?


Sızabilir. Herkes sınırdan sızabilir. IŞİD’e, Suriye’deki muhalif kesime Türkiye üzerinden on binlerce insan gitti diyorlar. Bu doğrudur.Türkiye göz yummuştur. Ama sadece İslami cihatçı olanlara değil, PKKlilere de göz yummuştur. Kobani’de IŞİD’e karşı savaşıyoruz diyip de 5-6 ay orada askeri eğitim alıp Türkiye’ye gelen binlerce PKKli ve sol örgütlü, sosyalist Marksist düşünceye sahip olan kişiler var.

Niçin bunlar kontrol edilmiyor, bunlar Türkiye için tehlike değil mi?

Bunlar gidip orada silahlı eğitimi kimin için alıyor? Ya muhalifleri ya da devlet için alıyorlar. IŞİD’in yaptıklarıyla YPG’nin yaptıkları arasında bir fark göremiyoruz. (BBC)