Haluk Koç, Bursa'da Almira Otel'de düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşanan yasaklama girişiminden iktidarın gereken dersi çıkardığını söyleyen Koç, bir gazetecinin, "10 Kasım günü bir yasaklama olur mu?" sorusunu yanıtladı.

Hükümetin, 29 Ekim günü yaşananlarda siyasi bir ders aldığını belirten Koç, "Bunu görsünler. Eğer hala yasaklayacaklarsa, başta CHP örgütleri ve tüm CHP'liler Anıtkabir başta olmak üzere 10 kasımda Atatürk'ü anma gününde mutlaka o görevlerini yerine getireceklerdir. Çeksinler güvenlik bandını engellesinler. Böyle mi konuşmam gerekir. Türkiye'nin bugün uğraştığı zaten dünya kadar sorun var. Bırakın insanlar kutlasınlar ne olacak. Siz bir şeyin üstüne zorla, 'Yasak kardeşim oraya çelenk konmayacak' derseniz, o zaman etki tepkiyi doğurur" diye konuştu.

“BURSA'DAKİ TÜM İŞSİZLERİN İKİ ELİ BÜLENT ARINÇ'IN YAKASINDA OLMALI"

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik rakamlarıyla gerçek rakamlar arasında farklar olduğunu ifade eden Koç, “Bülent Arınç, Bursa Milletvekili olarak kendi yeğenine paraşütle iş bulduğu gibi, Bursa'daki bütün işsizlere de iş bulmakla yükümlüdür. Kendi öz yeğenine, devlet kademesinde üst düzey bir iş ayarlayan sayın Bülent Arınç, hafta sonlarında gelip Bursa'da ağlamalı toplantılar yapacağına, Bursa'daki işsizlerin hepsine iş bulmak zorundadır. Öyle kolay değil bu iş. Geleceksin Bursa'da duygu sömürüsü yapacaksın, sonra aile efradını Ankara'da, tepeden inme işe yerleştireceksin. Bursa'daki tüm işsizlerin iki eli Bülent Arınç'ın yakasında olmalı. Yani hem hak hukuk, hem manevi dünyanın bütün insanlara güzel gelen söylemleri. Orada insanların gözleri yaşarıyor ama gerçek hayata baktığımız zaman, sen, ben, benim yakınım. Belki TÜİK rakamlarını Bülent Arınç, Bursa'da yukarı çeker" dedi.

“SEÇİMDEN KAÇAN GÖÇEN YOK"

CHP'nin seçimlerden kaçtığı iddialarına da değinin Haluk Koç, “Seçimden kaçan göçen yok. Aslında yapılan hatalardan bir tanesi de sayın Cumhurbaşkanı'nın yaptığı hatadır. Cumhurbaşkanı'nın, herhangi bir kanun ya da yasa tasarısını ikinci kez meclise gönderme hakkı var. Ama, bir anayasa değişikliğiyle ilgili yasa tasarısını, 330 ile 360 arasında kaldığında hiçbir değişiklik yapmadan geri gönderme yetkisi yok. Bir gerekçe sunuyor hava muhalefeti ve maddi külfet diye. Bu ne anayasada ne de kanunlarda var. Bir defa duydunuz mu hava şartlarını. Bu sadece kendi siyasi amaçlarına göre bir takvim yaratma çabasıdır. Önce MHP şu kongresini bir yapsın. Hangi kayığa binecek, hangi denizde gidecek bir görelim. Almışsın MHP'yi de koltuğunun altına, gelin referandum yapalım. Yanına istediğini al. Numan'ı da kurtardın, onu da al. Sayın Bahçeli'yi de al, herkesi al. Çıkacak her hayır oyu CHP'nin çok güçlü olmasını sağlayacaktır" diye konuştu.

“KIZILCAHAMAM KAMPINDA DIŞARIDA KONUŞAN MİLLETVEKİLLERİ SUSAR"

Hükümetin Kızılcahamam'da kampa girmesini de değerlendiren Koç, “Kızılcahamam kampında dışarıda konuşan milletvekilleri orada susarlar. Başbakan orada egosunu boşaltır. Herkes o toplantıdan birer Recep Tayyip Erdoğan olup meclise gelir. Herkesin kaderinin oradaki 3-5 kişinin dudağının arasından belirlendiği sürece, seçilen milletvekillerinin isim olarak hiçbir önemi yok. Milletvekillerinin oraya katılmasına da gerek yok. Oraya 325 tane Erdoğan fotoğrafı koyarsınız. Meclis başkanın eline buton verisiniz olur biter" dedi.

“BDP'NİN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KUMANDASINDAN ÇIKMASI GEREKİYOR"

Terör sorunu ve Kürt sorununun birbirinden ayrılması gerektiğini de değinen Koç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu noktada saf olmamak gerekiyor. Terör örgütünün nihai hedefi belli. Ne verirseniz verin silah bırakmayacaklar. Gerçekçi olmak gerekiyor. Terör örgütü ayrı, terörle mücadele ayrı, Kürt sorunu ayrıdır. Terörle Türkiye ulusal ve uluslararası hukukun verdiği bütün yetkileri kullanarak mücadele etmelidir. Eli silahlı terör örgütüyle devletin en üst kademesinde müsteşar düzeyinde yetkililer oturtup al takke ver külah pazarlık yapılmaz. Türkiye terörle mücadelesini kendi çözmelidir. Terörle mücadelesini yapacak ancak Kürt yurttaşlarını demokratik, sosyal, ekonomik, kültürel güvenlik boyutuyla yerel yönetimler boyutuyla tüm taleplerinin de meşru zeminde, TBMM'de meşru siyasi aktörlerle tartışmak zorunda. Ve ortaya çıkacak olan çözüm önerilerine de Türkiye'de yaşayan tüm yurttaşlarımız tarafından tartışılabilir, makul öneriler olması gerekecek. Onun için BDP'nin de terör örgütünün kumandasından çıkıp bir Türkiye siyasi partisi olması gerekiyor."