"Bir ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel çıkarlarını savunmak, tıpkı bir Fransız'ın Fransa'nın çıkarlarını savunduğu gibi, bir Amerikan yurttaşının, ABD'nin çıkarlarını savunduğu gibi..." diyen Koç, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve yurttaşı olarak, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını savunduğunuz zaman siz faşistsiniz, siz ırkçısınız, siz kafatasçısınız, siz statükocusunuz. Hayır. Yurt severlik olmadan solculuk olmaz. Önce bu yurdu seveceksin, bu vatanı seveceksin, bu toprağı seveceksin, kökü, kökeni, inancı ne olursa olsun, herkesi bu ülkenin eşit hukukunu paylaşan, eşit Cumhuriyet vatandaşı olarak kucaklayacaksın. Hep beraber bu ülkenin tüm çıkarlarını savunacaksın, ondan sonra solcu olabilirsen olabilirsin. Benim görüşüm bu" ifadelerini kullandı.

"HÜKÜMET 'TEK ADAM' OLMA ARZUSUNDA"

Türkiye'de yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu hatırlatan Koç, şu anki iktidarın kendisini başa getiren halkın, hak ve özgürlüklerini kısıtladığını iddia etti. Haluk Koç, çoğunluğun güvenini kazanarak sandıktan oy çokluğuyla çıkan hükümetin, 'tek adam' olma arzusu içinde olduğunu öne sürdü.

Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Demokrasi, şu ana kadar çeşitli yönetim şekilleri içerisinde eğer tüm kuralları ve kurumları görevini yapacak şekilde çalışır ise en uygun yönetim şekli. Bunda hiç kimsenin kuşkusu yok. Ama bugün içinde yaşadığımız süreç, demokrasinin getirdiği hak ve özgürlükleri kullanarak, bir şekilde sandıktan bir çoğunluk elde ederek, o çoğunluğun verdiği güvenle kendisini getiren, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamaya, yok etmeye kalkışılır ise işte o zaman demokrasi için alarm zilleri çalıyor demek. Demokrasi için tehlike o zaman başlıyor demektir. Demokrasinin verdiği hak ve özgürlükleri kullanıyorsun, halkın sandıkta desteğini alıyorsun, bir şekilde çoğunluğu elde ediyorsun, iktidar gücünü elde ettikten sonra, seni oraya getiren demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışıyorsun. Kaldırmaya çalışıyorsun. Bunun siyasette tarifi önce örtülü faşizmdir, ondan sonra sivil faşizmdir, açık faşizmdir. Faşizm, bizim yakın tarihimizde yaşadığımız bir eylül sabahı darbeyle, tankla, tüfekle gelmez. Bazen bu şekilde (1932'nin başında Almanya'da olduğu gibi) sandıktan çıkanı demokrasiyi tahrip etmesiyle de, hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmasıyla, tek adam olma özentisiyle, sadece 'benim dediğim olacak, ben hiç kimseye hesap vermeyeceğim' özentisiyle bir ülkenin başına çöreklenebilir. Türkiye böyle bir tehlikeyle karşı karşıya. Onun için demokrasiyi korumak zorundayız. Kuvvetler ayrılığı ilkesini korumak zorundayız."