Sürekli saçmalama hakkını kullanan bir Başbakan ile karşı karşıya olduklarını ifade eden Koç, "Böyle bir hak var mı diyeceksiniz? Maalesef şekilde görüldüğü gibi bu saçmalama hakkı her gün kullanıldığı sürece böyle haktan söz etmek gerekiyor. Başbakanın söylediklerine bilhassa idam cezasının geri getirilmesiyle ilgili sizlerde tanıksınız. Bir yandan Dışişleri Bakanı, bir yandan Adalet Bakanı sürekli olarak Başbakan'ın idam cezasını geri getirme konusunda söylediklerini tevil etmeye çalışıyorlar. Yani düzeltmeye çalışıyorlar, tevil etmeye çalışıyorlar" diye konuştu.


"SANA NE KARDEŞİM NORVEÇ'İN İÇ HUKUKUNDAN"

"2012 yılında idam cezasını tekrar tartışması bir ilkelliktir, bir siyasi çaresizliktir" diyen Koç, "Buradan Başbakan'a çok açık bir şekilde seslenmek istiyorum. Örnek olarak hafifletici neden olarak Norveç'te yapılan katliamın sorumlusu olan Breivik'un durumundan esinlenerek Başbakan bu idam cezasını gündemde getirdi diyorlar. Buradan çok açık sormak gerekiyor. Sana ne kardeşim Norveç'in iç hukukundan? Sana ne Norveç'teki psikopat katillerin yargılanmasından, cezalandırılmasından? Türkiye'deki yargıyı halletti beyefendi şimdi sıra Norveç'in yargısını düzenlemeye geldi" dedi.

"BU POLİTİKASI, BAŞBAKAN'I HAYALİNDEKİ BAŞKANLIĞA TAŞIMAYACAK OLAN BİR YOL"

Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'de yarattığı yüksek gerilim ve kutuplaştırma politikasına devam ettiğini belirten Koç, şöyle devam etti:

"Ama şunu unutmamalı, bu politikası Başbakan'ı hayalindeki başkanlığa hiçbir zaman taşımayacak olan bir yoldur. Bakın, dün Avrupa Konseyi'nin denetleme komisyonunun gizli toplantısındaydım. Gizli toplantısı basına kapalı olduğu için gizli söylüyorum ve Başbakan artık batıda siyasi çevrelerce bir siyasi karikatür olarak algılanmaya başlandı. Bu çok önemli bir tespittir. Hiciv konusu oluyor Başbakan. Farkında veya değil, dünyaya nizam verme rüyasını sürdürüyor ama kendi ülkesini yönetemiyor. Talimatla çoğunluğuna yaptığı baskıyla, çıkarttığı yasalarla Türkiye'yi tartışmalara, çalkantılara ve çatışmalara sürüklemeye ne yazık ki devam ediyor. Sayın Başbakan tarih önünde vebal altındadır. Faturayı Türk milleti değil, gelecekte mutlaka Başbakan ödeyecektir. Bunu da hiç aklından çıkartmaması gerekir. Şimdi Adalet Bakanı dün adeta yakarıyor siyasi çevrelere. Ne olur diyor idam cezasını siyasi malzeme konusu, siyasi tartışma konusu yapmayalım lütfen diyor. Aynısını ifade ediyor."

'PATOLOJİK VAKA' POLEMİĞİ

Başbakan Erdoğan'ın bu sabah yaptığı konuşmada Kemal Kılıçdaroğlu'na cevaben 'patolojik vaka' dediğini hatırlatan Koç, "Yine Dersim aşkı depreşmiş Başbakan'ın, yine Cumhuriyet Halk Partisi'nin camileri yıktığından bahsetti. Etti de etti. Bütün bunlara bakınca o onu patolojik vaka, bu bunu patolojik vaka olarak değerlendiriyorsunun ötesinde bir hekim olarak bende gözlemimi belirtmek istiyorum. Gerçekten Başbakanın siyasi davranışları sağlıklı değil, tutarlı değil, çelişkili. Ve içinden, dışından başka ifadelerle birbiriyle çelişen açıklamalar şeklinde. Yani gerçek bir siyasi patolojiyle karşı karşıyayız. Bu çok açık. Hala Cumhuriyet Halk Partisi korkusu var, hala CHP tedirginliği var. 60 - 70 yıl öncesinden ortak tarihimizden husumet çıkartma gayretini inatla sürdürüyor" diye konuştu.

"DEMİRTAŞ'IN SAÇMALAMALARI ONUN UMURUNDA FİLAN DEĞİL"

Koç, "Başbakan heykellerle de arasının iyi olmadığını ifade ediyor. Bugünün önemli konularından bir tanesi. Şimdi heykele ucube diyen, heykele tüküren zihniyetten yeni bir yaklaşım görüyoruz. Heykel eşittir beton yığını diyor. Sonra Selahattin Demirtaş'ın ipe sapa gelmez önerisini gerekçe göstererek yine kafasının ardındakileri kusmaya çalışıyor. Bakın bu söylediğim çok önemli. 'Diktatörlerin heykelleri yıkılıyor. Saddam'ın, Stalin'in, Lenin'in, Tito'nun, Esad'ın heykelleri tek tek yıkılıyor. Hiç merak etmeyin bunların heykelleri de bu topraklarda kendilerine kaide bile bulamaz' diyor. Karşı çıkıyor gibi yapıyor, iki yüzlülük gösteriyor. Çünkü Başbakan heykel denince gözünü kapatınca Atatürk'ü görüyor. Kafasının arkasında Atatürk var. Korkusu Atatürk'ten. 29 Ekim'i, 10 Kasım'ı hatırlayınca meydanlarda Atatürk'le karşılaşıyor. "Sürekli Başbakan'ı rahatsız eden gerçek bu. Korkuyor. Hakareti bundan. Yani Başbakan'ın heykel sanatına bakış açısı ortada. Sanata genel olarak bakış açısı ortada. Apo heykeli onun umurunda filan değil. Selahattin Demirtaş'ın saçmalamaları onun umurunda filan değil. Bilinç altındaki Atatürk heykellerine dönük ifadesini kullanıyor" dedi.

AÇLIK GREVLERİ

Açlık grevleriyle ilgili olarak Koç, "Başından itibaren söyledik, bu olaya tamamen vicdani ve insani boyutuyla bakıyoruz. İnsanın kendi yaşamı üzerinden hak talep etmesini doğru bir yaklaşım olarak görmüyoruz. Bunu daha öncede ifade ettik. Ama ortada da devam eden bir süreç var. Bu da ayrı bir gerçek. Başbakanın bu konuda aşağılayıcı, kutuplaştırıcı, küçültücü, incitici üslup kullanması uygun değildir. Bu dil yapıcı değildir, kapsayıcı değildir, bunu bir kere daha ifade ediyoruz" diye konuştu.

BEŞİR ATALAY'IN SÖZLERİ

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın terör sorunun çözümü konusunda 'CHP'den gelecek her türlü teklife açığız" sözlerine Koç, şöyle yanıt verdi:

"CHP'nin teklifi çok açık. Bir, Türkiye'yi kuşatan, tehdit eden ciddi bir terör sorunu var. Bir de Türkiye'de yine milyonlarca Kürt yurttaşımızın bu terör örgütü tarafından rehin alınması sonucunda karşımıza çıkan ciddi bir Kürt sorunu var. Kürt kökenli yurttaşlarımızın demokratik haklarının siyaset, meşru siyaset aracılığıyla tartışılmasından, meşru zeminde tartışılmasından, meşru siyaset aktörleri tarafından tartışılmasından yana olduğumuzu ifade ettik. Beşir Atalay, CHP'yi davet ediyor. CHP'nin ne söylediğinin önce farkında olması lazım. Bir aralar ne açtığını bilmeden 1 yıl kadar Açılım Koordinatörü olarak görev yapmıştı Beşir Atalay. Bir yandan da değişik konularda köstebeklikle suçlanmıştı anımsayacaksınız. CHP'nin söylediği çok net ve açık. Bir toplumsal uzlaşmadan bahsediyor CHP. Tüm meşru siyasi aktörlerin meşru meclis zemininde katılacakları ve bu toplumsal uzlaşmayı oluşturacakları bir zeminde konunun tartışılmasından bahsediyor. Yoksa benliğini, kimliğini bir yerlere teslim etmiş, farklı farklı konuşan, Oslo'da farklı, Türkiye'de farklı konuşan bir AKP ile bu sorunun tek başına çözüleceğini iddia etmiyor. Bir toplumsal uzlaşmadan tüm toplumsal kesimlerin meşru zeminde bu sorunun tartışmasından bahsediyoruz. Sayın Atalay, herhalde söylediklerimi anlayacak kadar akli yetenekleri gelişmiştir."

SURİYE'DEKİ TUTUKLU GAZETECİLER

Suriye'deki tutuklu gazetecilerle ilgili CHP'nin bir adımı olup olmayacağı sorusuna Koç, "Cüneyt arkadaşımız değil sadece bir arkadaşımız daha var. Yani bunlarla ilgili girişimleri var arkadaşlarımızın. Umarım Cüneyt'te diğer arkadaşımızda sağlıklı olarak Türkiye'ye getirilir. Bu konuda bir katkı sağlanacaksa CHP buna hazır. Arkadaşlarımız bu şekilde bir girişimde bulundular. Umarım hangi görüşten olursa olsun basında çalışan bilhassa sizlerin kademesinde çalışan her arkadaşımızın yaptığı görev bizim için kutsaldır. Aynı şeyi yayın yönetmenleriniz için söyleyemiyorum. Yayın mutfaklarınız için söyleyemiyorum. Sizler ayrısınız. Kim getirecek? Yani Başbakan İsrailli asker Şilad'ın Filistinlinin elinden kurtarılması için elinden geleni yaptığı zaman İsrail'le Başbakan ilişkisini sorgulamayacaksınız, Türkiye'de iki tane gariban muhabir arkadaşımızın hayatının söz konusu olduğu yerde CHP eğer bir sorunu çözebilecek bir adım atıyorsa bu sorgulanacak. Demek ki, geçmişe dönüp bakmak lazım. Şilad nasıl getirildi Filistin'den İsrail'le?" şeklinde yanıtladı.