Antalya'da bugün başlayan ve pazar gününe kadar devam edecek 4'üncü Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu'nda ilk günün son oturumunda 'Örgütlü suçlar ve mücadele yöntemleri' tartışıldı. Oturumda, Erzurum Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Emniyet Amiri Dr. Musa Karakaya, Erzurum örneğinde organize suç örgütlerinin profilini incelediği çalışmasını sundu. Çalışma çerçevesinde Erzurum'da 2007 ve 2012 yılları arasında faaliyet gösteren 4 organize suç örgütünün soruşturma evrakının incelendiğini belirten Dr. Karakaya, 3 örgütte ortak özelliğin, liderlerinin aile büyükleri olması olduğunu söyledi. Bu örgütlerde aile yapısının kuvvetli olduğunu ve katı bir hiyerarşi eşliğinde aile yapısıyla geliştiğini belirten Dr. Musa Karakaya, mahalle arkadaşlığı etrafında oluşan dördüncü suç örgütünde ise milliyetçilik bağının çimento işlevi gördüğünü söyledi. Dr. Karakaya, "Bu yerel örgüt tipinde milliyetçilik unsuru kurtarıcı gibi kullanılıyor. Terör örgütüyle özleştirme karşısında Erzurum halkının yardımına koşarak, algısıyla suç faaliyetlerini gizliyor" diye konuştu.

Dr. Karakaya, Erzurum'daki suç örgütlerinde 'haraç alma, sigara kaçakçılığı, insan kaçakçılığı' gibi suç türlerine rastlanmadığını ve devlet görevlilerin örgüte katılımı ve yardımının bulunmadığını kaydetti.

SERT POLİSLİKTEN KANUNİ POLİSLİĞE GEÇİŞ

Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Dr. Ahmet Güler ve Western New England Üniversitesi'nden Dr. Bahadır Akçam tarafından hazırlanan 'Organize suçlarla mücadelede yeni bir strateji benimsenmesi' başlıklı sunumda ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün kurulduğu 1998 yılından 2008 yılına kadar geçen sürede yaşadığı değişim anlatıldı. Sunumu yapan Dr. Ahmet Güler, 1998 yılında kurulan şubede sert polislik metodunun 2002 yılına kadar devam ettiğini kaydetti. Soruşturma ve cezalandırmalar ve yöneticilerin değişmesiyle 2002 yılında şube müdürlüğünde değişim sürecinin başladığını belirten Dr. Güler, "Bu, yeni hükümetin kurulmasıyla alakalı bir durum. 2002- 2003 yılları arası şube tekrar kendi kimliğini arıyor. Sert polislik yöntemleri devam ediyor ama kendini sorgulayan bir durum başlıyor. Sert polislikten kanuni polisliğe geçiş 2005 yılındaki Türk Ceza Kanunu'nun değişimiyle birlikte artık tamamen ortadan kalkıyor. Ayrıca toplum artık sert polislik yerine insancıl, insan haklarına uygun modern yaklaşımların benimsenmesini istiyor. Bu da değişimi zorlayan toplumsal baskı noktası oluyor" diye konuştu.



EB(SU/CK)